Reza Zarrab 4. kez yargıç karşısında

Reza Zarrab 4. kez yargıç karşısında

ABD'de eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'nın yargılandığı davada tanıklık yapan Reza Zarrab, 4. kez hakim karşısında. Sarraf eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ile İran'a hayali gıda ihracatı ile ilgili yaptıkları görüşmelere dair bilgi veriyor.

New York'ta Hakan Atilla'nın sanık olarak yargılandığı, Reza Zarrab'ın ise tanık olduğu jürili duruşmanın 4’üncü günü bugün başladı. Geçen duruşmada uyuduğu için krize neden olan bir jüri üyesinin ardından, bugün de bir başka jüri üyesi duruşmaya geç kaldı. Reza Zarrab salona geçen duruşmada olduğu gibi koyu renk bir takım elbise ile geldi. Zarrab tanık kürsüsündeki yerini aldı.

ZARRAB'A SÜLEYMAN ASLAN'IN O SÖZLERİ SORULDU

Daha önce söz edilen tanık Reza Zarrab ile Süleyman Aslan arasındaki gıda ticareti işlerinden söz edildi. Bazı rakamların gıda ticareti için çok yüksek olduğu ve inandırıcılıktan uzak olduğu ifade edildi.

Süleyman Aslan’ın, "Bu toplamlar, gerçek gıda ihracatı için uygun olmayabilir" şeklindeki sözlerine dikkat çekildi ve Reza Zarrab’a, “Aslan sizce burada ne demek istiyor?” diye sordu. Bunun üzerine Reza Zarrab, “Demek istediği şu; İran'dan havaleyle gönderilen tutar... Meblağ çok büyük olduğundan, gıda ticareti için gerçek bir meblağa karşılık gelmiyor.” Zarrab, Aslan'a yanıt olarak, isterse işlemleri 5 milyon dolarlık parçalar halinde yapabileceğini söylediğini ifade etti. Aslan’ın ise kendisine, “Öyle daha iyi olur” şeklinde yanıt verdiğini söyledi. Zarrab'a göre, İran'a giden gemilerin tonajı çok düşüktü. Büyük tonajlı gemiler de dikkat çekebilirdi.

Soru: Dikkat çekse ne olur ki?

Zarrab: Çünkü aslında gıda ürünü sevkiyatı gerçekleşmiyordu.

Soru: Gemilere gıda yüklemeden muayene belgelerini nasıl alıyordunuz?

Zarrab: O dönemde muayene belgelerini zaten alamıyorduk.

Soru: Neden alamıyordunuz?

Zarrab: Çünkü fiili olarak gıda veya ürün gönderilmiyordu. Ortada bir ürün yoktu.

Zarrab ve Aslan bu konuya ilişkin birbirlerine birçok çok mesaj yolladığı görüldü.

ZARRAB O ŞİRKETİ NEDEN HEDEF SEÇTİ

Zarrab ifadesinde, Bunghi adlı bir nakliye şirketinden söz etti. Bu şirketle ilgili Zarrab’a sorular soruldu.

Soru: Şirket sizin rakibiniz miydi?

Zarrab: Hem evet, hem hayır.

Soru: Ne demek istiyorsunuz?

Zarrab: Onlarla rakip değildik, çünkü onlar gerçekten gıda sevkiyatı yapıyordu ama biz yapmıyorduk. Rakiptik diyorum çünkü onlar da işlerinde Halkbank'tan gelen İran paralarını kullanıyordu. Yani benim Halkbank'tan alıp kullanabileceğim para tutarının azalmasına neden oluyorlardı. Halkbank'ta ne kadar çok İran parası olursa, benim için o kadar iyiydi.”

Zarrab, belge istendiği zaman işlerin karıştığını ifade ederek, "Süleyman Bey de bu belgelerin neden istendiğini anlamıyor" dedi ve Aslan’ın meseleyi hemen çözeceğini söylediğini aktardı.

ZARRAB YAPTIKLARI İKİ BÜYÜK HATAYI ANLATTI

Zarrab iki evrakta hata yaptığını anlattı. Birincisinde, rakamı fazla yazdığını belirterek, “İkinci hatayı buğday sevkiyatında yaptık. Menşe belgesine ‘Dubai’ yazdık” dedi.

Soru: Nasıl bir hata bu yani?

Zarrab: Dubai'da buğday yetiştirilmiyor.

Başka bir telefon tapesi delil dosyasına girdi.

Zarrab, altın ve gıda ticareti için Halkbank'a ödediği komisyonları anlattı. Zarrab, "Ödediğim en yüksek komisyon oranı yüzde 1" dedi.

 Zarrab, alt kademedeki banka çalışanları, Dubai'den İran'a giden sahte buğday sevkiyatlarını fark edince, Hakan Atilla ile konuştuğunu anlattı. Zarrab, "Dubai'de buğday yetiştirilmiyor" dedi. Zarrab, Hakan Atilla'nın "geri plandaki iş bitirici" olduğu iddiasında… Zarrab, Aslan'ın "Sen Hakan Bey'i dinle, bir şey olursa o zaman konuşuruz" dediğini anlattı.

ZARRAB, HAKAN ATİLLA'YI HEDEF ALIYOR

Zarrab şimdi de "Volgum" adlı gıda şirketinden söz etti.

Zarrab, Atilla'nın Volgum'u anlamadığını söyledi. "Hakan Atilla, Volgum'un altın ticaretinde kullanıldığını sanıyordu çünkü şirket başlangıçta bu amaçla kurulmuştu... Ancak daha sonra gıdaya dönmüştü."

Soru: Atilla'ya yanıt olarak ne dediniz?

Zarrab: "Hakan Bey, biz onu değiştirdik" dedim.

Zarrab dört gündür süren ifadesinde ilk kez bu kadar uzun süre Hakan Atilla'dan söz etti. Zarrab, Atilla'nın da bu işin ne kadar içinde olduğunu anlatmaya çalıştı. Önceki günlerde Atilla her adı geçtiğinde sessizce kafasını sallıyordu. Zarrab belgelerdeki karışıklıkla ilgili konuştu. İlave deliller dosyaya eklendi.

Zarrab ile Atilla arasında doğrudan bir görüşme olduğu iddia ediliyor. Atilla’nın, gıda sevkiyatı kayıtlarının inandırıcılığı konusunda endişeli olduğu; Zarrab’ın ise yüklenen miktarların gemilerin hacmine eşit olduğunu söylediği belirtiliyor. Zarrab, "Atilla, evrakların daha dikkatli hazırlanması gerektiğini söylüyor" dedi.

Yeni bir delil gösterildi. Zarrab, belgeyi doğrulayarak "Bu bir gümrük beyanı, efendim" dedi. Dubai'de verilen gümrük çıkış belgesi. Zarrab'ın ifadesine göre Atilla, sevkiyatların inandırıcı görünmesi için Zarrab'ı uyardı; "14 ton kapasiteli gemiye '25 ton yükledim' deme" dedi.

Savcı: Bu evrakta doldurulan alanlara bakalım. "Nihai varış yeri": İran

Zarrab: Ben veya benim şirketlerim İran'a hiç gıda göndermedik.

Zarrab, ifadesi boyunca bu gıda sevkıyatı işlemlerinin sahte olduğu sürekli tekrarladı.

ZARRAB SES KAYITLARINI DOĞRULADI

Sorguda başka bir konuya geçildi.

Savcı, Zarrab'dan, bir telefon kaydını (Türkçe) doğrulamasını istedi.

Zarrab: Evet, konuşma bu şekilde oldu efendim.

Zarrab, burada, Abdullah Happani ile Halkbank'tan gönderilen paralarla ilgili konuştuğunu söyledi. Kayıt dinletildi ve delil dosyasına eklendi.

Zarrab, kayıtta Aslan'a vereceği rüşvetlerden bahsedildiğini söyledi.

Happani (Zarrab'ın yardımcısı) : Ne kadar göndereceksin?

Zarrab: Gıda için falan ne kadar göndermişiz, ona bak. Toplamda ona göre bir şey hesaplayıp gönderelim.

Zarrab: Burada diyorum ki, Süleyman bankada en tepedeki kişi ve bankadan sorumlu olduğu için işle ilgili tüm yetki onda.

Soru: Hem altın hem de gıda sistemini kullandığınız oldu mu hiç?

Zarrab: Elbette.

Başka bir tape delil dosyasına girdi.

AVUKATLAR: ZARRAB DIŞARI ÇIKMAK İÇİN YALAN SÖYLEMEYE RAZI GÖRÜNÜYOR

Zarrab ifade verirken, Atilla'nın avukatları, ABD hükümetinin, Zarrab'ın Türkçe telefon görüşmelerinin kayıtlarını savunma makamına vermekte geciktiğini söyledi. Avukatlara göre bu görüşmelerde Zarrab, dışarı çıkmak için yalan söylemeye razı görünüyor.

Zarrab'ın avukatı, müvekkilinin durumuyla ilgili olarak Erdoğan tarafıyla irtibat halindeydi. Zira görüşmenin özetinde "Danışman, bunun sadece Reza meselesi olmadığını, milli mesele olduğunu söylüyor" ifadeleri geçiyor.

Duruşma salonunda dinletilen kayıtta ise, Zarrab Atilla ile altın ticaretini konuşuyor. İhracat için beklenen bir işlemin tamamlanmasından bahsediyorlar.

Soru: İşlemi kapatmak için neden evrak gerekiyordu?

Zarrab: Halkbank'taki hesabıma gelen tüm işlemlerin tek tek kapatılması gerekiyordu. Altın ticaretiyle ilgili olan işlemlerin kapatılması için de altın ticaretine ilişkin evrak gerekliydi.

