Ankara’da cami sayısı: 3 bin 200, Cemevi sayısı: 14!

Ankara’da cami sayısı: 3 bin 200, Cemevi sayısı: 14!

Cumhuriyet’ten Mustafa Balbay yazdı...

Geçen perşembe akşamı Keçiören’de Çağdaş Demokratik Ehlibeyt Eğitim ve Kültür Derneği’nin (Çağdep) toplantısına katıldık. Alevi inancının gereği olarak yılın Muharrem ayı dışındaki 48 haftasında perşembeyi cumaya başlayan gece yapılan buluşma, kent ortamının getirdiği kültürel erozyonu da azaltıyor.

Kapıdan içeri girdik; “Merhaba canlar” dedikten bir dakika sonra emekli edebiyat öğretmeni Haydar Teberoğlu, Hatayi’nin birbirinden güzel şiirleriyle bizi selamladı. Kültürle örülü bir buluşmanın içindeydik.

Dernek Başkanı Nihat Yalçınderebizi o günün konuşmacısı Şahin Kamber Dede’nin yanına oturttu. Konuşma sonrası sohbet bölümünde karşılıklı düşüncelerimizi paylaştık. 

***

Başkan Yalçındere kendisinden sonra konuşacak olanların düşüncelerine tercümanlık yaptı. Dedi ki:

“Ankara’da 3 bin 200 cami var. 

Cemevi sayısı ise 14. Bunlar da Çankaya ve Yenimahalle’de, belediye başkanlarının inisiyatif alarak açtıkları cemevleri. Çubuk’un 84 köyünden 14’ü Alevi. Bu köylere giderken bir Alevi yerleşim yerine gelmekte olduğunuzu yolda anlıyorsunuz. Ankara’ya bir saat mesafedeki bu köylerde yol yok. Çit köyündenim. Bir cemevi yapmak için başvurduk. Görevli, cemevi yazısını görür görmez kâğıdı önüme attı; böyle bir statü yok, diye tersledi. Şimdi köy konağı diye inşa ediyoruz...”

Yalçındere’den sonraki konuşmacılar da bu konuya değişik açılardan değindi. İstemleri üç S’de özetlenebilir:

“Cemevlerine saygınlık, statü ve sayısal artış hakkımızdır!”

İktidarın, Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla İslamın inanç kollarından sadece birine her türlü olanağı sağladığı bir ortamda cemevlerine statü vermemesinin anlatılabilir bir yanı yok. 2013 yılında AKP’nin açılım üstüne açılım yaptığı dönemde “Alevi açılımı” da yapılmış ama boş çıkmıştı. O dönem Diyanet’in bir raporu “Cemevleri ibadethane statüsünde” şeklinde yorumlanmıştı. Diyanet anında “düzeltti”:

“Kesinlikle öyle bir şey demedik!”

O tarihten sonra “cemevlerinin statüsü tanınsın” istemlerinin karşısına bu rapor konuyor.

Diyanet’e göre Anadolu’da tarihsel olarak cemevi statüsünde bir bina yok. Halbuki Malatya Arapkir’den Eskişehir Seyitgazi’deki Battalgazi’ye kadar 800 yıl öncesine giden tarihsel yapılar var.

Gür sesli bir yurttaş sordu:

“Bu ülkenin kurucularındanız... Her türlü vatandaşlık görevimizi yerine getiriyoruz... Kardeşlikten, birlikten, berberlikten başka bir isteğimiz yok... İnancımız hep sevgiden söz ediyor... Bütün bunlara karşın neden hâlâ görünmeziz?”

***

Sohbetin sonuna doğru “memleket nasıl yönetiliyor” sorusuna erkek katılımcılardan biri şu yanıtı verdi:

“Bir ev hanımı ülkeyi bundan daha iyi yönetir!”

En çok alkışı bu saptama aldı.

Ana konu ise işsizlik...

Her evde işsiz var. Bir katılımcı “biz işsizlik acısını katmerli çekiyoruz” deyip ekledi:

“Genel işsizlik ayrı... Bir de önyargılardan kaynaklanan işsizlik var...”

Bütün sorunlar masaya yatırıldı... Her biri hayli yüklüydü... Ama sorunlardan daha büyük bir şey vardı:

Umut...

Toplantıya katılan herkes olumsuzlukların aşılacağına olan inancı paylaştı. Yeter ki mücadele örgütlü olsun, hedefe dönük olsun, toplumla omuz omuza olsun...