Fehmi Koru: "Sözcü gazetesi davasında yazımın kanıt gösterilmesinden rahatsızım"

Fehmi Koru: "Sözcü gazetesi davasında yazımın kanıt gösterilmesinden rahatsızım"

Koru, isminin konuya ihbarcı gibi karıştırılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, “Tek bir gazetecinin kılına dokunulmasını arzu etmediği gibi gazetelere devletin müdahale etmesini de istemem” ifadesini kullandı. Davanın görülmesine bugün başlanıyor.

Gazeteci Fehmi Koru, Sözcü gazetesi davasında yazısının kanıt gösterilmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, “Tek bir gazetecinin kılına dokunulmasını arzu etmediğim gibi gazetelere devletin müdahale etmesini de istemem. Sözcü sayfalarında yer alan bana dönük saldırılara cevap vermeyişimin bir sebebi de budur” dedi.

Koru, kişisel bloğunda bugün kaleme aldığı yazının ‘Sözcü gazetesi davası ve ben’ ara başlıklı bölümünde, gazeteyle ilgili davanın duruşmalarının başlayacağını belirterek, şunları kaydetti:

“İddianamede ‘kanıt’ olarak benim bir yazım da yer alıyor.

Daha önce de belirttiğim gerçekleri bu vesileyle bir kez daha açıklama ihtiyacı duyuyorum.

İsmimin konuya sanki ‘ihbarcı’ imişim gibi karıştırılmasından rahatsızım; ben kimseyi hiçbir yere ihbar –hatta itham bile– etmedim.

Benim konuya ilişkin müstakil bir yazım yok; yaptığım, basınla ilgili bir yazıda Sözcü’ye yönelik iki-üç cümlelik bir değiniydi.

Ertuğrul Akbay’ın bana yurtdışında öğrenci olan oğluyla ilgili vaktiyle sarf ettiği bir cümleden hareketle…

Alıntı yapılan yazım 2010 yılına, aktardığım konuşma ise 1993 yılı öncesine ait.

O yıllarda 17-25 Aralık (2013) ve 15 Temmuz (2016) darbe girişimi ufukta görünmediği gibi, ‘Cemaat’ ve ‘hizmet hareketi’ olarak anılan yapılanma takdir de ediliyordu.

Yazımın, yıllar sonra, bambaşka bir havanın hakim olduğu ‘darbe girişimi’ sonrası dönemde, gazete ile ilgili bir davada ‘kanıtlar’ arasına alınmasından rahatsızım.

Savcılık niçin olduğu bilgisini görüşene kadar vermeden geçen yılın (2016) Ağustos ayında beni tanıklığa çağırdı. Ben orada yazımda aktardığım görüşmeden öte bir ifadede bulunmadım.

Basının kendi içindeki tartışmalar doğaldır; içeriğinden, hatta kastından öteye bunların taşınmasını doğru bulmam.

Tek bir gazetecinin kılına dokunulmasını arzu etmediğim gibi gazetelere devletin müdahale etmesini de istemem. Sözcü sayfalarında yer alan bana dönük saldırılara cevap vermeyişimin bir sebebi de budur.”

Sözcü’ye yönelik iddianamede, gazetenin sahibi Burak Akbay’a “Silahlı terör örgütünü yönetmek, silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçlaması yöneltilirken, iddianın dayanaklarından birisi olarak Fehmi Koru’nun 24 Nisan 2010 tarihinde Yeni Şafak’ta Taha Kıvanç adıyla yazdığı köşesinde çıkan bir yazısı gösterildi. Koru, Akbay’ın öğrenciliğinin “cemaat evlerinde geçtiğini” ileri sürmüştü. Koru, daha sonra bu bilgiyi kendisine bir sohbette Burak Akbay’ın babası Ertuğrul Akbay’ın verdiğini söylemiş, ancak baba Akbay, Koru’yla aralarında böyle bir diyalog geçtiğini kuvvetle reddetmişti.

‘İddianame beni ikna etmedi’

Konuyu bugünkü köşe yazısına taşıyan Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin ise davanın görülmesine bugün İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandığını kaydetti. İddianameden alıntılar yapan Ergin, “Sözcü’ye salt iktidara muhalefet ettiği için dava açılmış olsaydı, bu suçlama en azından mantık açısından bir tutarlılık içerirdi. Sözcü’nün FETÖ/PDY karşısındaki kuvvetli yayın çizgisi dikkate alındığında, bu gazeteyi Fetullahçı bir proje olarak takdim etmek mantık sınırlarını fazlasıyla zorluyor. İddianameler gücünü inandırıcı olmaktan almalı. Bu iddianame beni ikna etmedi” diye yazdı.