Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

İKİ ÖNEMLİ DEĞER: MÜMTAZ SOYSAL VE ÖZDEMİR NUTKU

                Geçtiğimiz günlerde Türkiye çok önemli iki bilim insanını, iki değerli hocayı, cumhuriyet değerleriyle yetişmiş ve bu değerleri ödünsüz savunan iki Cumhuriyet entelektüelini, hocaların hocası tümcelerine çok yakışan iki ayrı değerini kaybetti. Prof. Dr. Mümtaz Soysal ve Prof. Dr. Özdemir Nutku.  

                Mümtaz Sosyal hocayı ben de pek çokları gibi fakültede öğrenciyken 100 soruda Anayasa kitabından tanımıştım. Ardından Milliyet, Hürriyet ve Cumhuriyet Gazetelerindeki Açı köşesindeki yazılarını takip etmeye başlamıştım.  Her bir sözcük ve tümcesi ders niteliğinde bilgiler içeriyordu.  Mümtaz Hoca aktif siyasete atıldığında da kendisini takip ettiriyordu. Tam bağımsızlıktan yana, ilkeli, dürüst ve inandığı değerlerden ödün vermeyen bir bilim ve siyaset insanı portresi çizmişti.  

Mümtaz Soysal’ın Cumhuriyetin tüm değerlerine sahip çıkışı özellikle liberaller tarafından onu bir hedef tahtası haline getirmişti. Mümtaz Soysal inandığı hiçbir demokratik değerden vaz geçmedi. Savaşçı bir kişiliği vardı. Yerine göre inatçıydı da.  Yanlış özelleştirmelere karşı başta hukuki yollalar olmak üzere hep mücadele etti. Zaman onu haklı çıkardı. Bugün ona hocaların hocası diyerek ancak veda edebiliyoruz ne yazık ki.

Oray Eğin Haber Türk’te Mümtaz Hocaya ilişkin yazdığı güzel yazıda iki paragrafla geride kalanlara çok iyi hatırlatmada bulunuyor:

“90’lı yıllarda Türkiye bir liberal hayale dalmış, içeride özelleştirmeye gözü kapalı inanmış, dışarıda da teslimiyetçi bir dış politikaya hapsolmuştu…  Vasatın egemenliğine savaş açıp kaybeden pek çokları gibi Mümtaz Soysal da yenilerek gitti bu dünyadan. Bir anlamda kendi hayatında da “vuruşarak çekildi,” ama en azından izinden gidenlere bıraktığı miras mücadeleden, savaşmaktan ne olursa olsun vazgeçmemek oldu. Liberal gericiliğin pek çok aydınlık insanı pes etme noktasına getirdiği, şevkini kırdığı, kendi ülkesinde elini taşın altına koymak yerine değmez diyerek çekilmeye zorladığı da ortada…”

Özdemir Nutku ‘da akademik çalışmaya başladığım tüm zamanlarda ve tez çalışmalarımı yazarken yayınlarına sürekli başvurduğum bir hoca, bir yazardı. Tiyatro alanında yaptığı çalışmalar Türk tiyatrosuna evreler attırıyordu ve tiyatronun tarihi neredeyse onun kitapları ile biçimleniyordu. Tiyatro alanına ilişkin bölümler kurdu, yüzlerce öğrenci yetiştirdi.

Özdemir Nutku bir tiyatro insanı olarak oyun, drama ve tiyatro pedagojisinin önemini en baştan kabul eden ve bu konuda önemli adımlar atan kişilerden biriydi. YÖK hala eğitimde drama/yaratıcı drama eğitimi alanına mesafeli durmaya devam ederken Özdemir Nutku yıllar önce Dokuz Eylül Üniversitesi’ne davet ettiği Marlis Krause ile tiyatro pedagojisi çalışmalarını Türkiye’de ilk başlatanlardan biri olarak da drama tarihinde de yerini alıyordu.

Özdemir Nutku tam bir bilim ve sanat insanı öngörüsü ile Oyun, Çocuk ve Tiyatro kitabını yazarak Türkiye’de hızla gelişen yaratıcı drama alanına da sahip çıktı. Nutku’nun bu kitabı kendisi ile bir alan olarak aynı kulvarda buluşmamızı sağlamıştı. Hoca drama ve tiyatro pedagojisine çok önem veriyordu ve bu alanların akademik dünyada bir karşılığı olmasını bekliyordu.

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi eski dekanı Semih Çelenk, Nutku’nun ‘Ölüm, çalışmamak tembellik halidir’ dediğini aktararak, “Ölmeden üç gün evvel yeni gözlüğünü umutla bekliyordu” diyerek hiç durmadan üreten bir Cumhuriyet çınarını çok iyi betimlemişti.

Mümtaz Hocayı ve Özdemir Hocayı saygıyla, minnetle anıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar