"Sandık geldiği anda AKP dönemi son bulacak"

"Sandık geldiği anda AKP dönemi son bulacak"

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, verdiği röportajda , " Sandık geldiği anda AKP dönemi son bulacak." ifadelerini kullandı.

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Merkez Bankası'nın faiz kararı, yapılan zamlar ve dolardaki yükseliş ile ilgili açıklamalarda bulundu. 

Merkez Bankası’nın aldığı faiz kararı tartışılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Merkez Bankası’nın bir görevi var. Nedir görevi? Fiyat istikrarını sağlamak, finansal istikrarı korumak ve döviz kuru rejimini yürütmek. Aldıkları kararın sonucu ne oldu? Üçü de zarar gördü. Fiyat artışı sağlandı, finansal istikrar bozuldu, Türk Lirası değer kaybetti. Türkiye’nin 446 milyar dolar dış borcu var. Dolar her 1 kuruş arttığında 4 milyar 460 milyon lira borcumuz artıyor. Dünden bugüne 178 miyar 400 milyon lira borcumuz artmış durumda. Kim ödeyecek bu borcu? Tayyip Erdoğan cebinden mi ödeyecek? Merkez Bankası Başkanı mı ödeyecek? Hayır. 83 milyon hepimiz ödeyeceğiz. 4 yıl için atanan Merkez Bankası Başkanı’nı 3 ayda göreve aldılar, mevcut şahsı başkanlık koltuğuna oturttular, koltuğa oturduğu günden bugüne kadar da emir komuta zincirinde Merkez Bankası’nı yönetiyorlar. Sonuçta Türkiye fakirleşiyor, halkımız yoksullaşıyor, bunun hesabını vermeleri lazım.

CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun Merkez Bankası’nı ziyareti çok konuşuldu. Ziyaretten hemen sonra faiz indirimi kararı alınmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Sayın Genel Başkanımız orada bir şahsı ziyaret etmedi. Merkez Bankası bir Cumhuriyet kurumu. Hepimize ait. Banka yöneticilerine halkımıza karşı sorumluluklarını hatırlattık. Kanuni haklarınızı kullanın dedik, talimatla iş yapmayın, Türkiye’ye zarar verecek eylemlerden sakının dedik. CHP olarak bunları söylemek bizim görevimiz. Cumhuriyet ile yaşıt bir kurumuz, bu ülke hepimizin ülkesi elbette sahip çıkacağız. Ne yazık ki Merkez Bankası Başkanı burada kendisine sunulan fırsatı kullanamadı. Erdoğan’ın emirlerine boyun eğdi, talimatla iş yaptı ve sonuçta da karşımıza ağır bir fatura çıktı. Burada sorgulanması gereken şeyler de var. Faiz indirimi kararından önce kimler dolar toplamış bunların tespit edilmesi lazım. Bu kararın alınacağını önceden bilen bu yolla usulsüz işlem yapanlar var mı, yok mu hepimiz merak ediyoruz. Çok rahatsız edici bir tablo var.

Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararının sızdırıldığını ve birilerinin bu işten para kazandığını mı söylüyorsunuz?

Bakın, karar alınmadan bir gece önce dolar 9 lira 20 kuruş seviyesine kadar düştü. Bugün 9,65 seviyesinde. Ciddi bir sıçrama var. Faiz indirimi kararı alındığı anda doların çıkacağı da belli. Niye? Merkez Bankası diyor ki ben enflasyonun altında faiz veriyorum. Yani paran TL’de kalırsa pul olacak. O zaman millet gidecek döviz alacak. Oraya işaret ediyor. Piyasa da Merkez Bankası’nı takip ediyor. Demek ki bir gün önceden dolar toplayanlar varsa bu işten voliyi vuracaklarını biliyor. Bunları tespit etmek kolay. İncelemesini yaparsın. Bir gün önce piyasadan 100 bin doların üstünde para toplayan varsa bu işlemi ortaya çıkartırsın. Saraya yakın birileri çok ciddi bir vurgun yapıyor. Bu sır perdesini de ileride açığa çıkartacağız. 

