Hastane Tutkusu

"Reis'in" bu "hastane tutkusunu, daha doğrusu "Büyük Hastane" tutkusunu bir türlü anlayamıyorum.


Son yıllarda kendisini iyice bu işe verdi. Sürekli devasa hastaneler yaptırmak peşinde. Kendi hastalıkları ile ilgili bir takıntısı mı var bilmiyorum.


İşin kolayını da buldu; Bizim güneylilerin deyimi ile, "kör itin öldüğü dağ başında bir yerde, boş bir arsa buluyor; bu arsayı yandaşına veriyor; emrindeki bankalardan krediyi çıkartıyor. Yandaş veya yandaşlar, buraya dev gibi binalar dikiyor. İçinin malzemesi ithal ediliyor. Sağlık Bakanlığına bağlı hekimler, mecburi hizmetliler, diğer sağlık personeli burada görevlendiriliyor; Reis kurdeleyi kesiyor; hastane 'alâ-yü vâlâ ile açılıyor, müşteri (!) beklemeye başlıyor.


Gelmezse de umurlarında değil. Çünkü Devlet, gelmeyen her hasta-müşteri için, önceden belirlenip sözleşmeye yazılan kişi başı parasını, dolar üzerinden her ay tıkır-tıkır ödüyor. Buraların adına "Şehir Hastanesi" deniyor. Gerçekten şehrin içinde olan hastaneler kapatılıyor; hastalar bu gidilmesi çok güç kırlıklara sürülüyor.


Eskiden bütün dünyada hastaneler kurulur, orada sağlıkçılar hastaları beklerdi. 60'lı yıllarda zihniyet değişti. Artık sağlık hizmeti, devletin asli görevleri arasında başa geçti. Bunun için sağlık kuruluşları, insanlara en yakın noktalara konuşlandırılmaya başladı. Savurganlığı önlemek için de kademelendirildi. Birinci basamak denilen, Sağlık Ocakları, Aile hekimlikleri, kendilerine başvuran hastaların %90'ının sorunlarını çözer. Kalan %10'u uzmanların çalıştığı, ikinci basamak yataklı devlet hastanelerine sevkedilip iyileştirilirler. Burada da elenen hastaların pek azı, çok donanımlı, üst uzmanların çalıştığı, Üniversite veya Yüksek İhtisas Hastanelerinde tedavi şansı ararlar.


Sistem böyle gelişirken, Türkiye'de ne oldu da , geçen yüzyılların binlerce yataklı "depo hastanelerine" dönüldü? Ne olacak, Kârdan başka bir şey düşünmeyen "vahşi kapitalizm" AKP aracılığı ile iktidara el koydu.


Bütün araştırmalar ve deneyimler gösteriyor ki, en fazla 400-500 yataklı hastaneler  verimli işletilebilir. Bunun üstündeki büyüklükte hastaneleri yönetmek, denetlemek son derece güçtür.


Sağlık kuruluşlarının insanlar tarafından kullanılabilmesini etkileyen en önemli etkenler, "yakınlık" ve ulaşılabilirlik"tir, Yaşama alanlarına, kentlere ulaşımı ancak bir kaç araç ile sağlanabilen ya da ulaşması uzun süren sağlık kuruluşları kullanılamaz. Bu israfların en büyüğüdür.


AKP iktidardan düştüğünde, bugün her yere 300 araçlık konvoyla giden AKP yöneticileri ve yandaşları,artık ayrıcalıkları kalktığında, sağlık sorunları için, istihareye yatıp, kalkıp "Mevlam Cleveland dedi" diyen uyanık Bakan eşi gibi kendilerini Amerika'ya atamazlarsa eğer, dilerim bu "şehir hastanelerinin" ulaşılmaz yollarında ve koridorlarında telef olmazlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar