Hüsnü Mahalli'den 23 Haziran yorumu: Uçuruma az kaldı, az ilerisi bataklık!

Hüsnü Mahalli'den 23 Haziran yorumu: Uçuruma az kaldı, az ilerisi bataklık!

Sözcü gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli, ülkenin kötü gidişattan kurtulması için çözüm yolunun Ekrem İmamoğlu olduğunu yazdı.

Hüsnü Mahalli bugünkü "Yalakalık kriteri" başlıklı yazısında, "İmamoğlu kazanırsa İstanbul'da çok şey değişecek yani düzelecek" dedi.

Hüsnü Mahalli'nin yazısının ilgili bölümü:

Yalakalık kriteri

 AKP ve medyası ne yapar?
Tehdit eder, şantaj yapar, korkutur, yasaklar, hedef gösterir, karalar, yalan söyler, soruşturma açtırır, gözaltına aldırır, dövdürür, linç eder ve daha neler neler…
Şimdi daha da fazla.

Belki pazar günü yapılacak seçimlerden dolayı.
Meğer ne kadar da önemliymiş İstanbul.
Peki AKP'nin yöntemleri işe yarar mı?

Karşı tarafta asla ama kendi çevresinde bazen.

İnsanlar bu dil, söylem ve davranışlardan sıkıldı ve bıktı.

Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan erime ve uzaklaşma devam edecektir.
Devletin tüm kurumlarını kontrol eden AKP ne yaparsa yapsın işe yaramayacaktır.
Ordu, polis, istihbarat ve yargı İmamoğlu'nun zaferini engelleyemeyecektir.
2019 başlarında İstanbulluların % 13'nün tanıdığı İmamoğlu bugün artık dünya çapında siyasi bir figür.
Hem de çok parlak.
Elbette İmamoğlu bunu hakediyor ama bunun başka da bir nedeni var:
AKP ve medyasının hataları.
Elbirliğiyle İmamoğlu için çalışıyorlar.
AKP son dönem politikalarıyla ne yaptıysa kötü yaptı.
AKP ısrarla yanlış tutum ve davranışlarına devam ediyor.
Bunun binlerce örneği var.
Örneğin İsmail Küçükkaya'nın İmamoğlu ile ilgili görüntülerin ele geçirilmesi ve koparılan yaygara.

Ben Akşam'da yazarken İsmail gazetenin Genel Yayın Yönetmeniydi.
İsmail profesyonel bir gazeteci ve işini her zaman iyi yapar.
FOX Tv görüntüleri verdiği için otel aleyhine dava açacakmış.
Otel yönetimi ‘Âli makamlar' geldi aldı' diyecektir.
‘Âli makamlar' istediği her şeyi yapar istediği her şeyi alır.
Rızayla ya da zorla.

Demokrasi dediğiniz zaten böyle bir şey!
ABD ya da AB'den demokrasimizle ilgili sesini çıkaran oldu?
Varsa yoksa S-400 o da demokratik olarak seçilen Cumhurbaşkanın iki dudağı arasında.

2.5 milyon mühürsüz oy kullanılmışsa AB ve ABD nereden bilsin!
Bu ülkelerin Ankara ve İstanbul'daki büyükelçi ve konsolosları kesin kahvede okey ya da tavla oynuyorlardır.
Okeye dönenler de var zar tutanlar da hep düşeş atıyor.
İstihbarat örgütlerinin adamları Boğaz'da balık-rakı sefasında.
Durum böyle olunca AKP ve medyası bildik yolda ilerliyor.
Mehter takımıyla bir ileri iki geri.
Uçuruma az kaldı.
Az ilerisi bataklık.
Bu işin tek bir kurtuluşu var:

İmamoğlu.
Yani 23 Haziran.
İmamoğlu kazanırsa İstanbul'da çok şey değişecek yani düzelecek.
Sonra da tüm Türkiye rahatlayacak moraller yükselecek.

İnsanlar yeniden umutlanacak herkes Cumhurbaşkanlığı seçimleri için hesap kitap yapacak.
Cumhuriyet'in 100. Yıldönüme doğru.

AKP hata yapmasaydı bunların hiçbiri olmayacaktı.
AKP kazdığı kuyuya kendisi düştü düşecek.
Bir tek örnek:

AKP'de hadi olmadı MHP'de yüzlerce hatta binlerce genç aday bulunabilirdi.
Bakan, Başbakan, TBMM Başkanı olmuş Binali Yıldırım'ın neden aday gösterildiğini ben anlamış değilim.

Tam da Kadir Topbaş, Melih Gökçek ve diğerleri ‘kötü sicil'lerinden dolayı görevden alınmışken.

Gökçek'in Arınç'la kavgasından ve Mehmet Metiner'e yanıtından haber yok ama Kadir Topbaş ortalıkta görünmüyor.
Örneğin Binali Yıldırım'a destek verebilirdi.

Onun döneminde İstanbul'da bir sürü iyi iş yapılmıştı.
Onun döneminde ‘İstanbul'a ihanet edilmişti'!
Ankara'da durum çok da fecaat.

Özetle AKP ne yaptıysa kötü yaptı.

Keşke yapmasaydı.
Gökçek kızacak ama keşke Fetö ile bu denli içli dışlı olunmasaydı.
Keşke ‘Fetö'cuların istediği her şey verilmeseydi.

Keşke AKP Fetö yalakası gazeteci artıklarına güvenmeseydi.
Buna bir şey deniyordu ama unuttum!

AKP'yi eleştirdik diye hiçbirimiz vatan haini değildik ve olmadık.
İsmail Küçükkaya ve öncesinde Uğur Dündar'ı hedef alan maaşlı troller ve bir mertebe ustaları yalaka gazeteci müsveddeleri bu ülkeyi kesin sevmiyorlar.
Yalakalık dünyanın hiçbir yerinde meziyet değildir.
Din ve imanda hiç değildir.

Kopenhag Kriterleri'nde tövbeler tövbesi.