Anayasa Mahkemesi'nden örnek 'gazetecilik' kararı

Anayasa Mahkemesi'nden örnek 'gazetecilik' kararı

Anayasa Mahkemesi çok sayıda gazetecinin tutuklu olduğu bir dönemde örnek bir karar aldı. Mahkeme, Anayasa Mahkemesi veya derece mahkemelerinin gazetecilik mesleğinin nasıl yapılması gerektiğini ve gazetecilerin haber verme tekniğini belirleyemeyeceğine hükmetti.

Anayasa Mahkemesi “Amirallere suikast davası” sanıklarından Mehmet Orhan Yücel'in bir gazetede hakkında çıkan haberler nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvurusu üzerine önemli bir karar aldı. Birgün Gazetesi’nden Nurcan Gökdemir’in haberine göre karara konu olan haberde, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda çalışan bazı isimler ile emekli Deniz Kuvvetleri personelinin bir araya gelerek eski Deniz Kuvvetleri Komutanı (M.A.) ve Deniz Kuvvetleri Komutan'ına ( o dönemde görevde olan E.U.Y’e) suikast düzenlemeyi planladıkları, bunun için yapılacak operasyonların detay ve tarihlerini iletecek kişi olarak da Yücel'in isminin geçtiği iddiaları yer aldı. Yücel'in, bu haberlerden dolayı kişilik haklarının zedelendiği iddiasıyla açtığı davada 10 bin TL manevi tazminata hükmedildi. Mahkeme, kararını yayımlarda kaynağı ve gerçekliği tartışmalı değerlendirme ve ifadelerle masumiyet karinesinin ihlal edildiği gerekçesine dayandırdı.

Yargıtay kararı, haberde yer alan bilgilerin Ergenekon iddianamesinde yer aldığı, yazının gerçek ve güncel bir konuya ilişkin olması nedeniyle yayımlanmasında kamu yararı bulunduğu ve kişilik haklarına saldırı oluşturabilecek bir yoruma da yer verilmediği gerekçesiyle bozdu. Bunun üzerine Yücel, karara karşı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.

DAYANAKTAN YOKSUN

Başvuruyu “Dayanaktan yoksun olduğu” gerekçesiyle reddeden Anayasa Mahkemesi, öncelikle Basın Kanunu ‘nun, “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, (…) amacıyla sınırlanabilir” hükmünü anımsattı.

‘HABER HUKUKA UYGUN'

Haberin kamusal bir tartışmaya katkı sunmadığının söylenemeyeceği belirtilen kararın gerekçesi eski kararlara ve görüşlere de atıfta bulunularak şöyle ifade edildi: “Anayasa Mahkemesi veya derece mahkemeleri, gazetecilik mesleğinin nasıl yapılması gerektiğini ve gazetecilerin haber verme tekniğini belirleyemezler. Zira bir düşüncenin en iyi hangi üslup ve biçimle aktarılacağına bizzat düşünceyi dile getirenler karar verebilir. Bu bağlamda Anayasa’nın 26. maddesinin sadece ifade edilen haber ve fikirlerin içeriğini değil aynı zamanda bunların nakledilme biçimlerini de koruduğu hatırda tutulmalıdır.

Somut olayda derece mahkemeleri, davalının basın özgürlüğü ve bu bağlamda ifade özgürlüğü ile başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakları arasında bir dengeleme yapmıştır. Yargıtay bozma kararı ve bozmaya uyan ilk derece mahkemesi kararlarında, haberlerin genel çıkarı ilgilendiren bir tartışmaya katkı sunup sunmadığını dikkate almış; ayrıca haberin yapıldığı şartlar üzerine de eğilmiştir. Derece mahkemeleri davaya konu gazete haberinde geçen olayların gerçekliği meselesine eğilmiş ve haberde geçen olayların ‘görünür gerçekliğe uygun' olduğuna karar vermiştir. Mahkeme ayrıca, başvuruya konu haberlerde geçen ifadeleri değerlendirmiş ve bu ifadelerin hukuka uygunluk sınırlan içinde kaldığına karar vermiştir.”