Malezyalı siyasetçilerin bizimkileri örnek alması gerekiyor!

Bir ayı aşkın bir süredir Malezya eski başbakanı Necip Rezzak’ın altı ayrı evinden çıkan ve polis tarafından el konulan eşyaları konuşuluyor. Konutlardan çıkan lüks eşyaları Malezya polisinin listelemesi, değerini tespit etmesi bile tam tamına 5 hafta sürdü. Baskınlarda ele geçirilen lüks eşya, çanta ve takıların değeri 273 milyon doları geçmiş. Malezya Ticari Suçlarla Mücadele Birimi Başkanı Amar Sing, baskının “Malezya tarihinde bugüne dek görülenlerin en büyüğü” olduğunu söylemiş, gerisini siz düşünün artık!

Ele geçirilen eşyalar arasında 28 milyon dolar nakit para ile devrik başbakanın karısına ait 567 el çantası, 400’ü aşkın saat, 1400 kolye, 2 bin 200 yüzük ve 14 taç bulunuyor. Bunların arasında en pahalı takının ise 1,5 milyon dolar değerinde bir kolye olduğunu açıkladı Malezya polisi… Rezzak’ın “gizli serveti” bununla da sınırlı değil.

Necip Rezzak, 2009’da kurduğu devlet yatırım fonu 1Malaysia Developmend Berhad (1MDB) ile ilgili yolsuzluk ve kötü yönetim suçlamalarıyla karşı karşıyaydı. Fon, başkent Kuala Lumpur’ı bir finans merkezi haline getirmek ve stratejik yatırımlarla ekonomiyi desteklemek için kurulmuştu. Ancak 2015 başlarında, bankalar ve tahvil sahiplerine olan 11 milyar dolarlık borcunun taksitlerini ödeyemeyince dikkatler fona çevrilmişti.

Wall Street Journal gazetesi, fondan 700 milyon doların Necip Rezzak’ın kişisel banka hesaplarına gittiğini gösteren belgeler bulunduğu haberini yapmıştı. İşte Rezzak bu paranın kendisine Suudi Arabistan Kralı tarafından hediye edildiğini söylemiş, kral da “evet ben hediye ettim” demiş. Yani bir ülkenin başbakanına, bir başka ülkenin yöneticisi milyon dolar hediye ediyor ve bunun da “normal” karşılanmasını bekliyor.

Miras değil, alın teri!

Rezzak ve eşinin evinden çıkanlar elbette “alın teri” ile kazanılmış değil. Çoğu oturdukları koltuk, taşıdıkları unvan nedeniyle başka ülkelerin yöneticileri, iş adamları tarafından hediye edildi… Oysa “normal” bir ülkede nüfuz sahibi olan kişiler, hediyelerin kendilerine değil, temsil ettikleri kuruma verildiği bilerek hepsini devlet envanterine aldırtıyor.

Türkiye’de bu konunun içeriği, yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiş durumda. Mal Bildiriminde Bulunulması Hakkındaki Yönetmelik’in “Hediye ve hibe” başlıklı 14. maddesinde de ilgili kişilerin, yurt dışındayken kendisine verilen hediyenin belirtilen miktarın üzerinde bir değeri olduğunun saptanması halinde, Türkiye’ye dönüşünden 10 gün içinde defterdarlığa değer takdiri için hediyeyi göndermesi gerektiğini belirtiyor. Yine Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nun 3. maddesi de ilgili kişilerin “Değeri, 10 aylık net asgari ücreti aşan hediye ve hibe niteliğindeki eşyayı, aldıkları tarihten itibaren 1 ay içinde kurumlarına teslim etmek zorunda” diyor. Türkiye bir hukuk devleti olduğuna göre, tüm siyasetçiler hediyelerin önce değerini belirtip ardından yasal sınırın üzerindeyse teslim ettiği kuruma teslim ediyor.

Malezyalılara iyi ilişkiler içinde oldukları Türk siyasetçilerini örnek almalarını öneriyorum. Çünkü bizim ülkemizde kim olursa olsun, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı kendilerine hediye edilen her şeyi kayıt altına aldırıyor. Buna lüks çantalar, el yapımı saatler, sanat eserleri, takılar dâhil…

Hatta tarihi ve sanatsal niteliği ağır basan hediyeler cumhurbaşkanlığı, başbakanlık kurumlarında sergileniyor. Yoksa orası ABD miydi? Ama bizde de kesin öyledir, sonuçta hukuk devletiyiz değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar