Güneş Gürseler

Güneş Gürseler

KARANTİNA GÜNLERİNDE 5 NİSAN AVUKATLAR GÜNÜ…

5 Nisan Avukatlar Günü bu yıl koronavirüs musibetinin yarattığı çöküntü ve endişe günlerine denk geldi. Artan sorunlar nedeni ile uzunca bir süredir pek de içe sinmeden yapılan etkinlikler yaşam kaygısı içinde olduğumuz bu yıl hiç yapılamayacak.

İnsanlık çok zor bir süreçten geçiyor. Salgın tüm toplumsal faaliyetleri durduracak boyutlara ulaştı. Bu tabloda ekonomik kaygılar yaşam kaygısını unutturdu. Gezegenimizin zenginliklerini yok etme üzerine kurulu, ihtiyaçlar için değil daha çok tüketmek için üretimi amaçlayan bir düzenin esirleri olarak bu sonucu her anlamdaki tercihlerimizle kendimiz yarattık.

Tüm kesimleri etkileyen ekonomik sıkıntıların avukatları etkilememesi düşünülemez. Ancak bizler ülkemizde bu sıkıntıları yabancı ülke avukatlarından daha ağır koşullarla yaşıyoruz.

Mesleğimin kırkaltıncı yılında, sorunları aşamadığımızı salgının ekonomik sonuçları altında ezildiğimizi görmenin üzüntüsü içinde bütün bunların nedenlerini düşünmek, hep ihmal ettiğimiz geleceğe hazırlanmak zorundayız.

Virüsün “evde kal” emrini uygularken yıllardır dile getirdiğim düşüncelerimin bir bölümü tekrarlamak istedim:

Demokrasisinin eksiklerini gideremeyen ülkemizde, sorunlarını çözmüş, güçlü ve özgür savunmayı da içeren, “erk” olabilmiş bir yargı kurumunu beklemek gerçekçi değildir. Bağımsız savunma bağımsız yargıda, bağımsız yargı gerçek hukuk devletinde, gerçek hukuk devleti de eksiksiz demokraside olur. Bu nedenle mesleğimizin sorunlarının çözülebilmesi de bir demokrasi sorunudur. Eksiksiz demokrasiye ulaşabilmenin öncelikli koşulu nasıl vatandaşların onu gerçekten istemeleri ise mesleğimizin sorunlarının çözümünü de meslektaşlarımız gerçekten istemelidir. (Bakınız: http://www.yeniyaklasimlar.org/m.aspx?id=1715)

Bugün yaklaşık ikiyüzbin avukat sorunlarla yaşıyor ancak çözümleri talep etmiyoruz. Avukat sayısının hızla artmasını eleştiriyor fakat sınava karşı çıkıyoruz. Bir yanda “Cumuk avukatlığı ceza avukatlığını öldürdü.” diyoruz öte yanda müdafi/vekil olarak atanmayı bekliyoruz. Bankalar ve diğerlerinin sömürüsünden şikayet ediyor fakat vekaletlerini alabilmek için çabalıyoruz. Ücret sözleşmesinin barodan geçirilmesine karşı çıkıyoruz. Avrupa Birliği üyesi olmaya çalışırken Avrupalı avukatlarla yarışabilecek donanımı kazandıracak gayreti göstermiyor, sorunlardan örülü kozamızın içinde düzenimiz bozulmasın istiyoruz.

Sorunlara uyum sağlayarak yaşama alışkanlığımız yürürlükteki yasamızın uygulamalarla geliştirilmesini engellemekle kalmadı, meslek örgütlerimizi de sorunları giderme arayış ve çabası yerine fiziki ortamı rahatlatma gayretlerine yöneltti. Oysa çözüm isteklerimizi dile getirip takipçisi olsaydık, yürürlükteki mevzuatın sağladığı olanaklar zorlanarak bir kısım çözümler sağlanabilir, kurumlaşmış avukatlık yoluna ilerlenebilirdi. (Bakınız: https://www.youtube.com/channel/UCafZhzJL9FZ-mmxg8V4f53A)

Avukatlık Yasası değişikliği ne zaman ucundan kenarından gündeme gelse tartışmalar “sorunlara uyum sağlama anlayışı” gölgesinde hemen başlıyor. Aslında tartışılanlar da tartışanlar da eski. Yıllardır çözümler üzerinde çalışılıyor, taslaklar hazırlanıyor ancak kurumsal devamlılık anlayışımız pek gelişmediği için her seçim sonrası, ister milletvekili genel seçimi ister Türkiye Barolar Birliği seçimi, tekrar başa dönülüyor. Tartışmaları izlediğinizde; bir tarafta siyasi iktidarın ne yapacağından endişeli oldukları için gündeme alınmasına karşı çıkanları, diğer tarafta da kendi konumuna zarar vereceğini düşündüğü değişikliklere karşı çıkanları görüyoruz.

Siyasi iktidar ve parlamento endişesi ile karşı çıkanlar pek de haksız sayılmaz çünkü ilk kez uygulanacak avukatlık sınavını bir ay kala avukat milletvekilinin yasa değişikliği önerisi ile iptal eden bir parlamento deneyimini yaşadık.

Bireysel korkuların aşılabilmesi ise mesleğin nicel ve nitel sorunlarının çözümünün hepimizin yararına olduğunu anlamamıza bağlıdır. Mesleğe girişteki kontrolsüzlüğü sürdürüp “cumuk avukatı” olarak ya da adli yardım avukatı olarak atanma sıramızın gelmesini, bankaların bize de icra takip dosyası vermesini bekleyemeyiz. Sömürü üzerine kurulu “ücretli/işçi avukat” garabetine karşı çıkarken temeldeki sorunun mesleğe girişteki başıbozukluk olduğunu inkardan gelemeyiz. Avrupa Birliği üyeliğine hazırlanır ve yurt dışındaki Türk avukatlarla öğünür, fakültelerimiz yurt dışında avukatlık olanağı sağladıklarını duyurarak öğrenci çekmeğe çalışırken “yabancı hukuk büroları” sorununu sadece milliyetçilik ya da anti liberallik üzerinden tartışarak sonuç alamayız. (Bakınız: http://www.yeniyaklasimlar.org/m.aspx?id=1715)

Kişisel kaygı ve korkularımızı aşıp mesleğimizi içine düştüğü saygınlık kaybından çıkaracak anlayış birliğini oluşturmalı, böyle bir zeminde mesleğimizin geleceğini tartışıp düzenleyebilmeliyiz. Biz bunları yapmadıkça bir yandan kendi iç sorunlarımız nicelik ve nitelik boyutlarında artarken diğer yandan bütünleşen dünyada artan ihtiyaçlar ve gelişen olanaklarla sürekli yeni boyutlar kazanan bu arada geleceği de tartışılan avukatlık uygulamalarından uzaklaşıyoruz. Örneğin son olarak Macaristan, Avrupa Birliği üyeliğinin olanak ve zorunluluklarını değerlendirerek hazırladığı Avukatlık Yasasını 1 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe soktu. Macarlar yeni yasalarında Ücretli Avukat, Kıdemsiz/Genç Avukat (Junior Attorney At Law), Hukuk Danışmanı, Avrupa Topluluğu Hukukçusu, Ücretli Avrupa Topluluğu Hukukçusu, Yabancı Hukuk Danışmanı, Avukat Yardımcısı gibi düzenlemeleri ayrı bölüm başlıkları altında ayrıntılı olarak yaptılar. (Bakınız: http://www.yeniyaklasimlar.org/m.aspx?id=10622)

Milletvekili, baro başkanı ve TBB Genel Sekreteri olarak görev yaptığım dönemlerde meslek sorunlarımıza yoğunlaşmaya, yazı ve konuşmalarımla önerilerde bulunup görüşlerimi açıklamaya çalıştım. Özellikle 2013-2017 döneminde gerek Türkiye Barolar Birliği bünyesinde ve gerekse Adalet Bakanlığı Avukatlık Kanunu Taslağı Hazırlama Bilim Komisyonunda sorunlarımızı çağdaş bir yasa ile aşma yolunda katkı koydum. Adalet Bakanlığı Bilim Komisyonu çalışmaları sonunda ortaya çıkarılan, bazı çekincelere karşı önemli yenilikler getiren bu metin Bakanlık tarafından üniversitelere ve ilgili kurumlara gönderilip görüşler de alındığı halde Adalet Bakanı değişince Bakanlar Kuruluna sunulacak şekilde tamamlanıp tasarıya dönüştürülemedi. (Bakınız:http://www.kgm.adalet.gov.tr/DUYURULAR/AVUKATLIK%20KANUNU%20TASLA%C4%9EI.pdf)

Yeni yasa hazırlanıp yasal düzenlemeler yapılamayınca ve ayrıca TBB’nin yönetmelik ve genel kurul kararları ile yapmak istediği düzenlemeler engellenince, tam da “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışı ile mesleğimizin sorunları sürekli artıyor. (Bakınız: http://www.yeniyaklasimlar.org/m.aspx?id=1974)

NASIL BİR AVUKATLIK YASASI AMAÇLANMALIDIR YA DA YARININ AVUKATLIĞINA NASIL HAZIRLANILMALIDIR?

“Yeni” Avukatlık Yasası hazırlanırken avukatlığın “meslek” olduğu kadar “entelektüel bir faaliyet” olduğu da göz önünde tutulmalı, küreselleşmenin ve teknolojik gelişmelerin meslekte önemli değişikliklere yol açtığı kabul edilerek gelecek yapılandırılmalıdır. Bu gelişmeler ve Avrupa Birliği anlayışının ortaya çıkardığı “sınıraşan avukatlık” faaliyetlerinin düzenlenebilmesi için Avrupa Birliği’nin uygulamada birliktelik oluşturmak üzere direktifler geliştirdiği ve CCBE ilke kararları ile tavsiyelerinin yönlendirici olduğu göz ardı edilmemelidir.

Avrupa Birliği üye ülkelerde avukatlık mesleğine uygulanacak kuralları 1977 yılından başlayarak yürürlüğe konulan 77/249/EEC, 89/48EEC, 92/51/EEC 98/5/EEC ve 2008/52/EEC (arabuluculuk hakkında) sayılı direktiflerle düzenlemiştir. Bu direktiflerde belirlenen ayrıntılar doğrultusunda Avrupa Birliği ülkelerinde;

AB üyesi ülkenin serbest avukatı kendi ülkesinde aldığı avukatlık ruhsatı ile “karşılıklı tanıma” koşulu ile diğer bir AB üyesi ülkede yeterlik testinden geçmek koşulu ile geçici ya da sürekli hizmet sunabilecektir,

Sürekli hizmet sunan avukatlar o ülke barosuna da kaydolmak zorundadır.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğinin gerçekleşmesi durumunda bu

kuralların bizler için de geçerli olacağı bilinci ile böyle bir ortak geleceğe hazır

olmamız gerekmektedir. Çünkü bütün bu gelişmelerle yeni bir “AVRUPALI

AVUKAT” tipi oluşmaktadır; yüksek kaliteli, uzmanlaşmış ve uluslararası çalışan

bir takım içinde yer alabilen avukat. (Bakınız: Prof. Richard Susskind: “Tomorrow's Lawyers: An Introduction to Your Future” Oxford Universty Press 2013, “ The End of Lawyers?: Rethinking the nature of legal services” Oxford Universty Press 2010)

Bu nedenle, bugünün sorunlarına geçici çözümler aramakla yetinmeyen, gelişen

gereksinimleri ve geleceğin beklentilerini karşılayacak ve kısa sürede değiştirilmek

zorunda kalınmayacak çağdaş bir yasa hazırlanmalıdır.

Avukatlığın yarını nasıl şekillenmelidir ya da geleceğin avukatı nasıl olmalıdır? Bu sorunun yanıtını bulmak zorundayız.

Unutulmamalıdır ki; yarın neler olabileceği bugün kafamızda neler olduğuna bağlıdır.

Sorunlarımızın çözüldüğünü görebileceğimiz nice 5 Nisan’lar umudu ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar