
Usta müzisyen Cahit Berkay: Mefkûrem yerinde değil, kaygılıyım!
Müzikte 50 yıllı geride bırakan Cahit Berkay, ülkenin bölünmeye gittiğini, dini ve etnik ayrışmanın başladığını söylüyor. Kaygılı olduğunu belirten Berkay, “Bana ne” denmemesi gerektiğini, bencilliğin sonunda herkese zarar vereceğini belirtiyor.
YURT Gazetesi-Röportaj-Ülkü ÇOBAN/ Başlarken…
Türkiye’nin dev çınarlarından Cahit Berkay… Muhtıraya, darbeye tanıklık etmiş, ülkenin her dönemini ve her koşulunu müziğine ilmek ilmek işlemiş bir isim. Onun tınılarının eşliğinde izlemedik mi yüreğimize dokunan filmleri? Belki de Cahit Berkay’ın müziği olmasaydı, Türk filmleri biraz yarım kalacaktı. Dev ama hala genç olan o çınarla Cahit Berkay ile bir araya geldik, sosyal mesajların, duygunun, aşkın ve elbette ülke tarihinin eksik olmadığı bir sohbet gerçekleştirdik.
Siz Kabataş Erkek Lisesi mezunusunuz? Ben de öyle... Ben oradayken "Kabataş'tan müzisyen ve sporcu pek çıkmaz" denirdi. Şimdi bakıyorum da pek de öyle değil aslında.
Evet, 64-65 mezunuyum. Bizim sınıfta Türkiye şampiyonu vardı, gülle atmada. Beyaz Kelebekler'den Ender de Kabataşlı'dır. Ali Atasagun Haramilerin solistiydi, o da Kabataş'tandır. Seyrek çıktığı için belki de genelleme yapmışlar. Hocalar orada gerçekten efsaneydi. Benim fiziğe ve matematiğe karşı korkum vardı, gözümde büyütüyordum. Ama lise 2'de bir hocamız geldi, benim cebir ve fizikte notlarım 9-10'lara çıktı.
İyi bir öğrenci miydiniz peki?
Orada iyi olmaya mecbursun.
İlk gitarınızı o dönemde almışsınız sanırım. Lise yıllarında müzikle ilginiz neydi?
İlk gitarı lise 2'de aldım. Komşumuzun ikiz yeğenleri Almanya'dan yanlarında gitarla gelmişler, "Bu ne?" dedim, hep filmlerde görüyordum gitarı, ilkokul 2'den beri de mandolin çaldığım için telli aletlere yatkınlığım vardı. Aldım gitarı şöyle bir kurcaladım. Adres arama derler ya, notların dizelerini kendime göre kurcaladım, pat diye bir-iki melodi buldum. Onlar "Ne zamandan beri çalıyorsun?" diye şaşırdılar.
İbrahim Tatlıses Allah vergisi bir yetenek
Doğuştan gelen bir yetenek mi müzik? Buna inanıyor musunuz? Yoksa çalışmakla bezenen bir şey mi?
Şöyle bir şey var, eğer müzikte sebat edip o pratikleri yapmazsanız hiçbir yere gelemezsiniz. Tamam kulak algısı çok önemli, bazı kulak vardır hiçbir notayı seçemez, sonra el becerisi ve müzikal zekâ çok önemli. Hakikaten Allah vergisi yetenekler vardır, mesela İbrahim Tatlıses hiçbir eğitim almamış ama ses ve gırtlak var. Bunlar Allah vergisi şeyler, bende öyle bir şey yok. Benim kulağım var, telli sazlara karşı yatkınlığım var, çalışarak yapıyorum. Gitar, bağlama daha sonra yaylı tambur çaldım.
Altın mikrofon var, daha kazanılan birçok ödül var... Peki besteci kimliğiniz nasıl ön plana çıktı? Enstüman çalmakla beraber besteye sizi iten neydi?
Eline gitarı alıp "Hadi ben bir beste yapayım" demiyorsun. O dönem bizim çok sıkı pratik yaptığımız dönemler, kendini geliştirmek adına parmakları daha hızlı çalıştırıp basamadığın akorları basmaya çalışıyorduk. Ben etüt yaparken, melodi çıkar. Onun üstüne giderim, o daha bir olgunlaşır. Daha sonra onu tekrar alırım, ilaveleri olur.
Ev alacak para hiç biriktiremedik
Güzel paralar kazandığınız dönemler oldu mu geçmişte?
Moğollar olarak kazandığımız parayı hep eşit bölüşmüşüzdür. Dolayısıyla araba alacak para zor birikirdi. Hele ev alacak para hiç birikmezdi, çünkü hayat devam ediyor bir yandan da harcayacaksın, yiyeceksin, içeceksin. Benim kumarım yoktur, o dönem içki de içmezdim hiçbir masrafım yoktu. Biriktirerek çok kaliteli bir gitar alabiliyorduk sadece.
Yurtdışında albüm de çıkardınız, aslında büyük başarılar da elde ettiniz.
3 tane albüm çıktı orada. Biri 71'de ödül kazanan albüm ki o albüm çok önemli, akademik bir çalışmaydı. Her sene müzikte yenilikçi işçilik ortaya koyan albümlere verilen ödülü bizden bir sene önce Jimi Hendrix alıyor, 71'de Moğollar alıyor, 72'de Pink Floyd alıyor. Akademik diyorum ama parçalar pop mantığındaydı. Şimdikiler otursunlar onların ellerini öpsünler, pop dediğin zaman şimdiki Serdar Ortaç'ın yaptığı poptan bahsetmiyorum.
Moğollara da değinelim. 67'de kuruldu, 76'da dağıldı. Neden dağıldı?
Defalarca Fransa'ya gittim, ama en son rahmetli Engin Yörükoğlu ile son bir grup yaptık. Biz ödülü kazandıktan sonra 3 firmaya demo yaptık, teklif aldık onlardan ama solist sorunumuz oldu. Geldik Türkiye'ye Barış Manço ile çalıştık. Barış Manço ve Moğollar diye... Barış'la olmadı Kütahya'da bir bomba yedik.
Arabamıza molotof atıldı, cayır cayır yandı
O olayı biraz anlatır mısınız? Neden molotof atıldı arabanıza?
Arabaya molotof kokteyli atıldı, cayır cayır yandı. Barış konserde “Öyle bir ülke düşünün ki bir baba kız çocuğunu kucağına oturtup sevemiyor” demişti. Bu birilerinin kanına dokunmuş, araba yandı, bizi apar topar Ankara'ya getirdiler, sıkıyönetim dönemi zaten. Adam bir imammış, yakalandı sonra hapse girdi. Devamında ne olduğunu bilmiyorum. Yobazlığın dik alası. Biz Barış ile çalışamadık sonra. Ben Fransa'ya gittim.
Siz orada evlendiniz değil mi?
İlk evliliğimi bir Fransızla yaptım ama o beraberlik çok uzun sürmedi. 70'li yılların başlarında tanışmıştık, askere geldim döndükten sonra evlendik Noa ile ama 3 ay sonra komik bir sebepten boşandık. Elçiyi vurdukları zaman geldi "Siz Türkler Ermenileri kesmişsiniz" dedi. “Ben kimseyi kesmedim, bizim tarih kitaplarımızda bu konu hiç işlenmedi. Bilgimiz yok hakikaten” dedim. Ertesi gün gitti, zaten para sıkıntısı çekiyoruz iki tane çok pahalı taraflı yazılmış kitaplar aldı. Soğudu, baktık olacak gibi değil boşandık.
Türk kadınla evlenmeye yemin ettim
Siz siyasi nedenlerden boşanmışsınız o zaman?
Anlatayım o zaman, "Bana böyle diyorsun ama siz Cezayir'de 1,5 milyon Cezayirliyi kestiniz, öldürdünüz, katlettiniz; o konuya neden bakmıyorsun?" dedim. Sonunda da sert birkaç kelime daha söyledim. O gece evi terk ettim, sonra da mahkeme süreci işte boşandık. Ondan sonra yemin ettim bir daha evlenirsem Türk kadınla evleneceğim diye. 82'de döndüm, müzik yapma şansınız yoktu, sinema batmıştı sadece porno filmler vardı. Özel şirkette çalıştım, koordinatör olarak, o arada evlendim kızım Müge doğdu, şimdi de dede oldum, 5 aylık torunum var.
Grup 93'te yeniden bir araya gelmiş, imza kampanyasıyla mı oldu?
Kaan Erdem'in Leman Dergisi'nde oluşturduğu bir imza kampanyası ile 5000'den fazla mektup gelmiş. O mektupları ciltleyip bize verdi Kaan. İçimizde de vardı Engin Fransa'dan, Taner Almanya'dan dönmüştü. Serhat Ersöz'ü aldık aramıza, ben "Profesyonelce Moğollar'ı ayağa kaldıracaksak yeni şeyler yapmamız lazım” dedim. Moğollar 94 albümü çıktı, o günden sonra 4 albüm daha çıktı.
O kadar çok film müziği yapmışsınız ki, hemen hemen bizim hafızamızda kalan her müzik size ait...
Evet çok doğru, “Bu da mı senin?” lafını çok duydum. Taner bana ‘melodi fabrikası’ der, aldı mı elime gitarı şurada bir şey uydururum mutlaka. O zaman sessiz çekiliyordu filmler, senaryo okurdum, ondan sonra yönetmenle beraber montaja girerdim. Bazı yapımcılar acele ettirirdi. “İki tane Türkanlı Kadirli film istiyorlar” denirdi mesela, senaryosu yok filmin sadece oyuncusu var. Ben 17 tane Kemal Sunal filmi müziği yapmışım, 2 tane Zeki-Metin'e yaptım... Kapıcılar Kralı'nda benim müziklerim vardı ama ben aslında oraya direkt müzik yapmadım. Selvi Boylum Al Yazmalım hala oynuyor.
180’den fazla film müziği yaptım
Telif alıyor musunuz? Telif savaşı verdiğiniz dönemler mutlaka olmuştur.
Alıyorum tabii, onların hepsini tespit ettim, benim bire bir yaptığım 180'den fazla film müziği var, 86 tane de dizi var, reklamları ve belgeselleri saymıyorum ama baktım 250-300'e yakın da benim müziklerimi kullanmışlar. Türkiye’de telif konusu çok yerleşmiş bir kavram değil, bunun biraz ahlaki bir tarafı var. Bir bir uğraşıyoruz, bir avukat ordusu var. Benim müziğimi bir yere koyduğun zaman oraya bir hoşluk kazandırıyorsun, benim müziğimi kullanıyorsun, o hoşluğa insanlar geliyor ve sen para kazanıyorsun. Benim hakkım doğuyor, olay bu.
Yurt dışında telif sorunu ülkemizdeki kadar çok değil sanıyorum.
Fransa'da 76'da bir film müziği yaptım, sendikal hak olarak bana hasılatından yüzde 2 veriyorlar. Hala bana televizyon kanallarında oynadığı zaman para geliyor. Avrupa'da tutan parçalarımdan ciddi para geliyor. 76'da yaptım, üstünden 40 sene geçmiş ama hakkım hala korunuyor. 2 bin euro veya 1 euro önemli değil, senin hakkın kaybolmuyor orada çünkü çok ciddi cezaları var.
Ülkeyi kim iyi kim kötü idare ediyor, tespit etmek gerekiyor
Bugünleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugünlere girmesek? Bugünlerde hiç mefkûrem yerinde değil, kaygılıyım. Bölünmeye gidiliyor, etnik anlamda bir ayrışım oldu, inançlar üzerine ayrışmalar var, basın üzerine baskı var gazetecililer hapiste. 67'de ilk delikanlı günlerimde başlamıştık bu ülkede ne oluyor diyerek siyasetle ilgilenmeye. Bu ülkeyi kim iyi kim kötü idare ediyor, tespit etmek gerekiyor. "Bana ne" denilebilecek bir konu değil bu. İşte kaygım oydu, bir kesim ilgilenmiyor bile. Hükümetin bazı icraatları ciddi şekilde eleştirilmeli bir bakıyorsun adam “Bana ne” diyor. Bencillik tekerrür halinde, sonunda herkese dokunuyor ve dokunacaktır.
Ben bugünlerin içerisine doğdum, o yüzden sizler gibi mukayese yapamıyorum, böyle günler yaşandı mı Türkiye'de?
Hayır, bu kadarını görmedi, bu ayrışım çok başka bir şey. 60 ihtilali olduğu zaman ortaokuldaydım. Muhtıra dönemini yaşadım. 80 ihtilalini yaşadım. Orada sadece sağ-sol kavgaları vardı. Şimdi kavga demek istemiyorum ama sanki oraya doğru gidiyor, insanların inançları yüzünden hem de. Ben yıllarca babamın seccadesini sermiş, tesbihini yanına koymuşumdur, ezan okunurken hala oturuşuma dikkat ederim ama Ramazan'da sigara içiyor diye insanların dayak yemesini anlamıyorum. Bunlar endişe verici şeyler. Şimdi bir torun sahibi de olduk, kara kara kara düşünüyoruz.
Müziklerimi bedava dinlediysen beni eleştiremezsin!
Siz daha sola yakınsınız diye belki de reklamlarda oynadığınızda hunharca eleştirildiniz. Sermaye sistemine destek vermekle suçlandınız. O suçlamalara cevap vermediniz ama şimdi belki yanıtlarsınız.
Sola yakın değil, solun içindeyim ben. Eleştirileri anlamak mümkün değil, ben profesyonel bir adamım. Çok aşağılık bir reklamda mı oynadım? Ben kapitalist sistemin kendimi araç olarak kullanmasına izin verdim, sen beni eleştirirken eleştiriyi cep telefonundan ya da bilgisayardan yazmıyor musun? Sen neden o araçları kullanıyorsun? Bugün Türkiye'de telif anlamında en fazla hakkı yenen insanlardan biri benim. Hala vardır bir sürü insanın telefonunda Selvi Boylum. Almış indirmiş, artık yapacak bir şey yok; benim müziklerimi internetten bedava dinlediysen eleştiri hakkın yok.
Her şeye para değil!
“Onun yeteneğinizde bir adam yurt dışında doğsaydı şatolarda yaşardı” diyenler var hakkınızda
Öyle bir merakım olmadı. Ben bu ülkede doğdum, bu ülkenin kültürüyle yoğuruldum. Bu ülkedeki insanların kulağına yüreğine hitap eden şeyler yaptım. "Senin adan olurdu, uçağın olurdu" diyenler bile var.
Bunların hepsi karşılığını görmediniz mi sorusunu getiriyor akla, hak ettiğiniz noktada mısınız?
Tamam görmedim. Mutsuz musun? Aç kalmadım, kendime yetecek birikimim var, milyonlarım yok, annemden babamdan kalan evde oturuyorum, bir kızım var güzel tahsil gördü, evlendi. Ben zenginim aslında! Sen bana şimdi sevgiyle yaklaşıyorsun. Ben zenginim, her şey para mı ki? Zenginliği biraz bu açıdan da görmek gerekiyor. Bu noktaya da kolay gelmedim zaten, kaç kuşağa müzik yaptım ben, hala yapıyorum. Pop starlar yanlarında koruma olmadan çıkamazlar, ben özgürüm.
Değeri anlaşılamamış müzisyen tanımı bu kadar çok kullanılıyorken, yok mu sizin içinizde bir ukde?
Ben oradan bakmıyorum ki? Elim ayağım tutuyor, hala işimi yapıyorum. Çok büyük paralar kazanmıyoruz ama mutluyuz. Hayatta en önemli şey mutlu olmak bir de yarınından endişe duymamak. Endişem yok dersem yalan söylerim ama o endişeyi aşmaya çalışıyorum, mutluluğa baskı yapılmasına izin vermiyorum. Her seçimde gidip oyunu vereceksin mesela...
Mustafa Ceceli pop star değil!
Mustafa Ceceli'nin TRT tarafından pop star olarak sunulmasına Twitter'dan tepki göstermiştiniz, neden?
Pop müziği iyi yapanlar ve kötü yapanlar var. Hayatında Nazım Hikmet okumamış, Ruhi Su dinlememiş, Pir Sultan'ı bilmeyen biri şarkı sözü yazarsa ne yazar? Kafiyeye bakar. Pop müzikte şarkı sözü kalitesine değer verilmiyor. Dinlemediğinde biter bu iş. TRT'de abuk sabuk konuşuyorlar, adamı şişiriyorlar; “Bu adam yağdanlık olmak için acaba hangi tür yağ kullanıyor” yazmıştım, “Tarkan, Ajda, Sezen! Ceceli aranıza geliyor” yazdım. Sen yaptığın işte özgürlüğünü feda ediyorsun, onlar da senden doğal olarak onları yücelten şeyler beklerler. Ceceli popstar değil, suni şekilde olabilir, pompalarlar her kanaldan. Bir ara ilk zamanlarında takdir ediyordum bu çocuğu. Pop müzikte çok fazla ilke bekleme zaten.
Sivas Katliamı unutulmasın, tek derdim bu!
Sanatçıyı siyasetten bağımsız düşünemiyoruz. İster istemez iç içe geçiyor. Sizi nasıl etkiledi ülkenin içinde bulunduğu dönemler ve durumlar?
Yaptığın sanatı oturup halk dinliyor, senin sanatının değerini toplum değerlendiriyor. Bence sanat toplum içindir, toplum deyince de içine siyaset girer. Toplumun sosyal yapısının içindeki müspet ya da menfi şeyler o sanatçıyı etkiler. Toplum mutlu ve özgür olsun, kavga etmesinler isterim ben. Harcanan paralar hepsi toplum lehine olsun, üzerinde şaibe olmasın. Bu düşüncem benim şarkılarıma yansıyor. Sivas'taki katliamda oturdum hayatımda ilk defa şarkı sözü yazdım. Uğur Mumcu anısına bir parça yaptım. Dinleyiverin Gari’yi 93'te İSKİ skandalı zamanı eleştiri için yaptım. Sivas unutulmasın, tek derdim bu. Her konserde "Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız" diye anons ederim.
Barış biraz maddiyata önem veren bir insandı
Cem Karaca ile dostluğunuz ortada, ondan söz ederken kullandığınız vücut dilinizden ve gözlerinizden de anlıyorum. Barış Manço ile aranız kötü müydü?
Barış biraz maddiyata önem veren bir insandı. Grubun para işlerine bakan insanı bendim. Barış ile bir kafede oturuyoruz, eli cebine gitmiyor. Aldım bir defter yazmaya başladım, şurada şu tarihte şu yendi diye. Konserin paraları dağılırken, Barış’tan kestim onları, “Bu ne?" dedi, çıkardım defteri gösterdim, epey gülmüştük. Bir kere de benzin aldık benzinciden barış Manço ve Moğollar adına fatura istedim, benzinci ‘Barış Manço ve Oğulları’ yazmış. Gittim Barış’a “Ver elini öpeyim” dedim, faturayı gösterip. Böyle tatlı anılarımız da var.
