
Tanzim çadırları, depo baskınları, Hal yasası... İşte AKP'nin son 10 yılda fiyat düşürme denemeleri!
Tanzim satış çadırları, soğan ithalatı sonrası artan soğan fiyatlarını düşürmek için depo baskınları, market yasası, hal yasası derken işte AKP'nin gıda fiyatlarını düşürmek için denediği yöntemler.
Tanzim satış çadırları, soğan ithalatı sonrası artan soğan fiyatlarını düşürmek için depo baskınları, market yasası, hal yasası derken işte AKP'nin gıda fiyatlarını düşürmek için denediği yöntemler.
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "İnşallah enflasyonu da en kısa sürede kontrol altına alarak, raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının da önüne geçeceğiz" sözlerinin ardından AKP iktidarının gıda fiyatlarını düşürmek için son 10 yılda yaptıkları gündeme yeniden geldi.
Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, bugünkü köşe yazısında "Raflardaki, etiketlerdeki fahiş fiyatlar nasıl düşürülecek?" sorusuna yanıt aradı.
3 yıl önce soğan depolarına yapılan baskınlara değinen Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, tanzim satışları hatırlattı. Yıldırım, "O zaman da fahiş fiyata karşı tanzim satış çadırları kurulmuş, soğan depoları basılmış, soğan üreticileri, satıcıları "terörist" ilan edilmişti. Sonra ne oldu? Soğan ithalatında yüzde 49.5 olan gümrük vergisi sıfırlandı. Soğan ithalatı ve depo baskınları ile fiyatlar düşürülmeye çalışıldı. Geçici bir süreyle fiyatlar kiloda 20-30 kuruş düştü. Bu uygulamalarla çiftçi üretimden kaçtı ve üretim azalınca fiyatlar yeniden yükseldi." ifadelerini kullandı.
Marketler Yasası neden çıkarılamadığından, Hal yasası ile Bim, Şok, A-101 gibi marketlere verilen imtiyazlara, tarım politikasındaki yanlışlıklardan fiyat artışlarına kadar birçok konuya değinen Yıldırım, "Ekonomide, tarımda uygulanan yanlış politikaların sonucu etiketlere fahiş fiyat olarak yansıyor. Tarım politikanızın odağına üretim yerine ithalatı koyarsanız, gıda sisteminizi köylere kadar giren zincir marketlere teslim ederseniz, çiftçinin üretim yapmasını engellerseniz ve gittiğiniz her ülkeden "biz sizden et alalım, tarım ürünü alalım" derseniz, dış ticaret politikanızı ithalatı destekleme eksenine oturtursanız kusura bakmayın ama fahiş fiyatları kendi ellerinizle etiketlere yazmış oluyorsunuz." dedi.
Ali Ekber Yıldırım'ın bugünkü köşe yazısında ilgili bölüm şu şekilde:
"Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 2021 Temmuz ayı verilerine bakıldığında çiftçinin kullandığı en önemli girdilerden gübrede, Temmuz 2020'den Temmuz 2021'e kadar olan dönemde fiyat artışı yüzde 148,36 ile yüzde 85,92 oranında artış gösterdi. Amonyum sülfat %21 gübrenin tonu 2019 yılında ortalama 1219 lira iken, 2021 Temmuz ayında 2 bin 650 liraya yükseldi. Son bir yıllık artış yüzde 120,28. DAP gübresinin tonu aynı dönemde 2 bin 654 liradan 6 bin 60 liraya çıktı. Son bir yıldaki fiyat artışı yüzde 148,36. Üre gübresindeki bir yıllık fiyat artışı yüzde 121,58.
Bunlar, Tarım Bakanlığı’nın yayınladığı resmi veriler. Piyasada fiyat artışının bunun çok üzerinde olduğunu hepimiz biliyoruz.
Aynı dönemde yine Tarım ve Orman Bakanlığı'nın üretici fiyatlarındaki son bir yıldaki artışa bakıyoruz; buğdayda yüzde 32.89, arpada 50.79, mısırda 43.59, çeltikte 6.90, nohutta 38.0, kuru fasulyede 8.17, yeşil mercimekte 7.54, kırmızı mercimekte 58.97, pamukta 41.70,soyada 77.73, şeker pancarında 12.50, domateste 0.56, zeytinde 11.45, inek sütünde 24.42 oranında artış kaydedildi. Patateste fiyat son bir yılda yüzde 13.04, kuru soğanda yüzde 9.64, fındıkta ise üretici fiyatında yaklaşık yüzde 1 gerileme yaşandı.
