Tüm merak edilenleriyle... '128 Milyar Dolar' olayı nedir?

Tüm merak edilenleriyle... '128 Milyar Dolar' olayı nedir?

Son günlerin en çok konuşulan konularından biri de “128 Milyar Dolar” olayı… Peki nedir bu 128 Milyar Dolar? Nasıl oldu? Nereye gitti? Sonuçları nedir?

Son günlerin en çok konuşulan konularından biri de “128 Milyar Dolar” olayı… Peki nedir bu 128 Milyar Dolar? Nasıl oldu? Nereye gitti? Sonuçları nedir?

Öncelikle “128 Milyar Dolar nerede?” sorusu, muhalefet tarafından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı olan Hazine ve Maliye eski Bakanı Beraat Albayrak döneminde Merkez Bankası’nın rezervlerinde eksildiği belirtilen kaynaktır.

CHP’nin pankartlara taşıdığı bu sorunun açıklamasını ekonomistler şöyle açıklıyor:

128 MİLYAR DOLARLIK UZMAN GÖRÜŞÜ

“TCMB’nin döviz ve altın varlıklarından yükümlülükleri çıkarılınca geriye net rezervler kalır. Bu şekilde hesaplandığında net rezervler 2011 yılında 71 milyar dolara çıkarak rekor kırdı. Bu miktar geçmişe kıyasla olumluydu fakat eş zamanlı rekor düzeyde cari açık verilip büyük dış borç yükü altına girildiği için rezervler hep yetersiz kaldı. Türkiye, IMF’nin rezerv yeterlilik oranlarında benzer ülkelere göre hep zayıf grupta yer aldı. Özetle, Türkiye’nin rezervlerinin en yüksek olduğu dönemde bile miktarı yeterli değildi.

2011’den itibaren yüksek dış borçluluk finansal çalkantılar yaratmaya başladı ve 2013’teki sarsıntı dolar kurunu patlatınca vatandaşlar bu durumdan ilk kez haberdar oldu. O dönemde de kur ve faizi eş anlı düşük tutabilmek için şeffaf bir biçimde iki koldan rezerv satışı yapıldı. Bir taraftan ticari bankalara açık işlemlerle doğrudan döviz verildi diğer taraftan BOTAŞ’a doğalgaz ithalatı yapması için döviz verildi. Sonuç, kur ve faizin yine sıçramasıydı. Ardından 2019 yılına kadar doğrudan rezerv satış politikası uygulanmadı, yalnızca yerinde bir kararla BOTAŞ’a düzenli döviz aktarıldı.

afis-1.webp

ŞEFFAF OLMAYAN REZERV SATIŞLARI

Şubat 2019 itibarıyla TCMB’nin net rezervleri 33 milyar dolara kadar düştü. Rezerv satışı politikasının hem faydalı olmayacağı hem de başka büyük sorunlara yol açabileceği aşikârdı. Buna rağmen tam da bu dönemde şeffaf olmayan rezerv satış politikası başladı. Kaynağın TCMB olduğu ve araya hesap verme yükümlülüğü bulunmayan bir kurum vasıtasıyla (Türkiye Varlık Fonu’nu da Sayıştay denetlemiyor) dövizlerin önce kamu bankalarına ve ardından piyasa satıldığı ortaya çıktı. Bu işlemlerin arkasında hayli tehlikeli bir finansal kurnazlık vardı. TCMB’nin rezervleri yetersizdi ve sürekli satış mümkün değildi. Bunu çözmek için yurt içindeki ticari bankalar ve TCMB döviz swap işlemlerini başlattı.

Bunun anlamı şuydu; TCMB sattığı kendi rezervlerini piyasadan swap yoluyla ödünç alıyor ve bunu raporlarken bilançosu içinde göstermiyordu. Böylece bir taraftan rezervler satılıp kur ve faiz artışları engelleniyor, diğer taraftan piyasadan bu para geri borçlanılıyor ama bilançoda gösterilmeyince rezervler şişik duruyordu.

PANDEMİDE, UÇURUMUN KENARINDAN DÖNÜLDÜ

Teoride kusursuz olan bu mekanizma, pratikte yurt dışına sermaye çıkışı veya yastık altına kaçış olduğunda kullanım ömrünü yitirme riski taşıyordu. 2019 yılı küresel piyasalarda sakin bir şekilde geçince bir yıl boyunca net rezervlerdeki kayba rağmen bu mekanizma sürdürülebildi, ta ki pandemi başlayana kadar.

