İbrahim Aktaş

İbrahim Aktaş

İsmi bende saklı

İsmi bende saklı

Canlı gözlerle, açık havada, tribünlere şöyle yayıla yayıla oturarak ya da kıyıda, köşede bile olsa dikelerek, futbol maçı izlemeyeli tamı tamına altı ay oldu. Koskoca altı ayı geride bırakmış kalbim, beynim, gözlerim canlı oyundan… 

Ben bu özlem dolu hisleri hemen her gün yaşarken, hafta içerisinde ismi lazım değil, suni çim bir semt sahasının yanından geçiyorum; 

Aaaa, küçük yaş grubu iki takım, muhtemeldir ki hazırlık müsabakası yapıyorlar. Ama formalar, şortlar vesaire tam takım... Tribünde de, ben diyeyim yirmi, siz deyin yirmi beş kişi ya var, ya yok… Hakem bile var! Takımlarından birinin hocası olsa gerek…

Otomobilimi büyük bir heyecan ile neredeyse yolun orta yerine bırakıp, maskemi elbette takmak suretiyle, koşar adım tribünde, sosyal mesafeye de dikkat ederek boş bir koltuğa oturuyorum. Koştum; çünkü neme lazım, canlı amatör maç bulmuşum, maazallah biter erken vakit…

Tribünde de hemen herkes sosyal mesafeye uygun ve maskeli oturuyorlar. Birkaç dakika içerisinde de, izleyenlerin, sahadaki çocukların velileri olduklarını anlıyorum… Oturduğum koltuk sert plastik ve tozlu falan ama altı ayın sonunda bana, protokol tribünündeymişim hissini uyandırıyor. Çocukların vücut ölçülerine bakılırsa on iki, on üç yaşlarında olsa gerek oynayanlar…

Ah bir de gol görsem! Öyle ya, ona da hasretim kaç aydır… Skor acaba kaç kaç? Sakın ben gelmeden gol olmuş olmasın! Bir de, ya maç sonuna kadar gol olmazsa? O kadar heyecanlanmışım, golü görmeden olmaz ki…

Dayanamıyorum, yakınımda oturan velilerden birine soruyorum; “kaç kaç”… Yanıt gecikmiyor; “1-0”… “Allah” diyorum içimden, “golü kaçırmışsın İbrahim”… Ya bir daha olmazsa… Kafamda bu düşünceler dönerken, bir taraftan da müsabakayı izliyorum; şansımdan mıdır nedir? Bir de bir zevkli ki, sormayın gitsin... Ekiplerden biri diğerine göre biraz daha oturmuş futbol oynuyor. Nasıl yani? Demek ki antrane oluyorlar sürekli olarak… E, pandemi? Yapan yapıyor demek ki…

İnanmayacaksınız ama, penaltı oldu; galip mi, mağlup mu atacak daha bilmiyorum. Kaleci ve top ters köşelerde… Az da olsa tribünlerden alkış, “aslanım, bravo” benzeri bağırışlar…

Elbet ki ben tekrar soruyorum aynı tarafa; “1-1 mi, 2-0 mı” diye… “1-1 oldu”…

Neyse, müsabaka aynı tempoda devam ediyor ve hemen sonra ilk yarısı son buldu. Ve ne oldu biliyor musunuz? Hocalar topu ve oyuncuların ellerini dezenfekte ettiler.Sanırsınız TFF(Türkiye Futbol Federasyonu) oynatıyor maçı… Alakası yok tabi TFF ile bu hazırlık maçının…

Diyeceğim o ki, amatörler, tedbirlerini kendileri almış, sahada yirmi iki, kenarda da altışar, yedişerden yedek oyuncularla beraber, pandemi kurallarının gereğini, profesyonellere taş çıkarırcasına yapıyor ve üstesinden geliyorlar.

Daha bitmedi!

İkinci yarı başladı, iyi taraf biraz daha baskın ve goller ardı sıra geliyor. İki, üç, dört, beş… Allahım sana şükürler olsun, altı ayın sonunda, bana beş golü, hazırlık da olsa hakem düdüğü eşliğinde, canlı canlı izlettin ya…

Uzatmayayım, maç bitti. Ben de bir rahatlama hali, bir heyecan, bir mutluluk… Gözlerim hala sahada; çocuklar ne yapacaklar diye… Aynı profesyonellerde olduğu gibi, yumruklar tokuşturuluyor, herkes kendi yedek kulübesinin önünde yere sıralanıp, bir taraftan dinlenip, bir taraftan da hocalarının az önce bitirdikleri maç ile ilgili uyarılarını ve gelecek idmanları ile ilgili yer, zaman bilgilerini öğreniyorlar. Sonra ne mi oluyor?

Sahadan ayrılmadan herkes, abartısız yazıyorum; herkes, maskeli süvariye dönüşüyor ve dezenfektan sırasına giriyorlar. Sonra da herkes yoluna…

Tezat nerede biliyor musunuz? Bu maçın oynandığı gün, TFF üst yönetimi, “amatör müsabakaları oynatmayacağız” açıklaması yaptı. “Ekim ayının sonunda, pandeminin gidişatına göre tekrar karar vereceğiz” diye de ekledi.

Hazırlık maçı oynanan bu semt sahasının adı, müsabakanın zamanı ve takımların adı bende saklı kalsın. Olur ya, çok bilen TFF taş koyar falan… Ancak şu bilinmeli ki, bugüne dek, birçok işte olduğu gibi kendi göbek bağını kendi kesen amatörler,pandemi kurallarına uygun olarak bu işi de çözerler. 

Dipnot; “Odununu kendi kesen, iki kere ısınır”. Atasözü

Önceki ve Sonraki Yazılar