Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

Heyecanın yaşlanmayacağı bir yıl

Heyecan; sevinç, korku, kızgınlık, üzüntü, kıskançlık, sevgi vb. nedenlerle ortaya çıkan güçlü ve geçici duygu durumu olarak ya da bir uyarıcı karşısında, aşırı derecede duygulanış nedeniyle fizyolojik değişmelere yol açan tepki olarak tanımlanır. 2018 yılında kendi heyecanlarımıza başkalarını da ortak etmek ve böylece yeni güçler kazanmayı çok istediğimiz anlar olmuştur.

Başka meslekler için de geçerli olabilir ancak eğitimcilerin, bilim adamlarının, sanat ve kültür insanlarının ve özelde yaratıcı drama uzmanlarının umutlarını kaybetme ve heyecanlarını yitirme gibi lüksleri hiçbir zaman yoktur. Bu meslek grubundaki insanların birikimlerini umuda çevirmek ve heyecanlarını paylaşmak gibi önemli sorumlulukları vardır.

Yaşam hep bir döngüdür ve bu döngü heyecan ile yol alır.  İşte böyle anlarda her bir yazısı ve kitabını aynı heyecanla okuduğum gazeteci-yazar Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet yayınları arasında çıkan “Heyecan Yaşlanmaz” kitabı aynı başlıklı yazısı bu konuda söyleyebileceklerimi çok iyi özetliyor. Bu nedenle 2018’in son yazısını Mustafa Balbay’ın muhteşem yazısından bölümlere bırakıyorum:

“…hayatımızdaki her şeyin biçimlendiricisidir heyecan. O ne kadar varsa, yaşam da o kadardır…

   Denizdeki bir yelkenli için rüzgâr ne ise, insan için de heyecan odur. O gemiyi dünyanın en sağlam malzemelerinden yapsanız, atlas yelkenlerle donatsanız, rüzgâr yoksa bir teneke gibi denizin ortasında sallanır durur.

   Bir atlet, içinde kazanma duygusuyla, heyecanıyla piste çıkmamışsa; dünyanın en yetenekli atleti olsa, en iyi çalıştırıcılarından yararlansa bile başarıya ulaşamaz.

   Heyecan bir aracın gaz pedalına benzer… Teknoloji harikası bir araç… Usta bir sürücü… Mükemmel bir yol… Hepsi tamam, ama aracın hızı, gaz pedalından aldığı güç kadardır. Belki de heyecanın fazlası, bu benzetmenin getirdiği çağrışımla, olumsuzluklara, kazaya da neden olur. Ama yol almak için kaçınılmaz…

   Gaz pedalı olmayan bir aracı iterek ne kadar ileri götürebilirseniz, heyecansız bir kişiyi dış destekle o kadar ilerletebilirsiniz.

   Heyecanı ne besler?

   İlk olarak, eğitim, bilinç ve yaşama sevinci olsa gerek…

   Nazım Hikmet’in bir şiirini okurken ya da dinlerken insanın içinin kıpırdamaması, heyecanlanmaması için eğitimden payını almamış olması gerekir. Ünlü bir ressamın tablosunun aslını izlerken heyecanlanması, donakalması için sanat bilincine ulaşmış olması gerekir…

(…)

Kişilere indirgeyip anlattığımız heyecan, doğal olarak toplumlar için de geçerli. Heyecanını yitiren bir toplum, yönünü de yitirmiş demektir. Beraberinde, ilerlemesini, gelişimini de durdurmuş demektir.

   Gelişmiş ülkelerde yönetimler, insanlarını bir hedefin heyecanına sürükleyebildikleri için başarılı olmuşlardır. Heyecan aynı zamanda özveridir. İnsan içinde heyecanını hissetmediği şey için kılını kıpırdatmaz. Ama hissederse, ömrünü verir, canını verir.

Heyecan öyle bir şeydir ki; yaşlanmaz…

Heyecanın yaşlanması; Güneş’in ışık vermemesi gibi bir şeydir. Böyle bir şey olabilir mi?

(…)

Heyecan yaratılır mı? Şöyle bir yanıt verebiliriz:

Yaratılmaz, ama açığa çıkarılır!

Aydınlık bir Türkiye’ye inanan, Türkiye’nin uygarlık yolculuğunda geri kalmaması için her şeyi yapabilecek, bunun heyecanını duyan çok kişi var. O heyecanı açığa çıkarmak, önümüzde bir hedef koymakla olur.

(…)

En büyük tehlike, geriye gidişin hızı değil…

Heyecanı yitirmektir!

Heyecan yaşlanmaz… Ya vardır ya ölmüştür!” (Balbay, 2009, s.217-219).

Heyecanınızın hiç yaşlanmayacağı bir 2019 yılı diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar