'Orta Doğu coğrafyasının ihtiyacı olan…'

'Orta Doğu coğrafyasının ihtiyacı olan…'

Dünya gazetesi başyazarı Osman Arolat Ortadoğu'da son durumu değerlendirdi.

"Emperyalist güçler Orta Doğu’ya ellerini sokarak, çatışmaları artırıp, silah satışlarını artırıyorlar. Halklara gidecek petrol ve doğal gazdan kaynaklanan zenginliği silahlanmaya harcatıyorlar. Bu durumda bize düşen itidal tavsiyesi ile çatışma değil barış, otoriter değil, demokratik çözüm önerileri olmalıdır.

Coğrafyamızda yer alan birçok ülke petrol ve doğal gaz zengini. Bu zenginlik bu ülkelerin halklarına refah getirmiyor. Emperyalist ülkeler ellerini coğrafyamızın içine sokarak, ülkelerin içinde ve ülkeler arasında çatışmaları körükleyerek elde edilen zenginliklerin silahlanmaya, kendi sattıkları silahlara harcanmasına imkan yaratması için çalışıyorlar. Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre ABD 2016 yılında Orta Doğu’ya 30 milyar dolar silah ve mühimmat satmış. Trump, başkan seçildikten sonra, 2017 yılında ilk ziyaretini yaptığı Suudi Arabistan’la 10 yıllık dönemi kapsayan 110 milyar dolarlık bölümü silah ve mühimmat satışı olan 300 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladığını büyük bir övgü ile açıklamıştı. Suudiler bu anlaşma ile her biri 6 milyar dolar olan 150 Black Hawk helikopteri almayı taahhüt ediyorlardı.
Bu hızlı silahlanma Orta Doğu’da ülkelerin iç çatışmalarını ve ülkeler arası çatışmalarını artırdı. Suriye, Irak, İran, İsrail, BAE son dönemlerde silah satıcılarının ilk sıralarında yer alan ABD, Rusya, Fransa ve Almanya’dan en çok silah ve mühimmat alan ülkeler arasında yer aldılar. SIPRI’ın raporlarına göre 2014-18 yıllarında artan dünya silah ticaretinin Orta Doğu ülkelerinin payı yüzde 35 seviyesine yükselmiş gözüküyor.

Orta Doğu ülkeleri petrol ve doğal gaz zenginliklerinden elde ettiklerini halklarının refahına harcamak yerine, silaha ve savunma sanayiine yatırdıkları için, birçok Orta Doğu ülkesinde geçim sıkıntısı ve zamlar halkın sokak protestolarına neden oluyor.
Orta Doğu coğrafyasındaki ülkelerin içeride ve dışarıda çatışmalardan kurtulmaları için itidal, barış ve demokrasi üçlüsünü önde tutmaları gerekir. Oysa, bugün coğrafyamızda hakim olan, anlayışsızlık, çatışma/savaş ve baskıcı yönetimlerdir.

Peki bu coğrafyada bize düşen görev nedir?

Türkiye Cumhuriyeti’nin vazgeçilmez ilkesi “Yurtta sulh/cihanda sulh” tur. Bu da bizim bölgede yaşanan sorunlara yaklaşırken, taraflara itidal, barış içinde demokratik çözüm arayışı önermemizi gerektirir. Orta Doğu’da taraflar arasındaki çatışmalarda yan tutmadan, taraf olmadan bunu yapabilecek barışçı bir dış politika izlememiz gerekir. Bunu yaparken kendi hakkımızı da sonuna kadar korumaya çalışmalıyız.

2011’den bu yana attığımız birçok hatalı adımdan son dönemde vazgeçtiğimizi gösteren adımlar atıyoruz. Bunun daha güvenilir olması için iktidar ve muhalefetin içerisinde yer aldığı bir milli tavır sergilememiz doğru olacaktır.

İran Amerika arasında tırmanan çatışmada buna ihtiyaç daha da fazladır."