
Edebiyattan sinemaya, sinemadan sahneye: Esaretin Bedeli
The Shawshank Redemption/Esaretin Bedeli, Kerem Alışık ve Kaan Taşaner'li kadrosuyla sahnede... Filmle büyümüş nesillere göre daha iyisi yapılabilirdi; filmle dirsek teması olmayanlar içinse kendi evrenini kurmakta zorlanmayan bir oyun.
Sinema tarihinin en iyileri sıralandığında The Shawshank Redemption o tür listelerin kıymetlisidir illaki. Stephen King'in Rita Hayworth and The Shawshank Redemption adlı kısa hikayesinden uyarlanan yapımın bu kadar kusursuz bir film olup olmadığı tartışmaya açık ancak katarsisi en iyi yaşatan filmlerin başında geldiği muhakkak. Filmin bizdeki tanınırlığı ise daha çok televizyon sayesinde oldu. Red'i seslendiren Nur Subaşı başta olmak üzere filmin başarılı seslendirme kadrosu, Morgan Freeman ya da Tim Robbins'in kendi sesini unutturmayı bile başardı.
Var olan bir eserden uyarlama her zaman risklidir. Edebiyat eserinden uyarlandığında okuyucunun okurken kafasında canlandırdığı ve hissettiği duygu yoğunluğu ile sahnede ya da perdede gördüğü örtüşmeyebilir çoğunlukla. Esaretin Bedeli çifte uyarlamanın riskini taşıyan bir oyun. Temelinde hem Stephen King'in eseri hem de Frank Darabont'un yönettiği film var. Etki gücünün sinema filminden yana olduğu da bir gerçek. Bu oyunu sahnelemek, Stephen King'in kalemiyle değil, Morgan Freeman (Red) ve Tim Robbins'in (Andy) performansıyla ve hatta onların bizim kulağımızdaki sesiyle de kıyaslanmayı göze almak demek. Dünyaya baktığımızda film gösterime girdikten yaklaşık 15 yıl sonra, 2009'da Dublin'de Peter Sheridan tarafından sahneye konulmuş bu eser. Bizde ise 2018 sonunda Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu tarafından prömiyer yaptı. Oyunun yönetmeni Şakir Gürzumar, çeviri ise Nazlı Gözde Yolcu'ya ait. Genel olarak filme sadık bir uyarlama tercih edilmiş. Red'i Kerem Alışık, Andy'yi Kaan Taşaner, hapishane müdürünü de İştar Gökseven canlandırmakta.
Filmi (ve ilk yayınlandığında televizyondaki seslendirme kadrosu) hafızanızda kendini sürekli hatırlatmazsa yani 'yeni bir oyun başlamış, haydi izleyelim' nahifliğiyle izlerseniz eğer, kendi evrenini kurmayı başardığı söylenebilir Esaretin Bedeli oyununun. İçine kapanık bir kişilik olarak tanıdığımız Kerem Alışık'ın Red karakterinde kişisel sınırlarını zorlayan bir efor sarfettiği, Andy'yi oynayan Kaan Taşaner'in Andy'nin dönüşüm anlarındaki (özellikle Tommy'den gerçek katili öğrendiği bölümde) değişimini bakışlarıyla hissettirerek oynadığını görmek mümkün. İştar Gökseven, kurnaz ve acımasız hapishane müdürü için uygun bir tercih olmuş. Lakin geride çok yüksek bir zirve var. Morgan Freeman'ın (ve tabi ki Nur Subaşı'nın sesinin) olgunluğunun yerini sahnede Kerem Alışık'ın çekingenliği; Tim Robbins'in delilik ve asilik arasında dans eden oyunculuğunun yerini Kaan Taşaner'in beden dili pek değişmeyen, statik oyunculuğu alıyor. Filmin en etkileyici bölümlerinden Brooks'un intiharı ve Andy'nin firarının sadece anlatı olarak kendine yer bulması da eksiklik yaratmıyor değil. 40 yıl boyunca hapiste yatan Red'in yani Alışık'ın bu kadar zaman zarfında yaşlandığının makyajla ve beden diliyle vurgulanmaması da eksik noktalardan biri.
Genel olarak tiyatromuzda yaşanan genel bir sorundan da bahsetmek gerekiyor. Sinemada olduğu gibi sahnede de seyircinin duygu yoğunluğunu artırmak için aşırı müzik kullanımı var. Bu, öyle aşırı noktalara varıyor ki, oyuncuların seslerini bastırıyor. Esaretin Bedeli'nde de bu sorun yaşandı sık sık. Müzik duyuldukça bazen oyuncuların sesi fısıltıya dönüştü. Ekiplerin bu konuya ciddi bir çözüm bulması gerekiyor. Sahne aldıkları mekanların ses düzenlerini, eko vs. detaylarını prova yaparken en arka sıradan bile duyulabilecek şekilde düzenlemeleri lazım. Müzik çaldığında 2. sıradan bile oyuncuların sesi duyulmuyorsa bir şeyler tam yapılmamış demektir. Bu arada tüm olumsuzluklara rağmen Kaan Taşaner'in sesini en iyi kullanabilen oyuncu olduğunu da belirtmeli.
Tayfun Çebi'nin hazırladığı hapishane dekoru sade ve işlevsel olmuş. Mahkumlar Gilda'yı izlerken Rita Hayworth'ın o ünlü sahnesi, seyircinin de net olarak görebileceği şekilde sahnelenseymiş keşke. Benzer şekilde final bölümünde de hafızasız okyanusun ferahlığı, kapatılan kırmızı perdeyle değil de yansıtmayla ya da farklı ışıklandırmayla verilebilirmiş. Daha derine gitmek varken kestirme yolu tercih etmiş ekip. Çeşitli sorunlarına rağmen orijinal temanın gücüyle dikkatiniz dağılmadan izleyebileceğiniz, umudunuzu diri tutmaya teşvik eden bir oyun Esaretin Bedeli.
Müjde Işıl