Vatandaş dolarla harcama yapmıyor, halkın gündemi dolar değil diyorlar. Siz ne dersiniz?

86 bin kilometre yol yaptık. Halkın otobüsü ile her gün halkın içindeyiz. Sokak sokak Türkiye’yi geziyoruz. Türk lirasının değerini kaybetmesinden memnun olan bir kişi görmedim. Halk dolarla harcama yapmıyor demek akılsızlıktır. Halk belki dolar alıp ekmek almıyor ama ekmek fiyatı da dolara bağlı. Neden? Çünkü buğdayı ithal ediyoruz. Enerjiyi ithal ediyoruz. Akaryakıtı ithal ediyoruz. Yani buğday dışarıdan geliyor, elektrik çalıştırıp una dönüştürüyoruz, mayalıyoruz ekmeği pişiriyoruz sonra da bir araçla bakkala taşıyoruz. Demek ki Türk Lirası değer kaybettikçe, bu işlerin hepsi zamlanacak. Ne oluyor? Her şeye zam yağıyor. Milletin parası hiçbir şeye yetmiyor. Türkiye’nin hali saraydan gözükmüyor. Onların keyfi yerinde. 3 maaş 5 maaş alıyorlar. Asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlar bugün gece yatağa aç giriyor. AKP paralel bir evrene geçti. O evrende yaşıyor. Türkiye uçuyor, kaçıyor diye kendi kendilerini kandırıyorlar. Gerçekler suratlarına çok ağır çarpacak. Sandık geldiği anda AKP dönemi son bulacak.

Çeşitli ülkelerin Osman Kavala hakkında yaptığı çağrı çok konuşuldu, Erdoğan başta olmak üzere AKP yöneticileri ağır bir cevap verdi. Siz ne dersiniz?

Erdoğan’ı çok ciddiye almak doğru olmaz. Bağırıyor çağırıyor sonra batılılar ne diyorsa onu yapıyor. Rahip Brunson olayında da bunu yaşadık. Efendim papazı vermeyiz, boyun eğmeyiz neler neler dedik ondan sonra 180 derece çark ettiler. Mesele şudur, bizim Anayasamızın 90’ıncı maddesine göre Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bizim iç hukukumuzun bir parçası, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de yasal olarak tanıdığımız bir mahkeme. Bu mahkemenin kararları ortada. Şimdi ben soruyorum Selahattin Demirtaş, Osman Kavala daha nice insan niye içeride? Çünkü mahkeme kararını uygulamıyorlar. Mahkeme kararına uyarsan kimse sana böyle bir şey söyleme cüretinde bulunamaz. Demokrasi işlerse hiçbir devlet başka bir devletin iç işlerine karışamaz. Adaleti yok edeceksin, hukuku ortadan kaldıracaksın, ondan sonra bütün dünya sussun. Susmaz. Trump konuşunca papazı bırakırsan, sen artık bu yolu açmışın demektir. Türkiye’de adil yargılanma olsaydı ne Osman Kavala içeride olurdu, ne batı dünyası böyle açıklama yapardı ne de Türkiye bu kadar itibarsız olurdu. Bugün Türkiye’yi bu noktaya düşüren AKP zihniyetidir.

Türkiye, kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele konusunda ‘gri liste’ye alındı. Bunun etkisi ne olur?

Çok üzücü bir tablo. Türkiye bugün Suriye, Sudan, Yemen ile aynı listede. Bu listenin de bir sonucu var. Türkiye’nin yatırım bulması zorlaşıyor, kredi maliyeti artıyor yani borçlanma yükü yükseliyor. Bu ne demek? Türk lirasının daha fazla değer kaybetmesi ve yüksek enflasyon demek. Üretim düşecek, işsizlik artacak, hepimiz bunun acı tablosunu göreceğiz. AKP yönetiminin aklını başına alması lazım. Seçimler kazanılır kaybedilir, partiler gelir geçir ama Türkiye ayakta kalır. Türkiye’ye bu utancı yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Yarın öbürgün bunun hesabı da sorulur, sorulacak.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun bürokratlara yaptığı açıklama çok konuşuldu, tartışılmaya da devam ediyor. CHP bürokrasiyi tehdit mi ediyor?

