Övgün A. Ercan

Övgün A. Ercan

İran’da, Azerbaycan’da ne olup, ne bitiyor?

Tebriz’den yaklaşık 220 km uzaktaki maden yatağına gitmek için dörtçeker bir araca bindik. Araçta; ben, Dr. Haşim Tabatabai, Maden Mühendisi Reşit (Olgun) Hallaçyan, Jeoloji Mü- hendisi Dr. Kahraman, sürücü Rahman Kâtibi (Araç Tasarımı bilimtey öğrencisi). İran’da yollar, yamalı da olsa oldukça güzel. Ana yollar 3 ile 4 kuşaklı, ara yolların en küçükleri gidiş-geliş. Nasiri (Ozan Bey) bizi bir kutu kuruyemiş verdi. Önüme koyduğum kuruyemişin çoğunu Rahman ile bitirdik. Azeriler siyaset konuşmayı çok seviyorlar. 440 km boyunca Kahraman hiç susmadan Ruhani’yi överek konuştu, hem de yüksek sesle.

İranlılar, İbrahim Tatlıses’e bayılıyorlar. Bunun yanı sıra diğer Arabesk söyleyenler de burada tutuluyor. Yol boyu onların ezgilerini dinleyerek gittik.

Yol boyu, İran’ın birçok sanayi üretimevini gördük. Bunların çoğu demir-çelik üretimeviydi. Çimento üretimevleri, araç, binek üretim evleri ile diğer üretimevlerini görmek doğrusu bende saygı uyandırdı. İran boş bir ülke değil. Azerbaycan bölgesi tarım ile meyvecilik olarak da çok ileri. Toprak çok verimli. Meyve olarak özellikle, ceviz, elma, erik, fıstık, armut, üzüm, İran Siirt fıstığı, badem, Datça bademi oldukça bol. Diğer ürünlerde domates, badılcan, biber ile kır ürünleri. İranlılar tatlıyı, özellikle Türk baklavalarına bayılıyorlar. Dondurmaları bile çok tatlı. Kırılmış cevizin kilosu 100 TL, Siirt fıstığı 45 TL, kıvrık hint fıstığı 70 TL.

Alanların çoğu boş görülse de her yer ekin tarlası. Buğday, arpa, yulaf ekili. Hurma ile turfanda karpuz güneyde yetişiyor. Karpuzun kilosu 100 ile 40 krş. Daha önce hiç görmediğim sarı karpuz da İran’da var. Ne yazık ki çok istesem de çekirdeğinden alamadım.

Sonunda Urmiye gölünü gördüm

‘Urmiye, Şorlu göldür. Tıpkı Lut Gölü gibi içinde balık yaşamaz. İçine yüzmek için girsen batmasın, boğulmazsın. Urmiye gölünü bir batan bir başa geçen köprüler vardır.’ Şor, tuz demektir. Biz Anadolu Türkleri de Çor deriz. Çorlu ise tuzlu demektir. Tatlı sözcüğü de İran’dan gelmiştir. Eskiden Türkler İranlılara Tat derlerdi. Şeker ilk İran’da bulununca İran’dan gelme anlamına ‘Tatlı’ demişiz, ‘şekerli’ demektir. Şeker Türkçe değildir. İngilizcesi olan Sugar’dan gelir.

Göl yeterince beslenmediği için kıyılarına tuz tortulları bırakarak geri çekilmiş. Günümüzde İran’ın en baş yöneticisi olan Azeri Türkü Hameney Urmiye gölü kıyısındaki bir köyde doğ- muş. O da beş parasızken, diğer mollalara gibi o da oldukça varsıl imiş. Kısacası kim ki Allah tecimi yapıyor, zenginleşiyor. Tıpkı bizdeki gibi; al ‘Kuran sana, ver paranı bana’ gibi.

‘Ah ah ah. Bu mollaların olmasından biz Azeri Türkleri çok sorumluyuz. Humeyni, Azerbaycan bağımsızlık vereceğim diye söz vermişti. Onun için biz Türkler Şaha karşı geldik, Humeyni’yi Fransa’dan getirdik. Başımıza oturunca verdiği sözleri unutup, İran’ı Arap gelenekleriyle bezeli dine boğup, önce bizi ezdi. Şimdi öz dilimizi de kullanamıyoruz. ‘

‘Bunu nasıl yaparsınız?’

‘Nerden bilirdik ki? Sandık ilerici devrim oluyor, oysa tam da tersi oldu. Ancak, Azerbaycan İran’ın başıdır.

Türkler şimdi hiçbir işe karışmıyor. Sanmasınlar ki biz benliğimizi unuttuk. Bir gün Türkleri görecekler.’ ‘Hamaney, Türk olduğuna göre o neden yardımcı olmuyor?’ ‘O Türklüğünü unutanlardan. Onu mollalar kendi aralarından seçiyor. İstese, buyruk verse yarın Azerbaycan bağımsız olur. Ancak söylemiyor.

Her işi Amerika karar veriyor.’

‘Bak sen şu işe!’

‘Amerika, Irak, Suriye, Türkiye ile İran topraklarından toprak alıp büyük Kürdistan’ı kurmak istiyor. Bizde Kürtler bir kez Humeyni gelince kalkıştı. O da onları darağacında sallayınca sustular. Ancak bir Azerbaycan yurdu olan Urmiye Eyaletinden toprak, ev alıp Urmiye’yi ele geçiriyorlar. Şimdileri de, ‘Urmiye Kürt yurdudur’ demeye başladılar. Biz onlara kimin yurdu olduğunu gösteririz. Kaldı ki, Amerika Azeri Türkleri ile İran Kürtlerini çatıştırıp, yurdumuzun bir parçası almak, onlara vermek istiyor. Olan bize olacak. Biz iyi savaşan bir milletiz, unutulmasın’

‘Umarım savaş olmaz. Kaldı ki, Hakkâri’den kaçan PKK’lılar Urmiye eyaletine geçip, oraya sığınıp, sonra Türkiye’ye geçip suçsuz kişileri öldürüyor’ ‘Bunu İran devleti bilmiyor mu?’ ‘Biliyor. Ancak bilmezlikten geliyor’ ‘İran Suriye’de askerimiz yok diyor. Ancak orada Hameney’in ordusu var. Eğer o olmasaydı, Hafız Esad çoktan gitmişti. Savaşmasa, her ay 4 ile 5 şehit Tebriz’e nereden geliyor? Ne yazık ki, Erdoğan Suriye’de ölen her kişiden sorumludur. Hani Atatürk “Yurtta barış, ülkede barış” demişti. Ne çabuk unuttunuz?’

‘Ah kardeşim, biz de senin gibi düşünüyoruz ancak, artık Türkiye’de her işe bir kişi karışıyor’ ‘Hadi ben hiç mollalardan başka bir yönetim görmedim. Ben baskıcı, gerici düzen içine doğ- dum. Ancak siz nasıl olurda demokrasiyi bırakıp, gericiliğe geri dönersiniz şaşıyoruz biz Azeri Türkleri. Yazık ettiniz Türkiye’mize. Türkiye bizim rehberimizdi. Tüm kollarımızı, umudumuzu kırdınız’

Önceki ve Sonraki Yazılar