Hayvancılık yapanlar için yem fiyatlarındaki artış aynı dönemde yüzde 69 ile yüzde 49.5 oranında artış gösterdi.
Bu verilere bakıldığında tarımsal girdi fiyatlarındaki artış çok yüksek. Tarımsal ürün fiyatlarındaki artış girdilere göre 3-4 kat daha düşük. Bir yandan da gümrük vergileri sıfırlanarak ithalata kapılar sonuna kadar açılıyor. Bu şartlarda tarımsal üretim sürdürülebilir mi? Etiketlerdeki fiyat artışı önlenebilir mi?
Ne yapmalı?
Özetle, yapılması gereken, üretimden başlayarak sofraya kadar olan zincirdeki sorunları bir bütün olarak ele almak ve kronik hale gelen sorunlara çözüm üretmektir. Bu sorunların en başında yüksek girdi fiyatları, çiftçinin para kazanamaması, pazarlama zincirindeki sorunlar nedeniyle ürünün tüketiciye pahallı ulaşması. Ürün kayıpları. İklim değişikliğine bağlı felaketler. İthalatın yarattığı tahribat. Üretici örgütlenmesinin yetersizliği. Bu sorunların tümünü kapsayacak bütüncül bir politikanın oluşturulması ve kararlılıkla uygulanması ile soruna çözüm bulunabilir
"Fiyatları düşürmek için 10 yılda neler yapıldı?
Etiketlerdeki fahiş fiyatları düşürmek için birçok adım atıldı. Ama, asıl atılması gereken adımlar atılamadığı için sorun büyüyerek devam ediyor. Bugüne kadar gıda fiyatlarını düşürmek için atılan adımları kısaca hatırlayalım:
Fiyatları en az yüzde 25 düşürecek diye 2010 yılında Hal Yasası çıkarıldı. Marketlere üreticiden doğrudan ürün alma yetkisi verildi. Gıda piyasası zincir marketlere teslim edildi. Fiyatlar düşmediği gibi, bugün fiyat artışının sorumlusu olarak görülen marketlere göstermelik denetimlerle fiyatları düşürmeleri isteniyor.
Fiyatı artan her ürünün gümrük vergisi sıfırlanarak ithal edildi. Türkiye ithalat cenneti oldu, ama fiyatlar düşmedi. Üretim düştükçe daha çok ithalat yapıldı. Ülke ithalat sarmalına girdi
Hal komisyoncularının fiyatı artırdığı, komisyonculuk kaldırılırsa fiyatın düşeceği iddia edildi. Kısa zamanda bunun da yanlış olduğu, komisyonculuk kaldırılırsa ürünü üreticiden tüketiciye ulaştırılamayacağı anlaşılınca yasa değişikliği askıya alındı.
İnanılması zor, fakat: ”Hans’a ucuz ürün satacağımıza, Hasan ucuza yesin. Yani, ihracatın önünü keselim, başka ülkelere ihraç edeceğimize kendi yurttaşımıza ucuza yedirelim.” denildi. İhracatı engelleyerek gıda fiyatlarının düşürülmesi bile denendi, ama olmadı.
Önceki Tarım Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba "porsiyonları küçültelim" dedi. Şimdiki Bakan Bekir Pakdemirli et fiyatının düşmesi için; “Et yemeyin ot yiyin” dedi. O da işe yaramadı. Otun fiyatı arttı.
Uyuşturucu satanlara yapılan baskınlar gibi, soğan depolarına baskınlar yapıldı. Zaten depoda olması gereken soğanlara yönelik bu baskınlarla fiyat düşmediği gibi ithalat kapısı açıldı, üretim azaldı fiyat daha da arttı.
Tarım ürünleri ve gıda zincirindeki her halka sırayla hedefe konuldu. Baskı ve cezalar uygulandı. Fakat sorun çözülmedi ve çözülmeyecek. Çünkü teşhis yanlış, yol ve yöntem yanlış."