Organ hasarı İbrahim’e kaldı!

Organ hasarı İbrahim’e kaldı!

Süleyman Karan yazdı; "Organ hasarı İbrahim’e kaldı,kendimizi sorgulamak bize!.."

Grup Yorum'a verilen konser yasaklarının kaldırılması için ölüm orucunda olan Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek, valilikle yapılan olumlu görüşmeler sonucunda eylemine son verdi. 

Yurt Gazetesi yazarı Süleyman Karan'da bugün ki köşesinde  "Organ hasarı İbrahim’e kaldı,kendimizi sorgulamak bize!.." başlıklı bir yazı kaleme aldı

İşte o yazı:


 

Grup Yorum’a yönelik baskıların artık izansız bir hal aldığı, iktidarın ve iktidarın kolluk güçlerinin fena halde bir müzik grubunu yok etmeye yönelik saldırılarının netlik kazandığı günlerde, bu protest müzik grubuna yönelik ilgi ve sevgi de günden güne artıyordu. Siyasi polis ve Terörle Mücadele ise yıllardan bu yana, bu siyasi yapıyı yok etmeye yönelik operasyonlar düzenliyordu. Hepimiz Dilek Doğan’ın örgüt üyesi olmamasına rağmen nasıl öldürüldüğünü gördük, sözde kaza kurşunu ile (İşte bu karanlık günlerde böyle cümleler kurabiliyoruz. Sanki örgüt üyesi olunca öldürebilirlermiş gibi!). Okmeydanı, Gazi Mahallesi ve Küçük Armutlu’daki operasyonlarda yaşananlar da ortada.

İşte bu süreçte, Grup Yorum bir direnişin simgesi haline geldi ve zaten iktidarın da hedefindeydi. Konserlerinin gerekçe gösterilmeden yasaklanmasından tutun, rutin polis operasyonları ile gözaltına alınmaları bu yok etme hedefinin göstergeleriydi. O dönemde, pek destek yoktu açıkçası Grup Yorum’a... Bazıları geçmişteki pek çok olaydan kaynaklıydı, sosyalistler ve Kürt siyaseti, kerhen destek açıklamaları dışında pek bir şey yapma niyeti taşımıyorlardı. Bu, Grup Yorum’u sahiplenmede neden yavaş ve isteksiz davranıldığının bir sebebiydi. Burada tek taraflı birilerini suçlamak çok anlamlı değil, zira DHKP-C geleneğinin söylemi ve siyaset yapış tarzı açıkçası hiç de sevimli değildi! Hala da değil. Diğerlerinin ne kadar sevimli olduğu ayrı bir tartışma konusu tabii!

Başka çare var mıydı ki?

İşte böylesi bir ortamda, Grup Yorum için pek fazla seçenek de kalmıyordu. Bu siyasi geleneğin en iyi bildiği eylem biçimlerinden birini tercih ettiler. Çok eleştirildiler ama başka seçenekleri kalmamış gibiydi. Seveni çoktu Grup Yorum’un ancak bu seven kitlesinin aktif desteği ancak konserlere gitmekle sınırlıydı. Destek dediğimiz gibi kerhendi. Ve sanırım, tek çare süresiz açlık greviydi. Kaldı ki, grup sadece konserlerinin engellenmesi ile değil, tek tek üyelerinin tutuklanması, gözaltına alınması ve sürekli polis tacizi ile de karşı karşıyaydı. Zaten çoğu da hapisteydi. Grup Yorum’un yedi üyesi, 2016 Kasım ayında İstanbul’da, İdil Kültür Merkezi’ne düzenlenen bir polis operasyonu sırasında ‘polise mukavemet, hakaret ve terör örgütü üyesi olma’suçlamalarıyla önce gözaltına alınmış, ardından da tutuklanmıştı. ‘Terör örgütü üyesi’ iddiasıyla tutuklanan müzisyenlerden Helin Bölek, Bahar Kurt, Barış Yüksel, İbrahim Gökçek ve Ali Aracı cezaevinden yaptıkları bir açıklama ile yaşadıkları baskılar, uygulanan konser yasakları, kültür merkezlerine yapılan baskınların son bulması için 17 Mayıs 2019 tarihinde ‘süresiz ve dönüşümsüz’ açlık grevine başladıklarını duyurmuştu. 20 Kasım 2019 tarihinde tahliye edilen Helin Bölek ve Bahar Kurt, açlık grevine devam etti.

Büyütmeseler etkisiz kalırdı

Silivri 9 No’lu Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek ise 201’inci gününden itibaren açlık grevini ölüm orucuna çevirdiğini duyurmuştu. Gökçek, 24 Şubat 2020 tarihinde Adli Tıp Kurumu’nun verdiği ‘cezaevinde kalamaz’ raporu üzerine tahliye olmuştu. Helin Bölek ve İbrahim.

Gökçek, taleplerin yerine getirilmediğini söyleyerek ölüm orucunu sürdüreceklerini açıklamıştı. Helin Bölek ise 3 Nisan’da eyleminin 288'inci günde hayatını kaybetmişti.

Bundan sonrası zorlu, acılı, milyonların gözü önünde verilen bir ölüme yürüyüş öyküsüydü. Bedeli ağır oldu, ama Grup Yorum sanırım artık bundan birkaç yıl öncesine göre, hem yurtiçinde hem de yurtdışında çok daha tanınmış, çok daha sevilen, destek verilen bir grup ve aynı zamanda da bu yoz, gerici ve faşizan rejime karyı direnişin bir sembolü oldu. Bu ‘ölüm orucu’na dönüştürülen eylemlerin sayesinde.

Direnişte farklı bir simge

İbrahim Gökçek de ölüme yatmıştı, şimdilik bir ara verdi. Büyük olasılık ile eylemleri bir ölçüde hedefine ulaştığı için, böyle bir ortak karar verdiler. Hedef desteğin yükselmesi, illa ki iktidarın geri adım atması değildir her zaman... Bu iktidarın ne olduğunu çok daha fazla kişinin görmesi de yeter. Bu kararı tek başına almadığını biliyoruz İbrahim’in ve doğrusu da bu olsa gerek.

Verilen bu kararın ardından, Grup Yorum üyeleri yaptıkları açıklamada, “Direnişimiz siyasi bir zafere ulaşmıştır. Bütün dünya bu direnişi duydu. Siyasi bir zafer kazandık, şu an olumlu görüşmeler de yapılıyor. Bugün konser başvurusu da yapılıyor ve olumlu yanıtlanacağını umuyoruz” açıklamasını yaptı. İbrahim Gökçek’in durumunu yakından takip eden yüzbinlerce insan da derin bir nefes aldı. Şimdi ise bir ders alma zamanı!

Ağlamak değil, direnmek gerek!

İbrahim büyük olasılık ile eğer ara verdiği açlık grevine tekrar başlamayacaksa çok ciddi sağlık sorunları ile yüzleşecek bundan sonra. Gelelim bu süreçteki ‘insani’ karşı çıkışlara! Tabii ki insanlar ölmesin de, onur diye bir şey var, direniş diye bir şey var değil mi ama! Kimse sadece destan yazmak için kendini aç kalarak öldürmeye kalkmaz. Siyasi açıdan yeterince destek bulamazsa, böyle bir yönteme başvurur ve bu da saygı duyulasıdır. Acıya, ağıta bu noktada gerek yoktur. Bu eleştirilere dile getirenler, insan hayatını yüceleyip, onuru ve direnişi küçümseyenler, kendilerine acırlarsa biraz, biraz kendilerinin cesaretini ve hayatlarının anlamsızlığını sorgular ve direnişe lafla, emoji ile değil de bilfiil katılırlarsa, zaten hiç kimse kendini açlık ile öldürmez. Bir de böyle bakın derim meseleye!