Birgün yazarı Alpman'dan "Yalanların efendisi"

Birgün yazarı Alpman'dan "Yalanların efendisi"

Alpman yazdığı yazısında "Yalan kelimesi bir anda muhalefet cephesinden tedavüle girince, yalanlarla yıllardır aşırı derecede haşır neşir olanlar bu havuza balıklama atladılar" ifadesini vurguladı.

Birgün Gazetesi yazarı Nazım Alpman "Yalanların Efendisi" başlığı adı altında yazdığı köşe yazısında basın mesuplarına eleştiride bulunarak "Manşetlerini yeni yalanlar üzerine kurarak basın özgürlüğünün tadını çıkardılar, Yalanistan'a hoşgeldiniz!" ifadelerini kullandı.

Alpman'ın yazdığı "Yalanların Efendisi" yazısında ayrıntılar ise şu şekilde: 

Ülke yeni bir skandalın sarmalında kıvranmaya başladı. Gazetecilik, televizyonculuk, medyacılık, siyaset, ticaret, hamaset, internet, melânet ve melâmet çoklu bileşenleri son derece başarılı oldukları alanı yine/yeniden inşa ettiler:

-Yalanların en muhteşem halinin yaşatıldığı coğrafyadasınız!

Olaylar iki kişi ile yola çıktı. Biri çok deneyimli, tanınan, bilinen, şöhretli yaşlı gazeteci; diğeri çok tanınmayan, pek bilinmeyen, genç gazeteci. Küçüğü ‘büyük haberi’ yakalamış, ama kendisi yazmak yerine daha kıymetli büyüğüne hediye etmişti. O büyük tecrübe sahibi gazeteci de hiç kimseyi arayıp sormadan ‘haberini’ köşesine yerleştirmişti.

Masal gibi bir gazetecilik örneği böylece başlamıştı:

-Bir varmış bir yokmuş… Muhalefet mensubu bir siyasetçi, iktidar sahibi bir devlet başkanına gitmiş… Bir devlet başkanı, muhalif siyasetçiye “Sen partinin başına geçsene” demiş!

Olayın bütün kahramanları hep bir ağızdan haykırdılar:

-Yalaaaan!..

Yalan kelimesi bir anda muhalefet cephesinden tedavüle girince, yalanlarla yıllardır aşırı derecede haşır neşir olanlar bu havuza balıklama atladılar:

-Yalancılık siyasetimizi sardı.

Yıllardır ekmeğini yalan habercilikten çıkartan gazeteler, televizyonlar, haber siteleri bir anda şaha kalktılar. Yürüdüler dörtnala olayın üzerine.

Muhalefet söz konusu olduğunda zincirlerini koparan çoğunluk medyası muhalefet partisinin her halini eleştiri bombardımanına tuttu.

Manşetlerini yeni yalanlar üzerine kurarak basın özgürlüğünün tadını çıkardılar.

Ortam renklendi. Yalandan ibaret jöle kıvamında bir ortam zaten vardı. Her yere ve herkese bulaşıyordu.

Zaten en iyi yalanları söyleyen baş tacı olmuştu. En çok iftira atanlar, karşıtlarını dürüstlüğe davet etme yarışına girmişti.

Farklı açılardan yaklaşanlar bu rezaleti fırsata çevirmek konusunda parlak öneriler sunuyorlardı.

Yalancılık uzmanları “Sınır kapılarına devasa panolar yerleştirmeliyiz” diyorlardı:

-Yalanistana hoş geldiniz!..

Elbette bu bir ‘turizm patlaması’ yaratmazdı. Ama her ülkenin en parlak yalancıları için çekim merkezi olma imkânı sağlardı.

Sadece bir çekince payı bırakılabilirdi. Bu alanın da tartışılmaz bir önderinin olduğunu en baştan kabul eden belgeyi imzaladıktan sonra giriş işlemi yapılabilirdi:

-Yalanların Efendisi!