Başka bir gümrük beyanı belgesi, delil dosyasına girdi. Zarrab, belgedeki alanları tek tek açıkladı. Gümrük formunda geçen "Sermayeh Exchange" adlı bir "paravan şirketten" bahsediliyor.

Soru: Peki gerçekte altınları hangi ülkeye gönderiyordunuz?

Zarrab: Gerçek ticarete konu olan altının tamamı, Birleşik Arap Emirlikleri'ne ihraç ediliyordu.

Zarrab'a göre görüşmede Atilla'nın evrakla ilgili bir sorunu çözdüğünden bahsediliyor. Bu görüşmeyle ilgili Zarrab, "Bir sorun vardı ama halledildi" dedi.

Zarrab altınların nihai varış yerinin İran mı, Dubai mi olacağı henüz belli olmadığı için, evrakta varış yerinin belirtilmesi gerektiğini anlattı. Zarrab, “Ben ‘Gümrük beyannamesinde Dubai üzerinden transit görünmesi lazım’ diyordum” ifadelerini kullandı.

Soru: Bankada bu konuyla ilgili kimlerle konuştun?

Zarrab: Daha önce Süleyman Aslan'la konuşmuştum... ayrıca Hakan Atilla ile de konuşmuştum.

Mahkemede paylaşılan görüşme kaydında Zarrab, "Kardeşim, başka yolu yok. Mevzuat öyle diyor" diye konuşuyor. Zarrab, ifadesinde bu sözlerle ilgili "Abdullah'a (Happani) bu kararı kendim vermediğimi anlatmaya çalışıyorum" dedi.

Soru: Bahsettiğin mevzuat nedir?

Zarrab: Ambargonun getirdiği düzenlemelerden bahsediyorum.

Soru: Hangi ambargo.

Zarrab: ABD'nin ambargosu ve yaptırımları.

CEZAEVİNDEN ÇIKMAK İÇİN RÜŞVET VERDİĞİNİ İDDİA ETTİ

Ayrıca Zarrab, mahkemede Türkiye'de mali şube tarafından tutuklandığı dönemi de anlattı.

Soru: Türkiye'de hiç hapse atıldın mı?

Zarrab: Evet, tutuklanarak cezaevine gönderildim... Evet, serbest bırakıldım.

Zarrab: Avukatlarım geldi, konuştuk ve serbest bırakıldım.

Soru: (Serbest kalmak için) herhangi bir ödeme yaptın mı?

Zarrab: Evet.

Soru: Bu ödemeler rüşvet niteliğinde miydi?

Zarrab: Kısmen.

Zarrab, serbest bırakıldıktan sonra Halkbank'a gittiğini de anlattı.

Soru: Halkbank'ta kiminle görüştünüz?

Zarrab: Halkbank Genel Müdürü ile. Süleyman Aslan'la değil, görevi ondan devralan kişiyle.

Zarrab, serbest kaldıktan sonra işleri yeniden başlatmak için Halkbank'ın yeni genel müdürü Ali Fuat Taşkesenlioğlu ile irtibat kurduğunu söyledi.

17 ARALIK'TAN SONRA RÜŞVET VERMEDİM

Atilla'nın avukatları, Berman'a, müvekkillerini temize çıkaracak bazı delillerin ABD'li savcılar tarafından gerekli süre içinde kendilerine ulaştırılmadığını söylemişti.

Avukatların dediğine göre Zarrab, Eylül 2016'da cezaevindeyken yaptığı bir telefon görüşmesinde, "daha az ceza almak için yalan söylemek zorunda olduğunu" söylemiş. Atilla'nın avukatları, bu durumun, "Zarrab'ın yalan ifade vermeye razı olduğunu" gösterdiğini iddia etti.

Zarrab, duruşmada Ali Fuat adlı bir kişiyle yaptığı görüşmeden bahsetti. Zarrab, 28 Şubat 2014'te serbest bırakılmıştı. Ali Fuat ile görüşmesi, bundan birkaç ay sonra gerçekleşti. Zarrab, "serbest bırakıldıktan sonraki dönemde, gıda ticaretini yapan bir şirketin sahibi olarak görünmem uygunsuz olacaktı" dedi.

Zarrab serbest bırakıldıktan sonra, insanlar artık onun gıda ticareti yaptığına inanmayacaktı. Zarrab, “17 Aralık'tan sonra hiçbir Halkbank çalışanına rüşvet vermedim”

Soru: Ali Fuat'a hiç rüşvet verdiniz mi?

Zarrab: Ali Fuat'a hiç rüşvet teklif etmedim, o da öyle bir şey istemedi. İşimi eski usulde sürdürdüm... Altın ve gıdayla.

Zarrab, ABD'de tutuklu olduğu sırada "dışarı çıkmak için yalan söylemek zorundayım" dediği telefon görüşmesini "Ahad" adlı bir kişiyle yapmış. Ahad, Reza'nın bir dostu, avukatı veya danışmanı olabileceği yorumu yapılıyor.