Bu dönemde ekonomik aktiviteyi canlı tutabilmek ve inşaat sektörünü yüzdürebilmek için düşük faiz politikası uygulanmaya başladı. Aynı dönemde yabancı yatırımcılar Türkiye dahil gelişmekte olan ülkelerden kaçıyordu. Düşük faizlerle vatandaşlar TL borçlanıp döviz ve altına yatırım yapmaya, hatta bunu yastık altında tutmaya başladı. Nisan 2020’de TCMB net rezervleri piyasadan ve Katar ile Çin merkez bankalarından alınan ödünçler (swaplar) hariç 19 yıl sonra ilk kez eksiye düştü.

EKSİ 45 MİLYARA DÜŞTÜ

Rezerv satışıyla işlerin sürdürülemeyeceğinin kesinleşmesine rağmen ısrarla bu politika uygulandı. Yaz aylarında TCMB’nin satışlarına üç kamu bankası da katıldı ve döviz açık pozisyon yasal sınırını dokuz hafta üst üste ihlal ederek büyük risk üstlendiler. Neticesinde döviz cinsi tahvil ihracıyla bu risk doğrudan Hazine’ye aktarıldı ve kamu bankaları kısmen nefes aldı.

Fakat ekonomi politikasındaki kural tanımazlık iyice ortaya çıkınca sermaye çıkışı ve yastık altına kaçış hızlandı. Ekim 2020’de TCMB döviz ve altın rezervleri yükümlülükler ve ödünçler düşüldükten sonra eksi 45 milyar dolara geriledi. TCMB faiz artışı yapsa da kur atağı yaşandı. Ödemeler dengesi krizine ramak kala sürpriz başkan ve bakan değişimiyle uçurumun kenarından dönüldü.

KALICI İSTİKRAR SAĞLANAMADI

Uygulanan politikaların sonucu 2001’den beri biriktirilen rezervlerin kaybı ve üstüne ticari banka ve diğer ülke merkez bankalarına borçtu. Döviz kuru yeni rekorlar kırdı; döviz açık pozisyonu taşıyan Hazine ve özellikle reel sektör büyük zarar yaşadı. Gecikmeli olarak faizler artırılınca etkisi sınırlı kaldı, döviz kurunda kalıcı istikrar sağlanamadı.

afis2.jpg

128 MİLYAR DOLAR NEREYE GİTTİ?

İşte bilgi hataları en çok bu noktada. Çünkü rezervler bir tip kamu harcaması değil. Ortada bir mal veya hizmet alımı içeren sözleşme yok. Bu nedenle bu ‘Rezervlerle gidip aşı alabilirdik veya SMA hastaları için kullanabilirdik’ gibi önermeler finansal açıdan bütünüyle yanlış. Bu tip sözlerle hatalı politikaların topluma anlatılması amaçlansa da iktidar çevresinin itirazları halinde haklıyken haksız duruma düşmek gayet mümkün. Ötesi, satılan 128 milyar dolar karşılığında TCMB kasasında hala 128 milyar dolar ederinde para var, ancak döviz değil TL olarak. Yani para yerinde ama döviz değil TL şeklinde.

128 MİLYAR DOLAR, ÇARÇUR EDİLDİ

Mesele şu ki yeryüzünde TL basma imtiyazına sahip tek kurum TCMB ve TL’nin uluslararası düzeyde bir karşılığı yok. Yani TCMB kasasındaki döviz ve altının bir anlamı varken TL’nin hiçbir anlamı yok. İşte bu nedenle ‘Rezervler peşkeş çekildi’ cümlesi hatalı olsa da ‘Rezervler çarçur edildi’ cümlesi doğru. Çünkü TCMB istediği her zaman TL üretebilir, bunun için döviz rezervlerini heba etmeye gerek yok.

128 MİLYAR DOLARI KİM ALDI?

Bunu ayırt etmek mümkün değil, son iki yılda piyasadan isterse 1 dolar olsun döviz alan herkes bu durumdan faydalandı. Tabii faydalanmanın ölçüsünü cebin büyüklüğü belirler. Büyük şirketler ve varlıklı kesim daha çok faydalandı, özellikle de döviz borcu içinde olanlara bir nevi kıyak geçilmiş oldu. Tüm bu satışlar şeffaf olmayan bir şekilde yapıldı, bu açık bir usulsüzlük. Ötesi, uygulanan bu politika başarısız oldu. Yalnızca döviz kuru ve faiz oranlarındaki yükseliş değil; milyarlarca doların düşük fiyattan satılmasıyla kamu zararı oluştu.

