HAYDAR BAŞ’IN HALİDİLER İLE SAVAŞI

Haberlerde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o başsağlığı mesajını duyunca şaşırdım. Haydar Baş ölmüş, o da üzüntülerini bildiriyordu.

Buruk buruk güldüm… Milli tarikat çizgisindeki son cemaati de yok etmek amaçlı son operasyon acaba kimin devr-i iktidarında yapılmıştı? Haydar Baş’a hapis cezası ve yurt dışına çıkış yasağı ne zaman olmuştu?

***

Tarikatlar, Orta Çağ kurumlarıdır. Bunlar, resmi dinin yanında daha farklı bir çizgiyi temsil etmişlerdir. Önemli bölümü iktidarı desteklemek için oluşturulmuştur. Bir kısmı ise halk dini diyebileceğimiz daha adaletli bir sistem savunmuştur. İşte bu sonuncular milli özellikleri olan tarikatlardır. Tarihimizdeki Mevlevilik, Bektaşilik, Bayramilik, Hamzavilik böyle yapılanmalardır.

Unutulmasın ki dinlerin kendileri de onlardan uç veren tarikatlar da özünde siyasi yapılanmalardır.

19. Yüzyıl’da katı Sünni mezhepçi Halidilik ortaya çıkınca, daha padişah 2. Mahmut zamanında milli tarikatlar düşman ilan edilerek ezilmiş, meydan bu gerici yapılanmaya bırakılmıştır.

Bugünkü iktidarı da işte bu Halidi tarikatından gelen siyasetçiler kurmuştur. Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Tayyip Erdoğan, Halidiliğin Gümüşhanevi kolundan gelen ve siyasete de darbecilerin çok sevdiği Amerikancı Mehmet Zahit Kotku tarafından yönlendirilen isimlerdir.

(Bu konunun ayrıntıları “TARİKAT KUŞATMASINDAKİ TÜRKİYE (Halidi Cehennemi)” adlı kitabımızda ortaya konulmuştur.)

GERÇEK YERLİ CEMAAT

Toplumun din üstünden yönlendirilmesi çağdışı bir hareket olmasına karşılık, 1946’da başlatılan bir operasyondur. Keskin bir Amerikancılık olan Anti-komunizm, kendisini dindarlık-Müslümanlık elbisesi altında saklayarak halkın alt katmanları arasına yayılmıştır. Devlet bu dönemde camileri bu Yeşil Kuşak projesi için propaganda alanı haline getirmiştir. Mehmet Zahit Kotku gibi imamlar da bu işin propaganda üstadları olarak çalışmışlar ve siyaseti ele geçirecek elemanlar yatiştirmişlerdir.

Bütün bu işi de sert bir Sünnicilik yaparak ve halkın yüzde 80’ini oluşturan Sünni kitleyi avlayacak biçimde yürütmüşlerdir. Bu dönem, Müslüman Kardeşler hareketinin de Türkiye’ye sızdığı dönem olmuştur.

Halidilik, önce İngilizci sonra Amerikancı bir ajan tarikat olarak yaygınlaşırken buna karşı az da olsa milli refleksler oluşmuştur. İşte Haydar Baş hareketi böyle doğmuştur.

O, Kadirilik diye bilinen hareketinin Alevi kolunu temsil ediyordu ama günümüzde bilinen haliyle Alevi de değildi. Kadiriliği almış, Alici çizgi üstünden milli ve antiemperyalist bir şekle sokmuştu. Müslümanların birliğini, antiemperyalist temelli bir birlik olarak görmekteydi.

KISA SÜRE ÇALIŞTIK DA…

Haydar Bey’le 2011 yılında daha yakından tanıştım. Ben o sıralar Güneş Gazetesi’nde yazıyordum. Kendisinden televizyonlarında program yapma önerisi geldi. Hatırladığım kadarıyla gazeteci Can Ataklı da bu sürecin içinde yer aldı. Grubun bir kanalında 9 ay kadar program da yaptım; sonra uyuşamadık, ayrıldık.

Sayın Baş, son derece kibar ve bilgiye saygılı bir insandı. İnançlı, namazında niyazında idi ama yobaz değildi. Haydar Bey’in çevresindeki çalışma arkadaşları da son derece donanımlı, bilgili, yurtsever ve nazik insanlardı.

Haydar Baş Amerikancı Halidi tarikatlara şiddetle karşı çıkıyordu. İskenderpaşa’da, Işıkçıların yurtlarında, Süleymancıların karanlık odalarında, Menzilcilerin karanlık dehlizlerinde üretilen gayri milli havayı reddediyordu. Öncelikle de Mustafa Kemal’de bulduğumuz anti emperyalist havaya sahipti. Bu yüzden de “Tarikat Kuşatmasındaki Türkiye” adlı eleştirel çalışmamıza Haydar Baş hareketini almadık.

Rahmetli Baş, Türkiye’nin kurtulması için “Milli Ekonomi Modeli” dediğimiz yerli ayaklar üstünde duran bir ekonomi teorisi geliştirmişti. Bu modeli hayata geçirmek için 25 Eylül 2001’de Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) adlı bir parti de kurdu. Türkiye’nin bugün geldiğimiz noktada o tür bir modele sarılmak zorunda kalacağını görmüyor muyuz?

OPERASYON YEDİLER

Haydar Baş ve arkadaşları, AKP’nin bir Amerikan projesi olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden de hem AKP’ye hem de bu partiyi kullanarak ülkeyi ele geçiren Fethullahçılara karşı sert mücadele yürütüyorlardı. O yüzden de hedefte idiler. İktidarı tek adam sistemine çeviren Erdoğan, gücü iyice ele geçirdikten sonra da kendi işine gelmeyen cemaatlere savaş açtı. Gerci Adnan Oktarcılar onlardandı ama kadın-erkek ilişkisinde gelenekselin dışına çıktıkları için bir anda suçlu ilan edilip içeri tıkıldılar. Furkancılar da bozuk ses verince tokatı yediler.

Haydar Baş ve çevresi daha örgütlü idi ve yasalarla sorunları yoktu. Halidiler iktidarı, sonuna ona da bir kuyruk takıp kendisini kıstırdı. Ve süreç devam ederken Haydar Bey Hakk’a yürüdü…

Hazret-i Ali ve Atatürk hakkında ayrıntılı kitaplar yazan bu insana Tanrı’dan rahmet diliyorum. Başsağlığı dilediğim ailesi ve arkadaşları umuyorum ki onun bu çalışmalarını sürdürürler.

Önceki ve Sonraki Yazılar