'Erdoğan 7 Haziran sendromuna yakalandı'

'Erdoğan 7 Haziran sendromuna yakalandı'

CHP Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Parti Meclisi toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu.

CHP sabah 10:00'da Parti Meclis Üyeleri, Disiplin Kurulu Üyeleri ve milletvekilleri ile büyük bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıdan sonra CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. CHP'de ortak toplantıdan sonra Parti Meclisi toplantısına geçildi.

PM, YDK ve milletvekilleriyle birlikte ortak bir toplantı yaptık. Öğleden sonra saat 14 itibariyle PM toplatısı başladı.

Tezcan'ın konuşmasından satırbaşları şu şekilde:

Sabahki ortak toplantıda TÜSES Vakfı'nın planlaması çerçevesinde Sayın Bekir Ağırdır 'ın önemli bir sunumunu dinledik. Sunumun adı ''2019'a Doğru Startejik Değerlendirmeler'' idi.Sayın Ağırdır uzun yıllardan bu yana yapılan araştırmaların toplamı üzerinden bir kümülatif değerlendirmeyle Türkiye'nin içinde bulunduğu tablo, toplumun algısı, toplumun beklentileri, siyaset stratejisinde nelerin esas alınması gerektiği konusunda kendi tespitlerini paylaştı. Kuşkusuz bu bir CHP'nin strateji belgesi değil ama önümüzdeki dönemin stratejisinin oluşuturulmasında bilimsel verilerin ve bilimsel birikimin değerlendirilmesi konusunda çok önemli bir çalışma yaptık. Bu sunumu dinleyerek ciddi biçimde yararlandık.

PM sunum çerçevesinde ve gündemi doğrultusunda çalışmalarına devam edecek.

Türkiye gündeminde önemli bir sorun olarak 20 Temmuz darbesi sürecinin devam etmesi sorunuyla karşı karşıyayız. Dün Hükümet Sözcüsü Sayın Bekir Bozdağ OHAL'in devam etmesi gerektiğini ifade etti. ''OHAL'in uzama ihtiyacı var. Bununla ilgili MGK karar verirse uzatırız'' anlamına glecek şeyler söyledi. Türkiye'nin en temel sorunlarından biridir OHAL. 20 Temmuz darbesinin sonucudur. Türkiye 15 Temmuz darbe girişimini önlemiştir. Darbeye karşı verilen duruştan güçlü bir demokrasi çıkarma fırsatı varken AKP iktidarı bu fırsatı heder etmiş ve ortadan kaldırmıştır. Tam tersine OHAL ilanıyla 20 tTemmuz darbesini gerçekleştirmiştir ve bu çerçevede darbenin siyasi ayağını ortaya çıkmasını engelleyecek bir güç yoğunlaşması yaşanmıştır. Türkiye'yi darbe ortamına getiren yapıyı soruşturma imkanını dahi ortadan kaldıracak, darbenin siyasi ayağının uzanabileceği isimlerin sınırsız yetki kullanabileceği bir hukuk dışı darbe ortamıyla karşı karşıya kaldık.

Türkiye derhal OHAL düzeninden kurtulmak zorundadır. Bu iktidar uyuşturucu bağımlısı gibi OHAL bağımlısı haline geldi. OHAL'siz yönetemiyorlar. OHAL yetkileri olmadan ırakın yönetmeyi iktidarlarının dahi güvence altında olmadığını görüyorlar. O yüzden OHAL bağımlısı bir iktidar Türkiye demokrasisini yok etti. Şimdi o demakrosiyi yeniden tesis etme görevi siyasetin kurmunun elindedir. Onu da inşallah biz başaracağız.

'TEK ADAM DÜZENİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ'

Bir yandan OHAL şartları aytında yapılan mühürsüz seçimle 20 Temmuz darbesinin yaratmak istediği tek adam rejimine anayasal altyapı hazırlarken öbür taraftan da bu süreç içinde yine TBMM'yi devreden çıkarıp etkisiz hale getirme çabası bugün Meclis'te iktidar bloğu tarafından adım adım hayata geçirilmektedir. Dün Meclis tarihine bir ayıp, bir kara leke düşürülmüştür TBMM'de İktidar bloguna mensup vekillerin parmak kaldırmalarıyla, milletvekillerinin görüşmeler sırasında konuşma hakları iç tüzüğe, teammüllere, demekorasiye aykırı olarak kısıtlanmıştır. Konuşmaları 3 dakikayla kısıtlamak demek milletvekillerine konuşmayın demektir. TBMM'de milletvekillerinin konuşmasından rahatsız olan  tek adam düzeniyle karşı karşıyayız.

İktidar bloğu, AKP ve onun kuyruğuna takılan MHP yönetim kadrosunun oluşturduğu iktidar bloğu Türkiye'de fiilen TBMM etisizleştirip yok etme peşindedir. Bu basit bir Meclis organının yok edilmesi olarak düşünülemez. Bu milli iradenin yok edilmesidir. Dün TBMM'de milletvekillerinin konuşma hakkı kısıtlanarak milli irade yok edilmiştir. 20 Temmuz'la başlayan TBMM'yi etkisizleştirip tüm yetkileri tek adamın elinde toplamayı planlayan darbe hukuku, tek adam rejimi anayasası ile Meclis zaten gözden çıkarılmıştı. Ne yazıkki iktidarın milletveilleri Meclis'in gözden çıkarılmasının malzemesi olmuştur. Arkadaşlarımızın olaya müdahalesinden sonra o kısıtlamayla ilgili verdikleri karar sona ermesine karşın kalan görüşmeleri de aynı usulle, meclisi konuşturmayarak yapmaya çalışmışlar ve bu el çabukluğundan kendi vekilleri dahi rahatsız olmuşlardır.

İktidar bloğununmilletvekillerine sesleniyorum; Meclis'i itibarsızlaştırmanız, kendizi itibarsızlaştırmadır. Meclis'i susturmak kendinizi susturmak. Meclis'i yok etmek demek milli iradeyi yok etmek demektir. Onun için Türkiye'de Meclisin güücünün yeniden tesis edileceği bir düzene ihtiyaç var. O düzen de adı cumhur ittifakı olan ama özünde cumhuru bölmeyi planlayan ittifaktan değil, o düzen bununkarşısında demokrasi, adalet, huzur ve toplumsal barışı temsil eden o büyük hayır ve adalet buluşması eksenindeki büyük buluşmadan çıkacak. Türkiye Meclisin, kuvvetler ayrımının güçlü olacağı, denge ve denetleme mekanizmalarının çalışacağı tek adam rejiminin değil, millet rejiminin hakim olacağı, millet meclisi gücünün, millet iradesinin hakim olacağı bir süreci yakalayacaktır. Bunun yolu da genişy ve büyük demokarsi buluşmasından geçecektir.

Demokrasi buluşmasının, platformunun, zeminin tuğlaları hergün birer birer örülüyor. Bu büyük eser milletin eseri olarak inşallah önümüzdeki seçimlere kadar tüm hassas ve estetik duygular dikkate alınarak, toplumun tümünün kendinin ifade ettiğini gördüğü bir büyük eser ortaya çıkaracak. O büyük eserde toplumun ihtiyacı olan her şey olacak. tek bir şey olmayacak tek adam rejiminin fotoğrafı.

ÜÇLÜ ZİRVE SONUŞ BİLDİRGESİ

Tezcan, Türkiye’nin ev sahipliğinde Rusya ve İran’la yapılan üçlü zirvenin ardından yayımlanan sonuç bildirgesine ilişkin ise,

“Resmi sonuç bildirgesinde terör örgütleri sayılırken PKK, PYD ve YPG’den bahsedilmemiştir. Burada mücadele için işbirliği yapılması teyit edilen terör örgütleri sayılırken DEAŞ, Nusra cephesi, El Kaide veya DEAŞ’la bağlantılı yapılardan bahsedilmiştir, ‘PKK, PYD ve YPG gibi’ ifadeler yer almamıştır.

AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan’a soruyoruz; iç siyasette 24 saatte 24 kere konuşuyorsun. Her yaptığın konuşmada Türkiye’yi cepheleştirirken, kutuplaştırırken her iki cümlenden birinde mutlaka PKK, PYD ve YPG ve onlarla işbirliği içinde olanlar dediğin Türkiye’deki legal siyasi partileri ifade ediyorsun.

Böyle önemli bir zirvede altında imza attığın bu yazıya, bu ifadeleri niye koyamadın? Kime kabul ettiremedin? Putin mi, Ruhani mi itiraz etti?

24 saatte, 24 konuşmada, 24 kere söylediğin şeyin senin için anlamı bu meseleyi bir iç siyaset malzemesi yapmak mı? Bu konudaki samimiyetin ölçüsü nedir, işler dışarıda başka, içeride başka mı yürüyor? Bu bildirinin hesabını millete vermek zorunda olan Sayın Erdoğan’ın kendisidir.

-ŞEKER FABRİKALARI-

Tezcan, yarın Çorum’da yapılacak, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katılacağı ‘Şeker Mitingi’ne ilişkin ise; “Yarın saat 11.00’de Çorum’da Saathane Meydanı’nda çok büyük bir milli buluşmayla karşı karşıyayız. ‘Şeker ittifakı vatan ittifakıdır, şeker fabrikaları satılamaz, şeker vatandır, vatan satılmaz’ sloganıyla, parti bayrakları taşımadan, herkesin bir araya geleceği mitingimizde olacağız.

Milli olmanın yolu şeker fabrikalarına sahip çıkmaktan geçer. Onun için bir buçuk aydan bu yana 30 kişilik milletvekili grubumuz, sadece CHP’liler olarak değil, AK Partililer, MHP’liler, İyi Partililer, HDP’liler, Saadet Partililer hangi siyasi görüşten olursa olsun Türkiye’nin her noktasında köylünün, işçinin emeğini korumak için şeker ittifakında birleştiler.

Milli ittifak şeker ittifakındadır, şeker fabrikalarını satan anlayış, gayri milli anlayıştır ve bu milli ittifak, şeker ittifakı bu gayri milli ittifakı yerle bir edecektir.

Bütün vatandaşlarımıza; yarın Türk bayraklarınızı alın, hiçbir parti bayrağı taşımayacağız, saat 11.00’de Çorum’da Saathane Meydanındayız. Milletin varlığını, milletin geleceğini, şeker fabrikalarını, emeği korumak için milletle el ele geleceğe yürüyeceğiz." dedi.

(İbrahim Kalın'ın 'siz de kamuflaj giyin' açıklaması konusunda) Bizim genel başkanımız TSK'nın ve milletin değerleri üzerinden şımarıklık yapmayı kendine yakıştırmayacak bir genel başkandır. Kendileri şımarıklıklarını bize bulaştırmaya çalışmasınlar.

(Kılıçdaroğlu'nun milletvekilleriyle toplantısında Abdullah Gül'ün adaylığına tepki gösterildiği iddialarına ilişkin) Genel Başkanımızın milletvekilleriyle yaptığı toplantı, kimin aday olacağı ekseninde değil genel çerçevede bütün sorunların konuşulduğu sohbet toplantısıdır. Bu çerçevedeki ifadeler sadece tahminlerin ifadesidir. Yoksa böyle bir mutabakat oluşturacak bir gündem de yoktur. Böyle bir konu da görüşmelerin gündemindeki konu değildir. Gerçekle ilgisi yoktur.

Erdoğan tek adam rejimini tesis edebilmek için birinci hendek olarak önüne Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni koydu. Bununla bütün  yetkileri elinde toplamak istiyordu. Baktı ki yüzde 50'yi bulamayacak ve seçilemeyecek, iktidarın gitmekte olduğunu gördü ve 7 Haziran sendromuna yakalandı. 7 Haziran sendromu Erdoğan’ı ittifak yasasını çıkartmaya yöneltti. Parlamentoda ittifakı sağlayarak MHP yönetimini yüzde 10 barajından nasıl kurtarırım planı, ona o şekeri sunarak parlamento hesabı üzerinden yüzde 50 barajını aşacağını sanıyordu. Şimdi bu ittifak yasası çıktıktan sonra baktı başka tehdit ve tehlikelere karşı karşıya kaldı, ikinci kazdığı hendeğe de kendisi düşecek. Yani Ancak 7 Haziran sendromu güçlenerek devam etti. İkinci hendek de ayağına dolaşmaya başladı. O kaygılar üzerinden yeni arayışlar içerisindeler belli ki uyum yasaları çıkarılırken. Hangi arayış içinde olurlarsa olsunlar önümüzde temel iki tercih var. Bir tarafta tek adam rejimi öbür tarafta da demokrasiyi güçlendirecek huzu tesis edecek bir anlayışın Türkiye’nin önünü açması. Hangi senaryoyu çalıştırırlarsa çalıştırsınlar, başkan yardımcılarıyla cumhurbaşkanı birlikte sahaya çıkabilir bunların ayrıntılarından çok temel hedefle meşgulüz. Günün sonunda sandıklar açıldığında Türkiye’de demokrasi merkezindeki buluşma başarılı çıkacak ve kazanacak. Bundan sonra daha yeni arayışlarla da karşıkarşıya kalabiliriz. Biz Türkiye’yi rahatlatacak bir büyük buluşma ile milletin önünde olacağız.

(Sanatçıların sınır ziyareti) Sanatçılarla ilgili genel başkanımız söylenmesi gerekenleri söyledi. Tazminat davaları alışkanlık oldu. Aslında Erdoğan Genel Başkanımızı korkutamayacağını biliyor onların amacı yüklü miktarlardaki tazminat davalarıyla toplumu korkutmak. Erdoğan'a laf söylemenin büyük maliyetleri var endişesini yaratmak. Bir de hakimleri korkutmak. Ne yaparlarsa yapsınlar biz doğruları söylemeye devam edeceğiz.