128-milyar-dolar2.jpg

ZARARIN GERÇEK BOYUTU

Bunu hesaplamak için ortalama satış fiyatını bilmek gerek ki TCMB satışları kabul etse de fiyatları hala açıklamıyor. 2019’da dolar kurunun gördüğü en yüksek değer 6,20 idi. Bunun anlamı şu: 2019’da satılanların en yükseğinin bile fiyatı 6,20’nin altında. Cumhurbaşkanı Erdoğan rezervlerin pandemi nedeniyle satıldığını söylemişti, hâlbuki pandeminin yarattığı ekonomik şok Şubat 2020’de, aylar sonra başladı. Şu andaki dolar kuru ise 8,15. Bu durum kamu zararının onlarca milyar TL olduğunu gösteriyor. Üstelik bu rezervlerin önümüzdeki dönemde çok daha yüksek kur seviyesinden yerine konabileceğini düşünürsek zarar belki de yüzlerce milyar TL’yi aşacak.

MİLLİ GÜVENLİK RİSKİ

Net rezervlerin ekside olması küresel piyasalarda olası bir şok halinde dış borçları ödeme ve ithalatı gerçekleştirme riski yaşamaya neden olabilir. Geleceğin ne getireceğini kestirmek kolay değil. Ötesi, savaş, ambargo veya yaptırım gibi bir durum yaşasak uluslararası ödemeleri ve silah alımı gibi işlemleri yapamayabiliriz. En açık ifadeyle eksi 50 milyar dolara düşmüş net rezervler tartışmasız bir milli güvenlik riski.

Bir iktidar değişiminden sonra iktidarın en büyük korkusu TCMB rezervlerinin soruşturulması olacak. Yasal olarak bu satışların 1 numaralı sorumluları dönemin TCMB başkanları Murat Çetinkaya ve Murat Uysal. Cumhurbaşkanı Erdoğan da her şeyin bilgisi ve onayı dahilinde olduğunu belirtiyor. Aradaki kayıp halka ise Berat Albayrak. Kısacası TCMB rezervleri konusu iktidarın Aşil tendonu.

nurettin-canikli.jpg

128 MİLYAR DOLARI, NASIL AÇIKLIYORLAR?

128 Milyar Dolar nerede? Sorusuna açıklayıcı bir cevap Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli’den geldi. Açıklamada bu paranın hiçbir yere gitmediğinin altını vurgulayan Canikli, sosyal medyadan şu açıklamayı yaptı:

“Özetleyelim; A) 128 milyar doların 36 milyar doları ile altın ithal edilmiştir ve bu altınlar Cumhuriyet Altını, bilezik ve benzeri yatırım aracı olarak Türk halkının evindedir. B) 75 milyar doları Türkiye'deki bankalarda gerçek ve tüzel kişilerin hesaplarında durmaktadır. C) Özel sektör 43 milyar dolarlık yurtdışına olan döviz borcunu ödemiş. D) Yabancı portföy yatırımcı 12 milyar dolar satın alarak yurtdışına çıkarmıştır.

KOCAMAN BİR YALANDIR

Tekrar hatırlatalım Merkez Bankası doğrudan ve dolaylı tüm döviz satışlarını piyasa fiyatından gerçekleştirmiştir. Ucuza dolar satıldı iddiası kocaman bir yalandır. Döviz satışında hiç kimseye farklılık ve ayrıcalık yapılmamıştır. Piyasanın işleyişi itibari ile böyle bir durumun olması da zaten mümkün değildir.

DOLAR BURADA

Bir doların dahi nereye satıldığı bellidir. Merkez Bankasının doğrudan veya dolaylı olarak sattığı dövizi piyasadan satın alanların kimlikleri ve ne kadar döviz aldıkları devletin kayıtlarında yer almaktadır. Bu kara propagandayı ve dezenformasyonu gerçekmiş gibi sunmaya çalışan iftiracılara sesleniyorum; bildiğiniz somut bir şey varsa açıklayın yoksa susun. Bu ülkeye zarar veriyorsunuz. Sonuç itibari ile, her şey açık ve net, 128 milyar dolar burada sizin aklınız nerede?”