Usta sanatçı Müjdat Gezen: Tiyatro benim kutsalım, darbe ise ayağımdaki zincir

Usta sanatçı Müjdat Gezen: Tiyatro benim kutsalım, darbe ise ayağımdaki zincir

Muhalif sanatçı Müjdat Gezen, 15 Temmuz darbe girişimine karşı olduğunu söyledi ve ekledi: Benim gibi ayağına zincir vurulmuş, 12 Eylül’ü yaşamış biriyle, darbe sözcüğü bir arada olabilir mi?

YURT Gazetesi-Ülkü ÇOBAN/ “Sanat bizatihi yaratılış itibariyle muhaliftir” diyen yılların usta sanatçısı AKP’ye yüklendi… “Kandırıldık” söylemini eleştirdi ve “Kandırılmadılar, beraber bu yola çıktılar” yorumunu yaptı.

Başlarken…

Ülkemizin önemli dönemlerine tanıklık etmiş Sanatçı Müjdat Gezen’le tiyatrosundaki kulisinde buluştuk. Atatürk resimlerinin ve tüm dostlarının duvarlarında yaşadığı mekânda sanatı elbette konuştuk ama siyasetin yanı sıra usta isimler de eksik kalmadı sohbetimizden.  Savaş Dinçel selamladı, Tarık Akan bir “eyvallah” dedi mesela. Kendine has üslubuyla cevapladı sorularımı Müjdat Gezen, ti’ye aldı bazen, bazen ise sorular sordu bana ve biraz da kendine… Konuşmanın dokusunu bozmamak için nasıl söylediyse öyle yazmaya gayret ettim. ‘FETÖ’ demedi mesela, ‘Fetoş’ demeyi tercih etti ve bizim de sayfalarımıza öyle yansıdı. Sürç-i lisanları affeder misiniz bilmem ama okurken keyif alacağınıza eminim.


*İlker Başbuğ’un Atatürk’ü konu aldığı kitabını “Mucize” ismiyle oyunlaştırıp sahneye koyacaksınız. Mucize ismini kim koydu?

İsmi kendisi koydu.  İlker’i ziyarete gittiğimde yazmış olduğu iki kitabını verdi. Birinci cilt cumhuriyete kadar Mustafa Kemal’i ve diğeri cumhuriyet devrini konu almış. Film yapalım dedik, kimseyi bulamadık. İlker çok üzüldü, “Gel bunu tiyatro oyunu yapalım, ben sana güzel bir kadro kuracağım” dedim. 1 yılın sonunda Mucize çıktı. Ses getiren bir oyun olacağını sanıyorum.

Her şeyimizi Mustafa Kemal’e borçluyuz

*Kulisin her yerinde Atatürk resimleri var.

Hırka-i Şerif’te doğdum, ezan hoparlörsüz okunurdu, annem namaz kılardı. Evimizde duvara asılı bir tek Atatürk resmi vardı. 5-6 yaşlarındaydım, annem “Bu ezan var ya, onu bu adama borçluyuz” derdi. Biz her şeyimizi Mustafa Kemal’e borçluyuz. Bütün millet stadyumlarda, sokaklarda, meydanlarda ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diye para karşılığı bağırmıyor.

* Kitabınızda “Kafam Hababam Sınıfı’nın yatakhanesi gibi” demişsiniz. Bugünlerde nasılsınız?

Şimdi çok iyiyim. Ekimin başında Nazım Hikmet Kuvayı Milliye Destanı, sonra Sevgi Müzikali, arkasından da 10 Kasım’da Mucize sahnede… Sevgi Müzikali 60’larda geçen bir dönem oyunu, Kandemir Konduk yazdı.  

12 Eylül’de tutuklandık, hapiste ülser olduk

*Sanatla siyasetin nasıl etkileştiğinden de bahsedelim. 2,5 darbe gördünüz sanırım?

3,5 darbe gördüm. 27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, maalesef bunu görmedim aslında Selanik’teydim o tarihte. Televizyondan gördüm, inanamıyorsun ve ne olduğunu da anlamıyorsun. “Ordu darbe mi yaptı? Bu saatte darbe olmaz. Burada bir şey var” diyorsun. Yani neresinden tutacağını şaşırıyor insan ama öyle veya böyle ben darbenin her türlüsüne hayatım boyunca karşı oldum.

* 15 Temmuz’un ardından sosyal medyada ‘darbe tiyatrosu’ demekle suçlandınız.


“Bu darbe değil, tiyatro” diye birisi benim adıma yazmış. Benim gibi -ayağına zincir vurulmuş, 12 Eylül’ü yaşamış biriyle- darbe ve tiyatro sözcüğü bir arada olabilir mi? Tiyatro benim kutsalım, darbe ise ayağımdaki zincir. İkisini bir arada kullanana da küfrederim. Sosyal medyada katiyen hesabım yok.

*Siz 12 Eylül’de mi tutuklandınız?

12 Eylül’de, o tarihten 5 sene önce yazdığım Çizgilerle Nazım Hikmet kitabından dolayı tutuklandım, Savaş’la (Savaş Dinçel) birlikte. Ben yazdım o çizdi ve 21 yıl hapisle yargılandık.

*İşkence gördünüz mü?

Ayağımıza zincir vurdular. Böyle saçma bir dava olmaz. Kitap basılalı 5 yıl olmuş, yasada da açıkça  “Aylık mefkûrelerde 6 ay geçti mi muteber değildir” yazıyor. Ne 6 ayı, 5 sene geçmiş aradan! Kaldı ki komünizm propagandası yapmakla suçlandık, sonra da dava düştü. Biz de çıktık, çıktık ama her türlü kaybımıza sebep oldu. Savaş ve ben içeride ülser olduk, karaciğerimiz bozuldu. Darbelerin iyisi kötüsü olmaz, darbe kötü bir şeydir. Demokratik yollarla gelen insanların, yine demokratik yollarla gitmesinden yanayım.

Kandırılmadılar, beraber yola çıktılar

*Ergenekon sürecine dair gözlemleriniz ne?  “Ben savcısıyım” demişti Erdoğan…


Evet, ama sonra “Aldatıldık, kandırıldık” dedi. Bütün AKP’liler kandırıldığını söylüyor. Bu kadar çabuk kandırılan insanların bizi yönetmesi doğru mu? Yarın başka bir konuda kandırılmayacaklarının garantisi ne? Bence kandırılmadılar, onlar beraber yola çıktılar. Sonra aralarında bir şeyler çıktı ve bu imam nikâhlı birlik ayrıldı. Ayrılınca da ortaya bunlar çıktı.

*Twitter’da Fethullah Gülen ile aynı karede olduğunuz fotoğraf paylaşılıyor.

Biliyorum, Yazarlar Sendikası ödül verdi. Fethullah daha bilinmiyor, 21 sene önce; gittik aldık. Kim olduğunu öğrenince de Cumhuriyet Gazetesi’nden “Teşekkür ediyorum, ödülünüzü iade ediyorum” dedim. Hemen anında, üstelik gazetede de var. Yazılı-basılı gazete daha ne olsun.


AKP’liler aptal değiller, kurnazlar

*Mizahçı muhalif mi olur? Muhalif sanat yapmak bir lüks mü?

Sanat bizatihi yaratılış itibariyle muhaliftir, tabiatı itibariyle bir sistemin yanında olmaz. Bir kitap farz edin içinde bulunduğu sistemi övüyor, okuyan hangi kitleden olursa olsun inanmaz. Bir heykel bizatihi muhaliftir çünkü hayatın kendisi değildir, başka bir şeydir. Mesela bana Halk Tv ve Ulusal Kanal dışında hiçbirinden bir teklif yok, hepsi denetim ve sansür altında.

*Önemli siyasi isimler tarafından hakkınızda açılan davalar olmuş. Neden açıldı o davalar?


17 dava vardı ve ben onları çok ciddiye aldığımı söyleyemem. Örneğin Ayşenur Bahçekapılı benim eski avukatım, neresini ciddiye alacağım ki ben? Zavallının tekidir. Şimdiki cumhurbaşkanının açtığı dava dâhil hepsini ben kazandım.

*Hakaret ettiğinizi mi öne sürdüler?


Bize ‘aptal’ dedi diye açıldı davalar. Oysa AKP’lilere aptal demenin imkânı yok, onlar son derece kurnazlar. Onlar “Kandırıldık” diyerek kendilerinin aptal olduklarını söylüyorlar çünkü bu kadar açık şekilde kandırılan isim aptaldır. “Ne istediniz de vermedik?” diye babam mı söyledi, ben mi söyledim? Demek ki istedikleri her şeyi vermişler onlara. “Gel, dön bu hasret bitsin” diyen kendileriydi. Bizi aptal yerine koymalarını hazmedemiyorum, biz bunu yemedik işte. Cumhurbaşkanı “At izi, it izine karıştı” dedi ama bence çok eskiden karışmış ve onlar iki izi de biliyorlardı, onlar her şeyin farkında. Aptal dediğim için niye mahkemeye veriyorsun, siz aptalmışsınız işte.

*Şimdi yine verebilir bence…

Hayır veremez. Akıllı bir adam bu kadar ve sürekli kandırılır mı? ‘Safmışız inandık’ diyor. Ben saf değilim, yemem; siz de saf değilsiniz, cingözsünüz, hepiniz köşeyi dönmeyi biliyorsunuz. Siz tertemiz filan değilsiniz. Biz sizin ne olduğunuzu biliyoruz.


Cumhurbaşkanı bir başsağlığı bile dilemedi

* Tarık Akan’ı kaybedişimiz sonrasında yaşananları da analiz etmenizi istiyorum. Her konuda ayrışıyoruz, Tarık Akan konusunda da ayrıştık toplum olarak…

Cumhurbaşkanı bir başsağlığı bile dilemedi. 15 Temmuz’da sıkıştığı zaman Atatürk’e sığınmayı bildiler. Dev posterini astılar AKP binasına ama hava ısınıp yumuşamaya girince Atatürk düşmanlığı kin ve nefret devam etti. Hani barış içinde, sarmaş dolaş, bir arada Yenikapı ruhu? İdeallerini, ideolojisini, Taş Mektep’te eğitim için yaptıklarını, Atatürkçülüğünü, iyi bir cumhuriyetçi olmasını hepsini bir kenara bırakıyorum, Hababam Sınıfı eğlendirdi bu çocuk bizi. Tarık Akan ölümünde de işe yaradı,  bütün demokratları ve Atatürk severleri birleştirdiği gibi hiç alakası olmayan AKP’ye oy vermiş pek çok insanı da Bakırköy’e, mezarlığa, camiye çekti. “Bu adamı seviyorlar, ben bir baş sağlığı dileyeyim ” denebilirdi ama çok da kıymeti yok benim için, dese ne olur demese ne olur?


Bir gün onlar da tıpkı Fetoş gibi kaçacaklar

*Tarık Akan’ın sözleri geldi aklıma, ülkeden gitmek konusu konuşulurken “Atatürk gitmiş miydi, ben niye gideyim?” demiş arkadaşına.
 
Tabi ya burası benim vatanım. Onlar gidecekler, onların üstelik helikopterleri de, uçakları da, dışarıda paraları da, evleri de hazır. Benim hiçbir şeyim yok ama burası benim, ben niye gideyim? Onlar gidecek, kaçacaklar bir gün.  Onlar bir gün tıpkı Fetoş gibi kaçacaklar.

Başbakanı ve Deniz Gezmiş'i asmak büyük hata

*Gördüğünüz en iyi politikacı kim?

Ben Erdal İnönü’yü çok beğenirdim ama politikacı değildi. Çok güzel bir adamdı, çok espriliydi rahmetli. Fizik profesörüydü, yüzde 37 gibi çok yüksek bir oy aldı.

*Peki, en kötü politikacı kim?

Türkiye’nin kötü yönetildiğini düşünüyorum. Kötü yönetenler de kötü politikacı.

*Yaşadığınız en iyi dönem?

60’ları çok sevdim. Yeni oyun da o dönemde geçiyor. Keşke hiç bitmeseydi dediğimiz devirdir ama 60’ların çok büyük bir hatası vardır, başbakanı ve iki bakanı asmak… Tıpkı 70’lerin büyük hatası Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını asmak gibi.