Yurt yazarından Leyla ve Eylül'e ağlatan mektup...

Yurt yazarından Leyla ve Eylül'e ağlatan mektup...

‘Ceylan gözlü evladım’ dediği Leyla ile ‘Cennet bakışlı yavrum’ diye seslendiği Eylül’e gözyaşlarıyla bir mektup kaleme alan Adnan Bulut, Türkiye’yi ayağa kaldıran cinayetler için çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Bulut, “Katiliniz tanıdık. Sizi çocuk istismarıyla ilgili yasal düzenlemeyi yapmayanlar öldürdü. Meclis’e gelmişti o yasal düzenleme. Koca göbekli amcalar, ağzından ‘günahtır’ düşürmeyen teyzeler istemediler” dedi.  

Türkiye’de bulunmaları için günlerce dua edilen, gelen acı haberleriyle tüm ülkeyi yasa boğan 4 yaşındaki Leyla Aydemir ve 8 yaşındaki Eylül Yağlıkara’ya gözyaşları içinde mektup yazan YURT yazarı Adnan Bulut, “Leyla, Eylül ve diğerleri… Katiliniz tanıdık. Sizi çocuk istismarıyla ilgili yasal düzenlemeyi yapmayanlar öldürdü. Meclis’e gelmişti o yasal düzenleme. Koca göbekli amcalar, ağzından ‘günahtır’ düşürmeyen teyzeler istemediler. Gücümüz yetmedi bu yasanın çıkmasına. Siz öldünüz. Biz ağladık” dedi.

Adnan Bulut, ‘İdam isteriz’ başlıklı yazısında, küçük Leyla ve Eylül için şunları kaleme aldı:

“Siz ölünce ‘idam isteriz’ çığlıkları arasında yine aynı amcalar, teyzeler peş peşe açıklamalar yaptılar. Babalarınızı telefonla arayanlar oldu, yanlarına gidip poz poz görüntü verenler de tabii. Bu kez bu yasal düzenleme yapılır diyorduk ki; yine ertelediler. Pazartesi TBMM’de yeminler edilecek, namus ve şeref üzerine. Sonra gidecekler. Leyla ve Eylül siz pazartesinden sonra konuşulmayacaksınız. Tıpkı sizden öncekiler gibi yavrularım.

‘SİZE KIYMASINLAR DİYE…’

K. Maraş’ta, Gerger’de, Sinop’ta, Manisa’da, saymakla bitmez yüzlerce yavrumuza tecavüz ettiler. Bazılarını sizin gibi öldürdüler. Yapanları biliyorduk! Mekân da tanıdıktı. Tarikat yurdu, kaçak veya yasal tarikat kursları, okullarıydı suç mekânları. Suç failleri de dilinden din iman düşmeyenler. İşte bu suç bir daha işlenmesin diye uğraşıyoruz biz. Sizlere kıymasınlar diye yasal düzenleme diye feryat ediyoruz. Karşımıza bu suç mahallerinden, suç faillerinden beslenen politikacılar çıkıyor.

Leyla, ceylan gözlü evladım, Eylül, cennet bakışlı yavrum. Siz kulak asmayın “idam isteriz” diye cinnet çığlığı atanlara. Çocuk istismarı ve ensest ile ilgili yasa yapmak yerine idam gargarasıyla sizi unutturmak istiyorlar. Böylesine karmaşık bir sorunu çözmekle uğraşacaklarına idam tartışmalarıyla çözümsüzlüğün kucağına bırakıyorlar.

‘ÇOK KÜÇÜKSÜNÜZ, BİLEMEZSİNİZ’

Bizi izliyorsunuz biliyorum yavrularım. Çok küçüksünüz, bilemezsiniz. İdam, bizim gibi yargı sistemi iktidarların oynaşı olan ülkelerde bir ceza olarak sağlıklı şekilde uygulanamaz. Bundan neredeyse yarım asır önce ‘özgürlük, barış, demokrasi, adalet’ diyen 3 ağabeyinizi astılar bu ülkede. Sizin için yasa çıkarmayanlar yarım asır önce heyecanla el kaldırdılar. Kalkan eller darağacının direği oldu. Deniz, Yusuf ve Hüseyin ağabeylerinizi astılar. Hala ağlarız onlara, size ağladığımız gibi.

Leyla, Eylül sizin için bu yazıyı ağlayarak yazan Adnan Amcanızı polisler alıp götürdü on yıl önce. ‘terörist’ olduğumu söylediler. Ben gazeteciyim dedim. Büyük bir salonda 6 yıl yargıladılar tam 277 kişiydik. Genelkurmay Başkanı da vardı aramızda, kahraman subaylar da, gazeteciler de, politikacılar da. Onlarca kişiye yasanın hükmettiği en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdiler. İdam olsaydı idam vereceklerdi. Belki de asacaklardı bazılarımızı. Sonra bir gün gelip kapıyı açtılar, “pardon” dediler. İdam cezasının geri dönüşü, pardonu yok yavrularım. Bunlar adamı asarlar. Bu ülkede adalet yok evlatlarım. Adaletin olmadığı yerde idam öç almak için, rakibini yok etmek için kullanılır.

‘İDAM OLAN YERLERDE DAHA FAZLA SUÇ İŞLENİYOR’

Güzel evlatlarım hem biliyor musunuz, idam olan yerlerde daha fazla suç işleniyor, idam edilenler genelde yoksullar ve ötekiler. İdamın caydırıcılığını gösteren elde herhangi bir hukuki veri de yok. Siz kulak asmayın idam tartışmalarına. Siz minik ellerinizle yakalarına yapışın sizi yasayla koruyamayanların. Sizin katlinizin vebali onların boyunlarındadır yavrularım. Sizi korumaya gücümüz yetmedi, bizi bağışlayın.”