Cumhuriyeti yeniden kurmak için

Cumhuriyeti yeniden kurmak için

Yurt gazetesi yazarı Süleyman Karan’ın kaleminden...

TBMM’nin kuruluşunun 100’üncü yılında, muhalefet partilerinin liderlerinin konuşmaları, birbirini tamamlayıcı, bir o kadar da cumhuriyete ve demokrasiye sahip çıkan ve onu geliştirmeyi hedefleyen anlamlar taşıyordu.

HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar, belki de bugüne kadar HDP tarafından yapılan en yapıcı 23 Nisan konuşmasına imza attı. TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın eşitlik vurgusu da bir o kadar önemliydi. Ama bence en bütünlüklü ve geleceğe yön verecek konuşmayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yaptı.

Çağdaş ve bu ülkeyi aydınlık bir geleceğe çıkarmak için nasıl bir sistem gerektiğini, güçler ayrılığı ilkesi, demokrasi ve özgürlükler çerçevesinde açıklayan özlü bir konuşma, bir bildiri ortaya çıktı. 



Restorasyon bildirgesi gibi
İlk madde, bu ülkeye su gibi gerekli bir dönüşümü işaret ediyor: “Tüm toplumsal, siyasal ve kültürel kesimlerin katılımıyla, yeni bir demokratik anayasa yapmalıyız. Bu anayasanın temeli, ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesine dayanmalı, demokrasilerde olması gereken denge/ denetim esası sağlanmalıdır.” İkinci maddede çağdaş demokrasi, üçüncü maddede ise adalete erişim vurguları da bir o kadar tamamlayıcı.

Yeni seçim sistemi talebinin yanı sıra, yurttaş ile siyasetçinin arasındaki güveni yeniden tesis etmek için önerilen ‘Siyasi Ahlak Kanunu’,bence üzerinde en fazla durulması gereken bir diğer öneri... Siyasi ahlaksızlıktaki pandemi neredeyse tüm partileri sarmış durumda zira...

AKP ve MHP zaten konu dışı, onların tedavisi olanaksız, genleri müsade etmezsiyasi ahlaka.  

Yeniden cumhuriyet için
Tek adam rejimi ile birlikte yürütmenin ‘ben yaptım oldu’ mantığı yolsuzluklar ve adaletsizlik başta olmak üzere, bu ülkeyi çürümeye götüren en önemlietmenlerden biri. Bu konuda dile getirilen öneri ileride mutlaka hayata geçirilmeli ki, bir daha böyle bir bela ile karşılaşmayalım.

Maddeyi burada bire bir alıntılayayım: “Kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir diğer önemli ayağı da yürütmedir. Yürütme, tüm icraatıyla mutlak denetime ve hesap verebilirliğe açık olmalıdır. TBMM adına görev yapan Sayıştay, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını denetlemelidir. TBMM’de kurulacak Kesin Hesap Komisyonu’nun başkanlığı da muhalefet partilerine verilmelidir.”

Yerel yönetimlerin arpalık olarak görülmesi, yolsuzluk ve kayırmacılığa ilişkin uyarılar zaten bilindik. Liyakat vurgusu da öyle... Bunların hepsi de önemli tabii. Ama zaten yukarıdaki öneriler hayata geçerse bir gün, buiktidarın rezillikleri zaten ortadan fiilen kalkmış olacak. 

Sosyal adalet ve sosyal devletin bir gerekliliği olarak yapılan asgari gelir güvencesi ve Aile Yardımları Sigortası Kanunu da, belki uzun süredir ilk kez bu denli net sosyal-demokratlara yakışır bir talep. Kayıtdışı işsizliğin ortadan kaldırılması, denetime açık Kamu İhale Sistemi de öyle... Umarım en azından CHP’li belediyeler bunu dikkate alır şimdilik!

Yozlaşmadan kurtuluş için eğitim
Ekonomiye ilişkin önerileri içeren maddeleri burada pas geçiyorum. Ama onlar da diğer maddeler ile bir bütünlük oluşturuyor. Üretim temelli ekonomiye vurgu tabii ki de çok önemli. 

Ve 16’ncı madde... AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne yaptığı kötülüklerden belki de en büyüğünün çözümüne yönelik: “Eğitim, Türkiye'nin kalkınma stratejisinin en önemli, en temel parçası olarak yeniden ve paydaşlarıyla birlikte planlanmalıdır. Eğitim politikalarının tek hedefi ‘fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür’ nesiller yetiştirmek olmalıdır.

Üniversitelerimizde, her türlü fikir, düşünce özgürce tartışılmalı, her türlü bilimsel çalışma özgürce yürütülmelidir.” İşte bu bir gün hayata geçerse, artık kula kulluk, haysiyetsizlik ve ahlaksızlık da büyük oranda darbe almış olacak. 

Küçük de olsa bir umut ışığı
23 Nisan’da beni umutlandıran, iktidarın ve cari siyasete teslim olanların balkon müsameresi değildi.

Beni umutlandıran, başta CHP Genel Başkanı ile diğer partilerin başkanlarının konuşmaları oldu. Ve artık umarım, cumhuriyetin ve demokrasinin geleceğinin bir bedel ödenerek kazanılacağını en azından bu partilere oy veren millet de anlayacaktır. Zira kurtuluş İzmir Marşı’nda değil, mücadelede... 

Karşımızda sapır sapır dökülen cumhuriyet düşmanları varken, bu bildirgeyi rehber edinip, bu yurt için mücadele günüdür artık 23 Nisanlar!