Cemil Çiçek maaşını ne yapacak?

Cemil Çiçek maaşını ne yapacak?

TBMM eski Başkanı Cemil Çiçek Cemil Çiçek, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden alacağı maaşını bağışlayacağını açıkladı.

TBMM eski Başkanı Cemil Çiçek Cemil Çiçek, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden alacağı maaşını bağışlayacağını açıkladı.

Sözcü'den Özlem Gürses'e konuşan Çiçek, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan'ın kuracağı iddia edilen yeni parti hamlelerini de eleştirerek, "Türkiye'de şu anda tam 81 siyasi parti var. 82'ncisi ne işe yarayacak" dedi.

Cemil Çiçek, siyasetin değiştiğini de vurgulayarak, "Dünya hızla değişiyor, solcular millici oldu, sağcılar da küreselci" ifadelerini kullandı.

İşte Çiçek'in ifadelerinden bazı bölümler:

 Öncelikle hayırlı olsun. Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Yüksek İstişare Kurulu'nda görev yapacaksınız…

Çok teşekkür ediyorum. Fakat bu kurul üyeliklerinin açıklanması bazı banka yönetim kurulu görevlendirmeleri ile aynı güne denk geldi. İşin doğrusu ikisi birbirinden çok ayrı iki konu, hiçbir ilgim yok benim bankalarla filan Özlem Hanım.

 Biliyorum. Bu Yüksek İstişare Kurulu sanırım sizin fikriniz?

Aslında şöyle; ben uzun zamandır siyasette tüm ülkeyi ilgilendiren konuların bir ortak akılla ele alınmasını savunuyorum. Deneyimi fazla olan siyaset insanlarının, düşünce örgütlerinde ülkenin meseleleri için sürekli çözüm üretmesi gerek. Bu nedenle bütün siyasi partilerin katkıda bulunduğu bir üst düşünce örgütü modeli fikri, her zaman dile getirdiğim bir modeldi. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı'na da sunmuştum.

 Kamuoyunda kurul kadar, kurul üyelerinin alacakları maaş da konuşuldu. Bunun için ne diyeceksiniz?

Ben 2015 yılından bu yana Meclis'teki görevlerimden para almıyorum. Görevlerimden dolayı resmi bir maaş ödemesi yapılıyor tabii ama ben aldığım paranın tümünü çeşitli vakıflara bağışlıyorum.

 TÜSİAD da bir sivil toplum kuruluşu ancak Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çok kızıyor onlara…

Ben TÜSİAD'ı anlamıyorum. Cumhurbaşkanı da dahil tüm siyasetçiler elbette eleştirilebilir. Ama toplantılarda en ön sırada oturup büyük bir coşkuyla Sayın Cumhurbaşkanı'nı alkışlayanların sonra çok sert açıklamalar yapması bana tutarlı gelmiyor. Yoksa ben zaten ekonomi, adalet ve dış politika alanlarındaki ülke sorunlarının 4 ayaklı bir siyasi vizyonla ele alınması gerektiğini yıllardır söylüyorum.

...

 Sayın Cumhurbaşkanına karşı oldukları için parti kurmak istiyorlar diyorsunuz yani?  

O ya da bir başkası… Kastım şu; muhalefet etmek için değil; çözüm üretmek, alternatif modeller sunmak için parti kurulur. Bu sözünü ettiğiniz yeni partilerin ekonomi, dış politika, yargı konularında çözümleri nedir mesela?

 Henüz açıklamadıkları için bilmiyoruz ama Sayın Babacan'ın özellikle bu alanlarda ciddi raporlar hazırladığını duyuyoruz.

Anlıyorum. Ben sadece onun değil Rıfat Serdaroğlu'nun, Ahmet Davutoğlu'nun da çalıştıklarını duyuyorum. Yine de benim fikrim, var olan yapılar içinde gelişmeye açık siyasi öngörülerle çözümler bulmak.

 Eski vekil Osman Can'ın hem parlamenter sistem hem de başkanlık sistemi için iki ayrı anayasa taslağı yazdığı da konuşuluyor…

Siyasi program yazmakla hayatın gerçekleri her zaman uyum içinde olmuyor. Bizim en önemli sorunlarımızdan biri de hem sağda hem solda reel siyaseti inşa edememiş olmak maalesef. Üstelik siyaset de tıpkı hayat gibi sürekli olarak değişen, gelişen, kendini yenileyen bir alan. 40 yıl öncenin siyaseti ile bugününki aynı değil.

...

 Her iki taraf da bu cümlenizde itiraz edecek bir şey bulabilir… 

40 yıl öncesinin siyasi kavramları ile bugünün sorunlarına çözüm bulunabilir mi? Mümkün değil. Benim 3 evladım var, hepsi farklı görüşlerde oy kullanabiliyor. Ve inanın bana oy vermedikleri de oldu.

 Seneler önce bir röportajınızda “Türkiye'de değişmedim diyenler de değişmiştir, sadece farkında değildir” demiştiniz…

Çok doğru, hâlâ aynı fikirdeyim. O röportajda şunu da söylemiştim “Sağcılar sağ, solcular sol yumruğunu çıkarırdı. Ben de siyaseti uzun zaman böyle anladım. Rahmetli Özal'la karşılaştım, siyasetin yumruk sıkmak değil, el sıkmak olduğunu öğrendim. O günden beri de herkesle uzlaşmaya gayret ediyorum.” Biliyor musunuz, o röportajdan 3 gün sonra sabah yürüyüşünde Oran'da Sayın Baykal'la karşılaştım, bana sordu “Sen bunları söyledin mi?” Ben “Evet, söyledim” diye yanıt verince, o da “Çok iyi demişsin, haklısın” demişti.