Saba Tümer: "Şerefsizlerle uğraştım"
Saba Tümer, 'Exxen'de yayınlanan 'Katarsis' programında Gökhan Çınar'ın konuğuydu. 50 yaşındaki sunucu; çocuk sahibi olmak istememe sebebini, annesinin kaybından sonra hızlı büyümek zorunda kaldığı dönemi anlattı.
Saba Tümer içini döktü! "Meslek hayatımda şerefsizlerle uğraştım" - Sayfa 1
Çocukluk dönemini anlatan Saba Tümer, "Eğlenceli bir çocuktum. Küçücük yaşta annemin takılarını takar, topuklu ayakkabılarını giyerdim. Dans edip şarkılar söylerdim. Beni beş yaşında anaokuluna göndermek istemişlerdi. Hatırlıyorum, anaokulunda çocuk şarkıları söyleniyor diye oraya gitmek istememiştim. Düşünün ki ben o dönem Ajda Pekkan ve Füsun Önal gibi sanatçıların şarkılarını söylemeye çalışılıyordum. Güzel bir çocukluktu" ifadesinde bulundu.
Saba Tümer, yaşadıklarından dolayı çocuk sahibi olmak istemediğini şu şekilde özetledi:
"Çocukluk fotoğraflarıma baktığımda 'ay ne kadar mutluyduk' diyorsun. Sonra 'mutlu muyduk acaba?' diyorsun. Bu bir sürü soruyu da beraberinde getiriyor. Bir taraftan aile olarak düşünüyorsun, bir taraftan kendi hayat mücadelen geliyor. Çocuk doğurmak bu yüzden bana ters gelmiştir. İçinden bilmediğin bir şey çıkacak. Sağlıklı mı olacak, sağlıksız mı olacak, nasıl biri olacak? Hiçbir şey bilmiyorsun. Daha sonra hayatında geçireceği evreleri de bilmeyeceksin..."
Tabii ki sen bir anne ya da baba olarak belli bir zamana kadar onun yanında olacaksın ama bu da bir yere kadar. Sonra yine bunu bilemeyeceksin. Annem vefat ettiği gün teyzem bana 'ben çocuklarıma bu acıyı yaşatmamak için evlenmedim' demişti. Ben de bundan dolayı çocuk yapamadım. Ona böyle bir kötülük yapmamak için.
Ünlü sunucu, hayatında yaşadığı en ilginç hikayelerden birini paylaştı: "Babamın içinde olduğu bir uçak korsanlar tarafında kaçırıldı. Ben o zamanlar ortaokul birinci sınıftaydım. Annem, kardeşim herkes ağlıyordu. Bütün İzmir neredeyse bizim evde toplandı. Ben 'kaçırıldı ama nasıl olsa bırakırlar' diye düşünüyorum...
"Sonra bir telefon geldi. Hürriyet gazetesinden fotoğraf çekmeye birilerinin geleceğini söylediler. O yaz çok güzel yazlık kırmızı çizmeler alınmıştı bana. Ben beyaz pantolon, beyaz gömlek, kırmızı çizmeler giydim. 'Ben hazırım' diyerek salona gittim. Evdeki herkes şoke oldu beni grand tuvalet görünce. İyice süslenmiştim. Fotoğrafımız çekildi. Gazete ile ilk bu şekilde tanıştım.
Annemi genellikle zırt pırt arardım. O gün annem Çeşme’deydi, ben de İzmir’de bir arkadaşımın düğünündeydim. Annemi aradım, 'Herhalde ben bugün İzmir’de kalırım. Sen beni merak etme' dedim. Ardından bir his doğdu içime ve bu telefon görüşmesinin üzerine 'yine annemi aramam lazım' diye dolandım durdum. Telefonda yine 'Anne ben İzmir’de kalacağım' dedim. O da bana 'Biliyorum kızım, söyledin bunu' dedi. Olsun anne ben yine söylemek istedim diye karşılık verdim. Sonra iyi olup olmadığını sordum. 'İyiyim dedi ve telefonu kapattık...
Kaldığım eve sabaha karşı Armağan eniştem geldi. 'Çeşme’ye gidiyorum, annen rahatsızlandı istersen birlikte geçelim' dedi ve evden ayrıldık. Annemi kalp krizinden kaybetmişiz. Çok ağladım. Kardeşim Ankara’da okuyordu. 'Ona nasıl söyleyeceğiz?' diye düşündük durduk. O an gerçek hayat başladı resmen. Tüm her şeyin sorumluluğu üstümde kaldı ve hiç bu gitmedi. Eskiden hayatta bir samimiyet vardı, eski alışmış olduğun samimiyetin olmadığı görmek insana bir tokat gibi çarpıyor. Ne yapacağını nasıl yapacağını bilmiyorsun.
Televizyon dünyasında geçirdiği senelerin üzerine o günlerle ilgili bir değerlendirme yapan 50 yaşındaki sunucu, "Meslek hayatımda şerefsizlerle uğraştım. Ciğeri beş para etmez insanlardı çoğu. Kötü olduklarının da farkında değillerdi. Sosyal medyada iyi insanlarmış gibi paylaşımlar yapıyorlar ama hiç değiller hâlbuki...
Onlar gibi olmadan onlarla olabilmek büyük bir savaştı aslında. Onlar gibi olmak istemiyorsun, kendi yolunda kalmak istiyorsun. Kendimde eleştirdiğim yerler de var ama her zaman kendi yolumdan gittim. Kendimden hiç taviz vermedim.
Tabii, hayatımda kendi yüzüme bakmak istemediğim dönemlerim de oldu. Mesela işsiz kaldığım bir dönem oldu. İş kazığı, dost kazığı ve arkadaş kazığı derken yolunda gitmeyen şeyler de yaşadım. Haksızlık en nefret ettiğim şeydir. Bu ortamlarda sadece yalakalığı öğrenmek gerek sanırım. Bunu yapamıyorum sadece. Her şeyden önce kafamı yastığa çok rahat koyuyorum. Hayatta istemediğin bir şeyi yapmadan devam edebildiğim için çok mutluyum. Bunlar için çok şükür ediyorum"