Türkiye’nin dev çınarlarından Cahit Berkay… Muhtıraya, darbeye tanıklık etmiş, ülkenin her dönemini ve her koşulunu müziğine ilmek ilmek işlemiş bir isim. Onun tınılarının eşliğinde izlemedik mi yüreğimize dokunan filmleri? Belki de Cahit Berkay’ın müziği olmasaydı, Türk filmleri biraz yarım kalacaktı. Dev ama hala genç olan o çınarla Cahit Berkay ile bir araya geldik, sosyal mesajların, duygunun, aşkın ve elbette ülke tarihinin eksik olmadığı bir sohbet gerçekleştirdik.
Siz Kabataş Erkek Lisesi mezunusunuz? Ben de öyle... Ben oradayken "Kabataş'tan müzisyen ve sporcu pek çıkmaz" denirdi. Şimdi bakıyorum da pek de öyle değil aslında.
Evet, 64-65 mezunuyum. Bizim sınıfta Türkiye şampiyonu vardı, gülle atmada. Beyaz Kelebekler'den Ender de Kabataşlı'dır. Ali Atasagun Haramilerin solistiydi, o da Kabataş'tandır. Seyrek çıktığı için belki de genelleme yapmışlar. Hocalar orada gerçekten efsaneydi. Benim fiziğe ve matematiğe karşı korkum vardı, gözümde büyütüyordum. Ama lise 2'de bir hocamız geldi, benim cebir ve fizikte notlarım 9-10'lara çıktı.
İyi bir öğrenci miydiniz peki?
Orada iyi olmaya mecbursun.
İlk gitarınızı o dönemde almışsınız sanırım. Lise yıllarında müzikle ilginiz neydi?
İlk gitarı lise 2'de aldım. Komşumuzun ikiz yeğenleri Almanya'dan yanlarında gitarla gelmişler, "Bu ne?" dedim, hep filmlerde görüyordum gitarı, ilkokul 2'den beri de mandolin çaldığım için telli aletlere yatkınlığım vardı. Aldım gitarı şöyle bir kurcaladım. Adres arama derler ya, notların dizelerini kendime göre kurcaladım, pat diye bir-iki melodi buldum. Onlar "Ne zamandan beri çalıyorsun?" diye şaşırdılar.
İbrahim Tatlıses Allah vergisi bir yetenek
Doğuştan gelen bir yetenek mi müzik? Buna inanıyor musunuz? Yoksa çalışmakla bezenen bir şey mi?
Şöyle bir şey var, eğer müzikte sebat edip o pratikleri yapmazsanız hiçbir yere gelemezsiniz. Tamam kulak algısı çok önemli, bazı kulak vardır hiçbir notayı seçemez, sonra el becerisi ve müzikal zekâ çok önemli. Hakikaten Allah vergisi yetenekler vardır, mesela İbrahim Tatlıses hiçbir eğitim almamış ama ses ve gırtlak var. Bunlar Allah vergisi şeyler, bende öyle bir şey yok. Benim kulağım var, telli sazlara karşı yatkınlığım var, çalışarak yapıyorum. Gitar, bağlama daha sonra yaylı tambur çaldım.
Altın mikrofon var, daha kazanılan birçok ödül var... Peki besteci kimliğiniz nasıl ön plana çıktı? Enstüman çalmakla beraber besteye sizi iten neydi?
Eline gitarı alıp "Hadi ben bir beste yapayım" demiyorsun. O dönem bizim çok sıkı pratik yaptığımız dönemler, kendini geliştirmek adına parmakları daha hızlı çalıştırıp basamadığın akorları basmaya çalışıyorduk. Ben etüt yaparken, melodi çıkar. Onun üstüne giderim, o daha bir olgunlaşır. Daha sonra onu tekrar alırım, ilaveleri olur.
Ev alacak para hiç biriktiremedik
Güzel paralar kazandığınız dönemler oldu mu geçmişte?
Moğollar olarak kazandığımız parayı hep eşit bölüşmüşüzdür. Dolayısıyla araba alacak para zor birikirdi. Hele ev alacak para hiç birikmezdi, çünkü hayat devam ediyor bir yandan da harcayacaksın, yiyeceksin, içeceksin. Benim kumarım yoktur, o dönem içki de içmezdim hiçbir masrafım yoktu. Biriktirerek çok kaliteli bir gitar alabiliyorduk sadece.
Yurtdışında albüm de çıkardınız, aslında büyük başarılar da elde ettiniz.
3 tane albüm çıktı orada. Biri 71'de ödül kazanan albüm ki o albüm çok önemli, akademik bir çalışmaydı. Her sene müzikte yenilikçi işçilik ortaya koyan albümlere verilen ödülü bizden bir sene önce Jimi Hendrix alıyor, 71'de Moğollar alıyor, 72'de Pink Floyd alıyor. Akademik diyorum ama parçalar pop mantığındaydı. Şimdikiler otursunlar onların ellerini öpsünler, pop dediğin zaman şimdiki Serdar Ortaç'ın yaptığı poptan bahsetmiyorum.
Moğollara da değinelim. 67'de kuruldu, 76'da dağıldı. Neden dağıldı?
Defalarca Fransa'ya gittim, ama en son rahmetli Engin Yörükoğlu ile son bir grup yaptık. Biz ödülü kazandıktan sonra 3 firmaya demo yaptık, teklif aldık onlardan ama solist sorunumuz oldu. Geldik Türkiye'ye Barış Manço ile çalıştık. Barış Manço ve Moğollar diye... Barış'la olmadı Kütahya'da bir bomba yedik.
Arabamıza molotof atıldı, cayır cayır yandı
O olayı biraz anlatır mısınız? Neden molotof atıldı arabanıza?
Arabaya molotof kokteyli atıldı, cayır cayır yandı. Barış konserde “Öyle bir ülke düşünün ki bir baba kız çocuğunu kucağına oturtup sevemiyor” demişti. Bu birilerinin kanına dokunmuş, araba yandı, bizi apar topar Ankara'ya getirdiler, sıkıyönetim dönemi zaten. Adam bir imammış, yakalandı sonra hapse girdi. Devamında ne olduğunu bilmiyorum. Yobazlığın dik alası. Biz Barış ile çalışamadık sonra. Ben Fransa'ya gittim.
Siz orada evlendiniz değil mi?
İlk evliliğimi bir Fransızla yaptım ama o beraberlik çok uzun sürmedi. 70'li yılların başlarında tanışmıştık, askere geldim döndükten sonra evlendik Noa ile ama 3 ay sonra komik bir sebepten boşandık. Elçiyi vurdukları zaman geldi "Siz Türkler Ermenileri kesmişsiniz" dedi. “Ben kimseyi kesmedim, bizim tarih kitaplarımızda bu konu hiç işlenmedi. Bilgimiz yok hakikaten” dedim. Ertesi gün gitti, zaten para sıkıntısı çekiyoruz iki tane çok pahalı taraflı yazılmış kitaplar aldı. Soğudu, baktık olacak gibi değil boşandık.
Türk kadınla evlenmeye yemin ettim
Siz siyasi nedenlerden boşanmışsınız o zaman?
Anlatayım o zaman, "Bana böyle diyorsun ama siz Cezayir'de 1,5 milyon Cezayirliyi kestiniz, öldürdünüz, katlettiniz; o konuya neden bakmıyorsun?" dedim. Sonunda da sert birkaç kelime daha söyledim. O gece evi terk ettim, sonra da mahkeme süreci işte boşandık. Ondan sonra yemin ettim bir daha evlenirsem Türk kadınla evleneceğim diye. 82'de döndüm, müzik yapma şansınız yoktu, sinema batmıştı sadece porno filmler vardı. Özel şirkette çalıştım, koordinatör olarak, o arada evlendim kızım Müge doğdu, şimdi de dede oldum, 5 aylık torunum var.
Grup 93'te yeniden bir araya gelmiş, imza kampanyasıyla mı oldu?
Kaan Erdem'in Leman Dergisi'nde oluşturduğu bir imza kampanyası ile 5000'den fazla mektup gelmiş. O mektupları ciltleyip bize verdi Kaan. İçimizde de vardı Engin Fransa'dan, Taner Almanya'dan dönmüştü. Serhat Ersöz'ü aldık aramıza, ben "Profesyonelce Moğollar'ı ayağa kaldıracaksak yeni şeyler yapmamız lazım” dedim. Moğollar 94 albümü çıktı, o günden sonra 4 albüm daha çıktı.
O kadar çok film müziği yapmışsınız ki, hemen hemen bizim hafızamızda kalan her müzik size ait...
Evet çok doğru, “Bu da mı senin?” lafını çok duydum. Taner bana ‘melodi fabrikası’ der, aldı mı elime gitarı şurada bir şey uydururum mutlaka. O zaman sessiz çekiliyordu filmler, senaryo okurdum, ondan sonra yönetmenle beraber montaja girerdim. Bazı yapımcılar acele ettirirdi. “İki tane Türkanlı Kadirli film istiyorlar” denirdi mesela, senaryosu yok filmin sadece oyuncusu var. Ben 17 tane Kemal Sunal filmi müziği yapmışım, 2 tane Zeki-Metin'e yaptım... Kapıcılar Kralı'nda benim müziklerim vardı ama ben aslında oraya direkt müzik yapmadım. Selvi Boylum Al Yazmalım hala oynuyor.
180’den fazla film müziği yaptım
Telif alıyor musunuz? Telif savaşı verdiğiniz dönemler mutlaka olmuştur.
Alıyorum tabii, onların hepsini tespit ettim, benim bire bir yaptığım 180'den fazla film müziği var, 86 tane de dizi var, reklamları ve belgeselleri saymıyorum ama baktım 250-300'e yakın da benim müziklerimi kullanmışlar. Türkiye’de telif konusu çok yerleşmiş bir kavram değil, bunun biraz ahlaki bir tarafı var. Bir bir uğraşıyoruz, bir avukat ordusu var. Benim müziğimi bir yere koyduğun zaman oraya bir hoşluk kazandırıyorsun, benim müziğimi kullanıyorsun, o hoşluğa insanlar geliyor ve sen para kazanıyorsun. Benim hakkım doğuyor, olay bu.
Yurt dışında telif sorunu ülkemizdeki kadar çok değil sanıyorum.
Fransa'da 76'da bir film müziği yaptım, sendikal hak olarak bana hasılatından yüzde 2 veriyorlar. Hala bana televizyon kanallarında oynadığı zaman para geliyor. Avrupa'da tutan parçalarımdan ciddi para geliyor. 76'da yaptım, üstünden 40 sene geçmiş ama hakkım hala korunuyor. 2 bin euro veya 1 euro önemli değil, senin hakkın kaybolmuyor orada çünkü çok ciddi cezaları var.
Ülkeyi kim iyi kim kötü idare ediyor, tespit etmek gerekiyor
Bugünleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugünlere girmesek? Bugünlerde hiç mefkûrem yerinde değil, kaygılıyım. Bölünmeye gidiliyor, etnik anlamda bir ayrışım oldu, inançlar üzerine ayrışmalar var, basın üzerine baskı var gazetecililer hapiste. 67'de ilk delikanlı günlerimde başlamıştık bu ülkede ne oluyor diyerek siyasetle ilgilenmeye. Bu ülkeyi kim iyi kim kötü idare ediyor, tespit etmek gerekiyor. "Bana ne" denilebilecek bir konu değil bu. İşte kaygım oydu, bir kesim ilgilenmiyor bile. Hükümetin bazı icraatları ciddi şekilde eleştirilmeli bir bakıyorsun adam “Bana ne” diyor. Bencillik tekerrür halinde, sonunda herkese dokunuyor ve dokunacaktır.
Ben bugünlerin içerisine doğdum, o yüzden sizler gibi mukayese yapamıyorum, böyle günler yaşandı mı Türkiye'de?
Hayır, bu kadarını görmedi, bu ayrışım çok başka bir şey. 60 ihtilali olduğu zaman ortaokuldaydım. Muhtıra dönemini yaşadım. 80 ihtilalini yaşadım. Orada sadece sağ-sol kavgaları vardı. Şimdi kavga demek istemiyorum ama sanki oraya doğru gidiyor, insanların inançları yüzünden hem de. Ben yıllarca babamın seccadesini sermiş, tesbihini yanına koymuşumdur, ezan okunurken hala oturuşuma dikkat ederim ama Ramazan'da sigara içiyor diye insanların dayak yemesini anlamıyorum. Bunlar endişe verici şeyler. Şimdi bir torun sahibi de olduk, kara kara kara düşünüyoruz.
Müziklerimi bedava dinlediysen beni eleştiremezsin!
Siz daha sola yakınsınız diye belki de reklamlarda oynadığınızda hunharca eleştirildiniz. Sermaye sistemine destek vermekle suçlandınız. O suçlamalara cevap vermediniz ama şimdi belki yanıtlarsınız.
Sola yakın değil, solun içindeyim ben. Eleştirileri anlamak mümkün değil, ben profesyonel bir adamım. Çok aşağılık bir reklamda mı oynadım? Ben kapitalist sistemin kendimi araç olarak kullanmasına izin verdim, sen beni eleştirirken eleştiriyi cep telefonundan ya da bilgisayardan yazmıyor musun? Sen neden o araçları kullanıyorsun? Bugün Türkiye'de telif anlamında en fazla hakkı yenen insanlardan biri benim. Hala vardır bir sürü insanın telefonunda Selvi Boylum. Almış indirmiş, artık yapacak bir şey yok; benim müziklerimi internetten bedava dinlediysen eleştiri hakkın yok.
Her şeye para değil!
“Onun yeteneğinizde bir adam yurt dışında doğsaydı şatolarda yaşardı” diyenler var hakkınızda
Öyle bir merakım olmadı. Ben bu ülkede doğdum, bu ülkenin kültürüyle yoğuruldum. Bu ülkedeki insanların kulağına yüreğine hitap eden şeyler yaptım. "Senin adan olurdu, uçağın olurdu" diyenler bile var.
Bunların hepsi karşılığını görmediniz mi sorusunu getiriyor akla, hak ettiğiniz noktada mısınız?
Tamam görmedim. Mutsuz musun? Aç kalmadım, kendime yetecek birikimim var, milyonlarım yok, annemden babamdan kalan evde oturuyorum, bir kızım var güzel tahsil gördü, evlendi. Ben zenginim aslında! Sen bana şimdi sevgiyle yaklaşıyorsun. Ben zenginim, her şey para mı ki? Zenginliği biraz bu açıdan da görmek gerekiyor. Bu noktaya da kolay gelmedim zaten, kaç kuşağa müzik yaptım ben, hala yapıyorum. Pop starlar yanlarında koruma olmadan çıkamazlar, ben özgürüm.
Değeri anlaşılamamış müzisyen tanımı bu kadar çok kullanılıyorken, yok mu sizin içinizde bir ukde?
Ben oradan bakmıyorum ki? Elim ayağım tutuyor, hala işimi yapıyorum. Çok büyük paralar kazanmıyoruz ama mutluyuz. Hayatta en önemli şey mutlu olmak bir de yarınından endişe duymamak. Endişem yok dersem yalan söylerim ama o endişeyi aşmaya çalışıyorum, mutluluğa baskı yapılmasına izin vermiyorum. Her seçimde gidip oyunu vereceksin mesela...
Mustafa Ceceli pop star değil!
Mustafa Ceceli'nin TRT tarafından pop star olarak sunulmasına Twitter'dan tepki göstermiştiniz, neden?
Pop müziği iyi yapanlar ve kötü yapanlar var. Hayatında Nazım Hikmet okumamış, Ruhi Su dinlememiş, Pir Sultan'ı bilmeyen biri şarkı sözü yazarsa ne yazar? Kafiyeye bakar. Pop müzikte şarkı sözü kalitesine değer verilmiyor. Dinlemediğinde biter bu iş. TRT'de abuk sabuk konuşuyorlar, adamı şişiriyorlar; “Bu adam yağdanlık olmak için acaba hangi tür yağ kullanıyor” yazmıştım, “Tarkan, Ajda, Sezen! Ceceli aranıza geliyor” yazdım. Sen yaptığın işte özgürlüğünü feda ediyorsun, onlar da senden doğal olarak onları yücelten şeyler beklerler. Ceceli popstar değil, suni şekilde olabilir, pompalarlar her kanaldan. Bir ara ilk zamanlarında takdir ediyordum bu çocuğu. Pop müzikte çok fazla ilke bekleme zaten.
Sivas Katliamı unutulmasın, tek derdim bu!
Sanatçıyı siyasetten bağımsız düşünemiyoruz. İster istemez iç içe geçiyor. Sizi nasıl etkiledi ülkenin içinde bulunduğu dönemler ve durumlar?
Yaptığın sanatı oturup halk dinliyor, senin sanatının değerini toplum değerlendiriyor. Bence sanat toplum içindir, toplum deyince de içine siyaset girer. Toplumun sosyal yapısının içindeki müspet ya da menfi şeyler o sanatçıyı etkiler. Toplum mutlu ve özgür olsun, kavga etmesinler isterim ben. Harcanan paralar hepsi toplum lehine olsun, üzerinde şaibe olmasın. Bu düşüncem benim şarkılarıma yansıyor. Sivas'taki katliamda oturdum hayatımda ilk defa şarkı sözü yazdım. Uğur Mumcu anısına bir parça yaptım. Dinleyiverin Gari’yi 93'te İSKİ skandalı zamanı eleştiri için yaptım. Sivas unutulmasın, tek derdim bu. Her konserde "Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız" diye anons ederim.
Barış biraz maddiyata önem veren bir insandı
Cem Karaca ile dostluğunuz ortada, ondan söz ederken kullandığınız vücut dilinizden ve gözlerinizden de anlıyorum. Barış Manço ile aranız kötü müydü?
Barış biraz maddiyata önem veren bir insandı. Grubun para işlerine bakan insanı bendim. Barış ile bir kafede oturuyoruz, eli cebine gitmiyor. Aldım bir defter yazmaya başladım, şurada şu tarihte şu yendi diye. Konserin paraları dağılırken, Barış’tan kestim onları, “Bu ne?" dedi, çıkardım defteri gösterdim, epey gülmüştük. Bir kere de benzin aldık benzinciden barış Manço ve Moğollar adına fatura istedim, benzinci ‘Barış Manço ve Oğulları’ yazmış. Gittim Barış’a “Ver elini öpeyim” dedim, faturayı gösterip. Böyle tatlı anılarımız da var.