Kuyu

Komşumuz Miroğlu Yusuf, zeytinliğinin kıyısına kuyu kazdıyordu.

Soranlara, yolu gösterip;

“Eee, benzin istasyonu kuracak değiliz ya! Bu yol üç dört köyü birbirine bağlıyor. Yakınlarda da gelen gidenin bir tas su içip dinlenebileceği bir yer yok. Hayrımız olsun.” diyordu.

Yer çetindi. Kışın en yağmurlu dönemlerinde bile toprak, su kusmazdı buralarda.

“Tak, Tak, Tak!”

Kuyucunun yerkabuğuyla giriştiği bu amansız savaşımın sesleri beynimde yankılandıkça; kendi kendime, kuyucu Hades’in kapısını dövüyor. Şimdi kapı açılacak, yer altının sırları gün yüzüne çıkacak, diyordum.

Günler haftaya dönüşmüş; kuyucu, o gün de suya ulaşamamıştı. Miroğlu Yusuf, güneş son tepenin de ardında yiterken kaç metre derinlere uzandığını bilmediğim borunun ağzına ağzını dayayıp hiç ummadığım bir sesle gürledi:

- Ey doğumun ve ölümün yıkayıcısı çık artık! Çık da yüzümü ak et.

Ömrünce tek kitap okumamış birinin, suyu “doğumun ve ölümün yıkayıcısı” olarak çağırmasını neye yorup, nasıl yorumlayabilirdim ki?

“Ey üç yol ağızlarında bizi bekleyen

Gök, yer ve suların sahibi

Safran giysili tanrıca.

Sen yapraktaki nem,

Çiçekteki toz,

Ve memedeki sütün özüsün.

Aynımdır

Suyun aynasında gördüğüm

Korkum yarınlar adına

Koru bizi,

Koru kendimizden

Kendi değer bilmezliğimizden.”

Hekate, diyorum, Hekate!

Kültürün art zamanlılığı olmalı bu.

Tapınağı şurada, Lagina’da. Tepeye çıkıp ün etsem, duyar sesimi.

Varsın, Shakepeare çarpıtıp cadılaştırmış olsun onu. O, Anadolu’nun değeri.

***

Derler ki Hekate, üç başlı köpeği Kerberosla yeraltı tanrısı Hades’in kapısında bekler; ölülerin yeryüzüne çıkmasına izin vermezmiş.

“Kerberoslar! Kerberoslar!”

Yunanistan 2009’da borç batağına saplanınca AB Yunanistan’a acı bir reçete sunmuştu. İşte o günlerde Yunanlılar da AB’nin efendilerini, “Kerbersoslar” olarak nitelemişti.

Elbette bazıları da sormuştu:

"Öyleyse Kerberosların ipiyle niye kuyuya indiniz?"

***

Kuyu, bu coğrafyada çağlar boyunca kırsala can vermiş. Bağlar, bahçeler hep kuyulardan sulanmış. Yetmemiş, kervanlara durak, şairlere esin kaynağı olmuş.

Ne zaman ki kuyulardan su yerine petrol fışkırmış, işte o zaman Kerberoslar da buralarda cirit atar olmuş.

Her ne kadar Mustafa Kemal Kerberoslardan korunmamız için “Yurtta barış, dünyada barış.” diye bir düstur sunmuş; ama çay kenarına kuyu kazmayı sevenler durmamış ki!

Her mahallede bir milyoner yaratmalardan, bir koyup üç almalara ve Şam’da Emevi Camisi’nde cuma namazı kılmalara dek geliverdik hızla.

Yazık ki nedeyse yarım yüzyıldır, durmadan şehit veriyoruz. Şimdilerde yetimlerin şehitlik haberlerini sıradan haber olarak geçiyor ajanslar. Sanki kör kuyularda boğulmak kaderimiz.

Daha dün S- 400’ler için esip gürleyen Trump’ın, Japonya’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinden sonra “Türkiye'nin ihtiyacı olan Patriotları almasına izin vermediler. Obama yönetimi bunun satışına izin vermedi. Bu sebeple başka bir füze almak zorunda kaldılar.”

dediğini okuyunca, nedense gözümde, asıp kesmek için gittiği Suudilerle milyar dolarlar karşılığında kol kola kılıç dansı yapışı canlandı.

Acaba bundan tam on yıl önce, Amerikan askerlerinin, Irak’ın bütün şehirlerinden çekildiğini (!), Irak’ın da 30 Haziranları bayram ilan edildiğini kaçımız anımsar?

Şimdi, Umman’da, Irak’ta, Suriye’de… Tüm Ortadoğu’da Amerikan askeri var. Dahası, Ruslar, Fransızlar, Çinliler… kısacası dünyanın tüm Kerberosları orada cirit atıyor

Bilelim ki, Ortadoğu bir dipsiz kuyudur. Kerberosların ipiyle bu kuyuya inenlerin bu kuyudan çıkması ha deyince olacak işlerden değildir.

Anadolu’da bostan kuyularının suyu, genellikle dolapla çekilir. Gözleri bağlı bir at (dolap beygiri), kuyunun çevresinde dönerek çıkrığa bağlı kovalarla suyu yalağa taşır.

Kerberosların görevi Hades’in kuyularını beklemektir; dolap beygirlerini kurtarmak değil. Bizim bu dipsiz kuyudan çıkabilmemiz, başkalarının yalağına su taşımak yerine aynı kuyuda debelendiklerimizle el ele Kerberoslara karşı çıkmamızla olanaklıdır.

Miroğlu Yusuf’a gelince; o, aradığı suyu elbette bulacaktır. Çünkü bu toprakların kültüründe kuyu, hayrattır. O kuyular, suyundan bir tas içenin hayır duasını almak için kazdırılmıştır. Geliniz hep birlikte;

“Bu gece çöle yağmur yağsın

Belkıs, yasını tutsun Palmyra'nın

Yeniden çözsün Hypatia

Denklemini bağnazlığın

Çemen gül açsın Yemen’de

Yusuf Kuyusu’na çıkrık olsun

Çan, hazzan ve ezanlar.”

diyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar