'Komünizm, yükselişi önlenemeyecek bir akımdır'

'Komünizm, yükselişi önlenemeyecek bir akımdır'

TKP Merkez Konseyi üyesi Aydemir Güler, bugünkü köşesinde "Solculuk Nedir" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Merkez Konseyi üyelerinden Aydemir Güler, soL'daki köşesinde "Solculuk Nedir" başlıklı bir yazı kaleme aldı. 

Yazısında " Deniyor ki, negatif propaganda çok kötüymüş. Her taraf negatif figürlerle doluyken ve var olanın değiştirilmesinin biricik yolu onun eleştirilmesiyken, kötü olanın “söylem” olduğunu, üslup olduğunu saptamış siyaset bilimciler! Şimdi bir de buna takmayayım ve pozitifinden ve artık Türkiye için söyleyeyim: Solculuk yurtsever, laik, kamucu bir üçgenin içinde var olabilir" diyen Güler, "Yurttaş hakkının yerine kul hakkını geçirmeye kalkan bir solculuğun yutturulma şansı olmaz bizim ülkemizde. Dinci gericiliği toplumsal yaşamdan, siyasal karar mekanizmalarından temizlemek solculuğun alfabesidir. Kadın erkek eşitliği de orada başlar, emekçinin sadaka değil hak iddia etmesi de. Bunun taktiği olmaz. Sağcının oyunu almak için dinciliğe başvuran sadece iflah olmaz bir oportünist değildir. Daha önce var idiyse, solculuğunu oyunu aldığı sağa rehin vermiştir artık. Komünistlerin dışındaki sol iftar sofralarında gezinirken, inşallah maşallah diye ellerini açarken hakikaten bitmiştir" ifadelerini kullandı. 

Aydemir Güler'in yazısından bazı bölümler şöyle: 

Bir kere kazanılmış bir hak değildir. Nasılsa solcu sayıldım, kabul gördüm; bundan sonra bütün yapacaklarımı da solculuk diye yuttururum… Bu olmaz. Ne iyi tiyatrocu olmayı böyle bir onay belgesi haline getirebilirsiniz, ne kaç yıldır mücadele ettiğinizi. 

Çekilen acılar, uğranan haksızlıklar… Bunlara insani bir saygı duyulmasını beklemektir hak olan. Ama çok acı çektim, madem öyle şimdi size en pespaye fikirlerimi solculuk diye yutturacağım… Kimse kusura bakmayacak.

***

“Neden işçi sınıfının iktidarı için mücadele etmiyorsunuz” diye kimseyi sıkıştırmak aklımızdan geçmez. Çünkü, Marx’ın çok eskiden söylediği bir söze anıştırmada bulunursak, emperyalizmin, gericiliğin ve piyasanın yıkıcılığını keşfetme onuru bize ait değildir. Bizi ayırt eden, hele Türkiye’de, yurtseverlik, laiklik ve kamuculuk için verilen mücadelelerin zorunlu olarak işçi sınıfı devrimine ve iktidarına götüreceğidir. 

Komünizmin ölümüne ne çok taktılar kafayı! 1848 devrimleri yenildiğinde de “işte öldü, öldü” diye tepinildiğine eminim. Paris Komününden sonra ha keza. Naziler Sovyetlere girdiğinde bazı, Nazi olmayan devlet yöneticilerinin de neşeden kahkahalarını kontrol edemediğini yazıyor tarih. Sovyetler çözüldükten sonra komünizmin cenazesine koşan ne kadar da çok oldu. 

***

Daha yeni belediye seçimi oldu. Toplumun kolektif örgütlenmesinden murat edilen ya kâr maksimizasyonudur, ya da yurttaşların gereksinimlerinin karşılanması. İlk durumda belediye anonim şirketlerin toplamıdır ve CEO’su vardır. İkinci durumda belediye bir halk örgütlenmesidir. Eskiden sosyal demokratlar bu ikisini harmanlayıp yuttururlarmış ve bir nevi solculuk icra ederlermiş. Sonra komünizm öldü demişler ve sineğin yağına göz dikmişler. Yağmacılara karşı halkın safında yerini alıp bunu ilan etmeyen bir solculuk, hele neo-liberalizm çağında bitmiştir.

Komünizm ise yalnızca emek-sermaye çatışması sürdükçe varlığını korumakla kalmaz. Komünizm 2019 Türkiye’sinde aklı da önü de açık, çok deneyimli ve gencecik, emekçilerin omuzlarında yükselişi önlenemeyecek bir akımdır.

Yazının tamamı için