Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden vaz mı geçiyor?

Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden vaz mı geçiyor?

AKP 2011 yılında imzaya açılan ve Türkiye'nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyi ya da tartışmalı maddeler üzerinde çekince koymayı tartışıyor.

BBC'de yer alan habere göre, 

AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un "Nasıl imzalanmışsa, usulü yerine getirilerek çıkılır" diyerek yeniden başlattığı tartışma, hafta başında yapılan AKP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısının da ana gündem maddesi oldu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "sözleşmenin feshi" dahil, kurmaylarına çalışma yapılması talimatı verdi.

Sözleşmenin hazırlanması ve müzakere süreçlerinde iki yıl boyunca görev alan Eski GREVİO Başkanı Feride Acar ise Türkiye'nin her sabah kadın cinayetlerine uyandığına dikkat çekerek, "Bazı küçük, uç grupların gündeminin, iktidarın yolunu belirlemesine izin vermesi tarihi hata olur" diyor.

11 Mayıs 2011'de İstanbul'da yapılan Avrupa Konseyi Dışişleri Bakanları toplantısında imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi'ne, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye adına ilk imzayı koyan isim oldu. Türkiye aynı zamanda 12 Mart 2012'de de, oybirliği ile sözleşmeyi parlamentosundan geçiren ilk ülke olma özelliğini taşıyor.

Ancak sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra son dönemlerde özellikle bazı muhafazakar yayın organlarında "Türk aile yapısını bozduğu", "eşcinselliğe yasal zemin hazırladığı" gerekçesiyle sözleşme eleştiriliyor.

AKP'de sözleşmeye karşı çıkanlar hangi gerekçeyi savunuyor?

AKP'de sözleşmeye karşı olanlar, sözleşmenin getirdiği yükümlülüklere uygun olarak çıkarılan "6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa"nın bazı hükümleri ile kadınlara getirilen korumaya ilişkin hükümlerin uygulamada kötüye kullanılması sonucu doğurduğu görüşünü savunuyor.

Hatta, sözleşmenin sunduğu güvencelerin aile içinde tartışmaya yol açtığı ve boşanmaları artırdığı, kadının şiddet görmese bile tartışmaları, fiziksel şiddet gibi değerlendirip, "yaklaştırmama" kararı aldırabildiğini, oysa bir kaç gün sonra tarafların barışmalarının söz konusu olduğu ifade ediliyor.

Bu kapsamda aile içinde şiddet içermeyen tartışmaların bile "adli vaka" haline geldiği, sadece kadının beyanı esas alınarak verilen " uzaklaştırma" kararlarının aile birliğini, düzenini bozduğu, bu nedenle de boşanmaların arttığı savunuluyor.

Sözleşmenin AKP içinde eleştirilmesinin bir diğer nedeni ise sözleşmenin "cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliği üzerinden ayrımcılık yapılamayacağı ve şiddet uygulanamayacağına" ilişkin hükümleri.

Bu hükmün, eşcinselliği ve hatta eşcinsel evlilikleri "meşrulaştırdığı" ve "özendirdiği" savunuluyor.

AKP'de sözleşmeyi kimler, neden savunuyor?


Parti içinde, kadınların büyük bölümünü oluşturduğu yönetici ve milletvekilleri ise sözleşmenin hedef alınmasına tepkili.

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Canan Kalsın, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un da aralarında bulunduğu isimler, sözleşmeden vazgeçilmesine karşı çıkıyor.

Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar'ın da yöneticisi olduğu KADEM'in de sözleşmeye destek verdiği biliniyor.

Kurtulmuş'un sözleşmeden vazgeçilebileceği yönündeki açıklamalarının ardından Zengin, "Türkiye'de bir grup bütün kötülüklerin anası olarak İstanbul Sözleşmesi'ni görüyor" sözleriyle karşı çıkarken, sözleşmenin en önemli savunucularından Canan Kalsın da sosyal medya hesabından, " 9 yıl sonra niye günah keçisi haline geldi? Bu kadar suç ve suçlunun olduğu bir yerde her şeyin suçlusu bir sözleşmeymiş gibi algılamak ve algılatmak hangi oyunun/algının ürünü?" sözleriyle tepki gösterdi.

Sözleşmeyi savunanlar, Türkiye'nin ilk imzacısı olduğu ve büyük destek verdiği sözleşmeden vazgeçilmesini büyük bir "geri adım" olarak görüyor ve sözleşme hükümlerinin kamuoyuna yanlış yansıtıldığını ve önyargı oluşturulduğunu savunuyor.

Sözleşmenin aile yapısını bozduğu ve boşanmayı artırdığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirten bazı kadın milletvekilleri daha önce Türkiye'deki boşanma rakamlarına ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a son istatistikleri sunmuştu.

Sözleşmenin vazgeçilmesinin sadece kadın dernekleri değil, partinin önemli bir seçmen kitlesini oluşturan kadınların tepkisine ve "haklarda geriye gidiliyor" algısına yol açacağını ifade ediyorlar.

Öte yandan sözleşmenin savunucularından Canan Kalsın, TBMM Komisyonları'nda yapılan yeni düzenlemeyle TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'na (KEFEK) üye gösterilmedi ve yeni görev yeri TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu oldu.