Anayasa’nın 137’inci maddesi açık. Ne diyor? Kanunsuz emir verilemez, bu emri veren de bu emri uyan da sorumludur diyor. Bizim dediğimiz bundan ibaret. Bürokraside suç işleyen varsa, kanunsuz emir veren varsa, uygulayan varsa elbette hesabını verecek. Yoksa namusuyla çalışan bir insanın korkacak bir şeyi yok. TÜGVA olayında yargı kararına uymamak, milletin malına çökmek için devletin polisini kalkan yapmaya çalıştılar. Maaşını bizim ödediğimiz, bizim yetki verdiğimiz, polis memurlarını da zor durumda bıraktılar. Bir tarafta amir, diğer tarafta kanun var. Oradaki polislere suç işlettiler. Biz bu uyarıyı yapmak zorundayız. Bunun gibi çok olay var. Bürokraside herkes şunu bilmek zorunda, mahkeme kadıya mülk değil. Oturdukları koltuklar bir partiye veya bir zata ait değil. Erdoğan’dan önce de vardı, sonra da olacak. O koltuklar 83 milyon hepimize ait. Devlet memuru herkese eşit hizmet edecek. Kanun dairesinde çalışacak ve işlerini yapacak. Bunun dışına çıkan herkes sorumludur. Bir bakkal, bir tüccar, bir sanayici kanunu çiğnediğinde nasıl hesap veriyorsa, memur da kanunu çiğnediği noktada hesabını verir. Bizim dediğimiz bu kadar açık ve net.

Ekonomide yaşanan sıkıntıları aşmak için CHP ne öneriyor?

Şu an ekonominin bir tane sorunu var. O da AKP hükümeti. AKP saçma sapan ekonomi politikalarıyla, akıl dışı uygulamalarla ekonominin sırtında bir yük. Merkez Bankası bağımsızlığını yok ettiler, güven ve istikrara zarar verdiler, döviz garantili sözleşmelerle bütçede kara delik yarattılar, her alanda attıkları her adımda ekonomiyi daha kötü hale getirmek için adeta yarış içindeler. Tek bir örnek. Tarım sektöründe yaşananlara bakın. Çiftçileri desteklemiyorlar, kanunun öngördüğü oranda destek vermiyorlar, ne oluyor tarımsal üretim düşüyor. Tarımsal üretim düştüğü için tarım ithalatı artıyor. İthalat demek dolar demek. Ülkenin yemek yemek için bile dolar ihtiyacı artıyor. Dolar talebi arttıkça da kur baskısı devam ediyor. Üretim azaldığı için bu arada işsizlik de artıyor, piyasadaki  para arzı azalıyor, neticede fakirleşiyoruz. Tablo bu kadar net olmasına rağmen hala aynı şekilde davranmaya devam ediyorlar. Ayçiçek’ten alınan vergiyi sıfırladılar. Bu ülkenin çiftçisi taş yesin diye bir açıkça söylemedikleri kaldı. Dolayısıyla gelişen, kalkınan bir ekonomi istiyorsanız çözüm belli. Sandık. Önce seçim olacak, AKP gidecek. Ondan sonra da akılcı, mantıklı, ortak akılla hareket eden, şeffaf, katılımcı bir halk iktidarı kurulacak. Adalet geri gelecek, hukuk devleti tam manasıyla hayat bulacak, böylece itibar kazanacağız, güven kazanacağız, öngörülebilirlik kazanacağız, ekonomi de ayağa kalkacak. Her yerde aynı şeyi söylüyorum. Türkiye zaman kaybediyor. Sandığın milletin önüne gelmediği her gün Türkiye ağır bir bedel ödüyor. AKP daha fazla kaçmasın, olacak olan belli, ha bugün ha yarın. Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz. O yüzden Türkiye’ye hizmet etsinler, en yakın zamanda sandığı milletin önüne koyalım, gerisini zaten halkımız yapacak.