Hamdi Topcuoğlu

Hamdi Topcuoğlu

İŞGAL GÜNLERİNDE DARBE SÖYLENTİLERİ

İki yıl önce bugünlerde bir yazıya “Günlerdir üç meczupla meşgulüz.” diye girmişim. 


Bugün de benzer bir giriş yapsak yanlış olur mu?

Halk, corona nedeniyle evlere tıkılmış, can derdinde.

Gençler işsiz; geçim derdinde…

Beli silahlı tüm güçler cumhurbaşkanının emrinde…

Nasılsa gündeme "darbe " sözcüğü bomba gibi düşüyor. 

“Bu ahval ve şerait içinde kim yapacak darbeyi?” demeden iktidarın bir üyesi bir kavanoz kurşunla poz veriyor; biri sülalesinin kaç kişiyi götüreceğinden söz ediyor, birileri de milyonların kanını dökmek tehdidini savuruyor.

Beylerin, hanımların dilinde götürüleceklerin listesi?

Gerçekten böyle bir liste var mı, varsa kim bu listeleri yapanlar, soran eden yok.

Tüm bunların Atatürkçü, laik ve demokratların sinir uçlarına dokunarak korku salmak, karışıklık çıkarmak isteyen emperyalist oyunu olduğu açık.

Öyle ya yüz yıldır iyileşmeyen bir kuyruk acıları, soğumayan yürekleri var. 

Emperyalistler ne Ortadoğu’dan ellerini çekti ne de Türkiye’yi yıkma emellerinden vazgeçti. Onların Ortadoğu’ya soktukları tüm çomakların nihai hedefinin Türkiye olduğunu hangimiz bilmiyor ki?

101 yıl önce İtalyanlar, 28 Mart’ta Antalya’yı işgal etmiş,  11 Mayıs 1919’da Fethiye, Bodrum ve Marmaris’e küçük öncü gruplar çıkararak işgalin ön hazırlıklarını başlatmıştı.

15 Mayıs’ta Yunanlılar İzmir’e çıkmış, Gazeteci Hasan Tahsin bu işgale karşı kurşunu sıkmıştı.

16 Mayıs’ta Güllük, 2 Haziran’da Milas, 23 Temmuz’da da Muğla işgal edilmişti

O günlerde her yerde bu işgallere karşı çıkan yurtseverler vardı; ama sayıca azdılar.

O günlerde de işbirlikçiler vardı; sırtlarını dayadıkları yerler çok güçlüydü.

O günlerde de halk, sessiz çoğunluktu.

Tarih, gerçekten tekerrürden mi ibarettir.

Fethiye’nin işgali üzerine Muğla eşrafı telefonla Bab-ı Ali’ye ulaşarak İtalyan işgalini protesto ederler.

Bab-ı Ali’den “Muhterem Muğla Ahalisine” başlıklı bir telgraf gelir; yaşanan acıların önceki hükümetin siyasi idaresinin sonucu olduğu, gerekli her türlü siyasi teşebbüste bulunulduğu, teşebbüslerin olumlu sonuç vermesi için vakar ve sükûnetin korunmasının şart olduğu bildirilmiştir. Ayrıca asker çıkartmanın kati işgal mahiyetinde olmadığı ve asayiş korunamadığı takdirde işgalin genişleyeceği bildirilmiştir. (Ünal Türkeş, Kurtuluş Savaşında Muğla)

“İzmir’de Islahat gazetesi 14 Mayıs 1919 günü Vali İzzet Paşa ile yaptığı aşağıdaki röportajı yayınlar:

Soru: İtalya hükümetinin bazı Osmanlı sahillerini işgal ettiği doğru mudur?

Cevap: Gerçi, son günlerde İtalyanlar Menteşe sahillerine birkaç asker çıkarmış ise de, bunun bir kesin işgal olmadığını temin edebilirim. Esasen, İtalya hükümeti, devletler hukukuna ve insaniyet kurallarına uyan bir büyük devlet olmak hasebiyle özellikle Avrupa’nın kararlarına tâbi olan hallerde hiç bir ayrıcalıklı hareketlerle müttefiklerinin arzu ve asıl maksatları dışında bulunmayacağına eminim. Halkın endişesi bundan ileri geliyorsa yine tekrar ederim ki, bir endişeye mahal yoktur.

Soru: İtalya hükümetinin, Menteşe’de işgal mahiyetine haiz olmamak üzere bir kaç asker çıkardığını buyurdunuz. Bunun üzerine memurin-i hükümetin vaziyeti ne şekildedir?

Cevap: Evvelce de söylediğim gibi, bu bir işgal değildir. Devlet memurlarının hepsi vazifelerine devam etmektedirler… Herhalde oralardaki vaziyet öyle endişeye mahal olacak mahiyette olmadığını temin ve âsayiş-i memleket namına vaziyetin daha müsait şekilde olabileceğini ümit ediyorum.” (Mevlüt Çelebi, Milli-mücadelede İtalyan İşgalleri)

O  Vali ( Kambur) İzzet Paşa ki bu uyumunun karşılığında Yunan hükümeti tarafından “Anoteron Taksiarhis” nişanı ile ödüllendirilmiş, 5 Ocak 1920’de kalp krizinden öldüğünde cenazesine de Yunan askerleri sahip çıkmıştı. Sanmayın ki bugün aramızda Kambur İzzet Paşalar yok!

Bize göre bu günler, darbe söylentileriyle, asarız keserizlerle suyu bulandırma günleri değil, geçmişten ders alıp yaşadıklarımızı sorgulama günlerimiz olmalıdır.

19 Mayıs 1919’a biraz da bu açıdan bakmak gereklidir. Bazıları için olmasa da 1919 bizim için çok önemlidir. Çünkü 19 Mayıs, bu acı ve azap günlerinden kurtuluşun ilk adımının atıldığı gündür. Elbette her karanlık dönemin de bir 19 Mayıs'ı olacaktır.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar