
İsmail Engin yazdı: Halk kültürünün yazarı Yaşar Kemal
Yapıtları kırkı aşkın dile çevrildi. Feodaliteden çok partili rejime geçişte Anadolu’nun geçirdiği sosyal / kültürel değişimleri kaleme aldı ve sürekli feodaliteye karşıtlığını yansıttı.
1923’te Adana Hemite (Göğceli) köyünde doğdu. Asıl adı da “Kemal Sadık Göğceli”dir. 1997’de Frankfurt Kitapçılar Fuarı Barış ödülü sahibi Yaşar Kemal, ödül törenindeki konuşmasında onyedi, onsekiz yaşına kadar bir destan anlatıcısı ve bir folklor derlemecisi olduğunu söylüyor; bir yandan Çukurova’da gezgin destancılardan öğrendiği destanları, Toroslar’da köy köy dolaşarak anlattığını, diğer yandan da ağıtlarla – ki onlar kadınların ölümler üstüne söyledikleri şiirlerdir – halk şairlerinin şiirlerini derlediğini belirtiyordu. 1997’de Doğan Hızlan’ın gerçekleştirdiği bir söyleşide, – Yaşar Kemal: Çukurova düşlerimin ülkesi-Özel Röportaj 2” –, 1950’ye kadar pamuk tarlalarında ırgatlık, tabelacılık, öğretmen vekilliği, kütüphanede odacılık, pirinç tarlarında su bekçiliği, traktör şöförlüğü, arzuhalcilik yaptığını söylüyordu.
“Kemal Sadık Göğceli” ya da “Yaşar Kemal” bir folklor-halkedebiyatı derlemecisi olarak tanındı. Adana’da çıkan “Görüşler” dergisinde mâniler – “Çifte Çapa Mânileri” – üzerine yaptığı derlemeleri 1941’de yayınlandı. Derlediği ağıtları “Ağıtlar. 1” (1943) adlı eseri basıldıktan sonra, “Türk Folklor Araştırmaları”nda 1952-1958 yılları arasında tekerlemeler – “Tekerlemeler Nerede, Nasıl ve Ne Zaman Söylenir?” (1952) –, türküler ve ağıtlar – “Sarıyıldız. Maviyıldız” (1953); “Alageyik”, “Halk Türkülerimizin Doğuş Hikâyeleri: İnce Mehmet”, “Türkülerimizin Doğuş Hikâyeleri” (1954) – efsaneler – “Van Gölü, Turnalar Gölü” (1957) – üzerine halkedebiyatı alanında; kilimcilik – “Eski Türk Kilimleri ve Kilimcilik Geleneği” (1958) – üzerine ise, etnografya alanındaki derlemeleriyle tanındı.
1952’de ilk öykü kitabı “Sarı Sıcak” okurun ilgisini çekti. 1961’de “İmece” dergisinde halk ve sanat ile gelenekleri içeren makaleleri – “Halk ve Sanat”, “İmece” – yayınlandı. Halkedebiyatı alanında yaptığı derlemelerin dışında, 1981’de “Sanat Olayı” dergisinde, halkedebiyatıyla yazılı edebiyat arasındaki bağlantıları – “Sözlü Edebiyat’tan Yazılı Edebiyat’a” – ele aldı. “Üç Anadolu Efsanesi” (Köroğlu’nun Meydana Çıkışı-Karacaoğlan-Alageyik) (1967), “Ağrı Dağı Efsanesi” (1970), “Binboğalar Efsanesi” (1971) gibi eserleriyle, efsaneleri romanlaştırdı.
Halkbilimci Sedat Veyis Örnek’e göre, “Dağın Öteki Yüzü” başlığını taşıyan “Ortadirek” (1960), “Yer Demir Gök Bakır” (1963), “Ölmez Otu” (1968) üçlemesi; “Yılanı Öldürseler” (1976) gibi Güney Anadolu gerçeklerini dile getiren yapıtları ve “Teneke” (1955) adlı oyunu ile “Höyükteki Nar Ağacı” (1982) adlı eseri efsaneleri, batıl inançları, töreleri, gelenek ve görenekleri kısacası halk kültürünü tüm yalınlığıyla yansıttı; söz konusu eserlerdeki “folklorik” gereç zenginliği Türk folkloru için başlı başına bir inceleme alanını oluşturdu. Keza halk masallarından yararlanarak “Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca” (1977) adlı çocuk romanını yazdı.
1950’de ilk kez cezaeviyle tanıştı; Türk Ceza Kanunu’nun 142. maddesine aykırı eylemde bulunduğu (komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla) gerekçesiyle, “siyasal suçlu” oldu, tutuklandı ve Kozan cezaevinde yattı. 1951-1963 arasında gazeteciydi. 1962’de Türkiye İşçi Partisi’ne girdi. Ayni tarihte, Türk solunun önemli bir dönüm noktasını oluşturan “Yön” dergisinde yazdığı “Ağalar” ile “Kasaba Politikacıları” adlı siyasi içerikli makaleleriyle dikkat çekti. Yıllar sonra, 1984’te “Yeni Olgu” dergisi için “Homongolos Kafa” başlıklı siyasi içerikli bir makale kaleme aldı.
1961 yılından başlayarak, direkt olarak toplumsal sorunlara da yöneldi ve “Taş Çatlasa” (1961), “Baldaki Tuz” (1974) ile “Ağacın Çürüğü” (1980) adlı eserlerini yayınladı. Bu arada, ünlü romanı “İnce Memed”i (I-IV) (1955-1987) yazdı. İnce Memed’te halk kültüründen yola çıkararak dönemin ideolojik yapısına eleştiriler yöneltti. 1963’ten itibaren serbest romancı olarak yazın hayatına devam etti. “Çakırcalı Efe” (1972), “Demirciler Çarşısı Cinayeti” (1973), “Yusufcuk Yusuf” (1975), “Al Gözüm Seyreyle Salih” (1976) ve “Kanın Sesi” (1991) diğer önemli eserleri arasında sayılabilir.
1967’de haftalık siyasi dergi Ant’ın kurucuları arasındaydı. 1973’te Yazarlar Sendikası’nın kuruluşuna katıldı ve bu sendikanın 1974-1975 yılları arasındaki ilk genel başkanlık görevini yürüttü.
Kimi sanatçıları ve uğraşlarını tanıtan – “İlhan Koman ya da Heykelde Şiir” (1981) – tanıtım yazıları da yazdı. Akdeniz kültürüyle ilgilendi ve onun üzerine de kimi makalelerle – “Akdeniz’deki Kültür Kökeni” (1981), “Akdeniz Kültür Çemberi” (1986) – dikkat çekti.
1988’de kurulan PEN Yazarlar Derneği’nin ilk başkanıydı.
1995’te “Der Spiegel”deki “Feldzug der Lügen” adlı yazısı nedeniyle, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı, aklandı. Aynı yıl bu kez “Index on Censorhip”teki “The dark cloud over Turkey” adlı yazısından dolayı, 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildi, cezası ertelendi. 5 yıl aynı konuyla ilgili yazı yazmama cezası verildi, “düşünce suçlusu” oldu. 28 Şubat 2015 tarihinde aramızdan ayrıldı.
Yapıtları kırkı aşkın dile çevrildi. Feodaliteden çok partili rejime geçişte Anadolu’nun geçirdiği sosyal / kültürel değişimleri sosyologlara ve antropologlara malzeme olacak nitelikte kaleme aldı. Romanlarına sürekli feodaliteye karşıtlığını yansıttı. Tuğrul Ansay, onu Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği, sesini dünyaya duyuran başarıdan başarıya koşabilen bir örnek; Altan Öymen de “Türkiye’nin yazarı” şeklinde değerlendiriyor.
İSMAİL ENGİN