Dilipak: ‘Davutoğlu ve Babacan sonradan birleşirler’

Dilipak: ‘Davutoğlu ve Babacan sonradan birleşirler’

Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak Yurt Gazetesi'nden Jülide Aydoğan'a konuştu. Bugün röportajımızın ikinci ve son bölümünü yayınlıyoruz

SORU: Biliyorsunuz Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan yeni parti kurma yolunda ilerliyorlar. Onlar da AK Parti içinde çıkan kişiler ve muhafazakârlar. Kurulacak olan yeni partiye destek verecek misiniz, yoksa karşılarında mı olacaksınız?

DİLİPAK: Bu takım tutar gibi oluyor, bunların hepsini mikrofaşizm olarak adlandırıyorum ben. Babama bile karşı olabilirim diyorum açık ve net. İşi ehline vereceksiniz, ehliyet ve liyakat imandan önce gelir. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı. Mazlum düşmanım da olsa, zalim babamda olsa, ayet öyle diyor daha ötesi var mı?
 

Allah buyurdu ki: Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır! Ve Allah buyurdu ki: Bir topluluğa olan düşmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin. Onun için kimmiş hiç umurumda değil, haksız ise karşısındayım, haklıysa düşmanım da olsa yanındayım. Ben hep böyle yaşadım.

Uğur Mumcu ile de beraber oldum, Komünist Partisi'nin açılması için onlara da destek verdim, Doğu Perinçek ile de beraber oldum, Mehmet Ali Aybar ile de beraber oldum Muhsin Yazıcıoğlu ile de beraber oldum, İdris Küçükömer ile de beraber oldum, Hasancan Ergüzel ile de beraber oldum. Ama ben onların hakkını savunmak için değil, hakkı savunmak için yaptım bunu.

Ali'nin hakkı, Veli'nin hakkı beni ilgilendirmez. Haklı kim? Herkes kendine bir hak arıyor. Hak Allah'a mahsustur. Ben hümanist de değilim, ben insancı da değilim. Siz bir hayvana haksızlık edin, bakalım ben kimin yanında duruyorum.

Ben insancı değilim insanım, ben Müslümanım müslümancı değilim, ben akıllı olmayı savunuyorum akılcı değilim, mezhebim var mezhepçi değilim.

Onların parti kurmaları bireysel özgürlükleri açısından, hayır kurulamaz denilemez. Bu ahlâken de denemez, yasal olarak da denemez. Siz partiden atabiliyorsunuz, o da partiden ayrılabiliyor, o zaman kendi adına siyasi bir oluşum oluşturabilir. Eğer geçmişe dönük bir hesaplaşmanız varsa, buyurun devam edin. Sen dedin, ben dedim, sen yapmadın, ben yaptım. Kişisel zaaflarını dile getirirlerse iki tarafı da kınarım. Topluma ilişkin bir takım hatalar var ise, bunun neden bugün söylediniz, dün neden söylemediniz, iş başındayken diye eleştirimi de yaparım.

SORU: Şehir üniversiteleri üzerinden bir tartışma sürüyor. Devlet arazisini Ahmet Davutoğlu kendisi almış, Tayyip Erdoğan bunu istememiş veya Ali Babacan, Mehmet Şimşek tartışmaları hakkında ne diyeceksiniz??

DİLİPAK: Bir banka ile bir vakıf arasında alacak verecek sorunu var. Bu bağımsız bir konudur. Bunun sözleşme hukuku çerçevesinde, bankacılık hukuku açısından sorgulanması gerekir. Yani, bir sözleşme yaptıysanız, istersen 12 ay vadeli verirsin, istersen 12 yıl vadeli verirsin. 12 yıl vadeli verip hiç bir gerekçe göstermeden 10'uncu yılda geri çekmek istersen, bu bir haksızlıktır. Bu bir sözleşme hukukudur, bu bir bankacılık hukukudur.

Herşeyi birbirine karıştırırsak, hiç bir şeye ulaşamayız. Banka diyor ki, ben kredi verdim, kredimin bana ödemesi yapılmadı. Borç yeniden yapılandırılsın istendi, borcu yeniden yapılanırdık, ama yine şartlara uyulmadı çünkü, bütün hesapların benim bankamda toplanması gerekiyordu. Acil ödemeler buradan yapılacaktı, kalan da borca mahsup edilecekti. Onlar başka bankaya yatırdılar.

Ben de arkadaşları aradım, niye böyle yaptınız dedim. Onlar da ‘Öğrencilerden kredi kartı ile tahsilat yapıyoruz, her banka kendi hesabına aktarıyor parayı. Başka bankalara havale ederseniz, 40 - 50 lira transfer parası alıyorlar. Bunların bazıları taksitlendiriliyor. 6 - 9 ay, o taksitlendirme de tekrar bir sürü havale işlemlerine yol açıyor. Biz de mecburen bunu böyle yaptık. Ama banka bunu kendilerinden para kaçırma olarak yorumladı ve bir anlaşmazlık var. Bu yüzden icra takibi başlatıldı’ dediler.

Şimdi bu işin bir bankacılık boyutu ve her iki tarafın da iddiaları var. Bu iddiaların ne olduğunu da bir gazeteci olarak benim değil, konunun tarafları ve avukatlarının halletmesi gerekir. Eğer kendi aralarında çözemiyorlarsa, hukuk yolu ile çözülecektir. Bu konuda geçmişe dönülmesi tamamen siyasidir. Bu kişilerin kendi aralarında hesaplaşması gerekir. Bizim gerçeğe ihtiyacımız var.

SORU: Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan ayrı ayrı parti kuracak gibiler…

DİLİPAK: Sonradan birleşirler. Yani bu tarz durumlarda artık mantık evliliği gerekiyor. Cumhur ittifakı, Millet ittifakı falan. Yani sonuç itibariyle, ittifaklar dönemi başladı.

SORU: Yeni kurulacak parti AK Parti'nin gücünü sizce ne kadar etkiler?

DİLİPAK: Ne kadar güç toplarlarsa o kadar etkilerler, matematiksel olarak. Toplayabilirler mi konusunda da önce kadrolarını görelim, icraatlarını görelim ondan sonra konuşalım. Siyasetin kendi matematiği ve kendi mantığı var.

SORU: Yazdığınız bir yazınızda da, okurlara evinizde kenevir yetiştirin dediniz.

DİLİPAK: Faydalı bir şey neden yasaklansın? Sağlık açısından, endüstriyel açıdan vs bir sürü faydası var. Şu an mafya üzerinden satılıyor kenevir. Ama ben ücretsiz verirsem mafya satış yapamayacak. Bu şekilde de mafya devri kapanmış olacak.

Kenevir bağımlılık yapan bir madde değil. Yalnızca, uzun süre kullanımın ardından psikolojik bağımlılık yaratıyor insan üzerinde. SGK'ya öneriyoruz, bunu mafyadan kurtarmak için kenevir o başındaki 2,5 cm'lik THC (Tetrahidrokannabinol) kısmını kesin bağımlıları tespit edip onlara verin. Soylu ile de görüşüyorum, ele geçirilenleri bize  vermesi için. Üniversitelerin  ve Valiliğin denetiminde keneviri ekonomiye kazandırmayı düşünüyoruz.