Milli seferberliğin arkasında seçimler mi var?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sürpriz” açıklamalarını muhtarlarla yaptığı toplantılarda öğrenmeye alıştık. Eskiden belirli bir periyodda yapılan muhtarlar toplantısı şimdiler de daha da sıklaştı, Erdoğan bir şey açıklayacağı zaman toplanmaya başladılar. Sanırım muhtarların işi gücü yok, ne zaman “hadi toplanıyoruz” telefonu gelse bir solukta Ankara’ya koşuyorlar. Son yapılan muhtarlar toplantısında “milli seferberlik” ilan etti Erdoğan...

İlk başta bu milli seferberlik durumunun bir benzetme olduğunu “kenetlenelim, herkes sorumluluk alsın” isteğini ifade eden bir durum olduğunu düşündüm ancak gelişmeler gösteriyor ki “liberal aydınlarımız” gibi yanılmışım! Zira iki gündür bazı internet siteleri ve gazetelerde yayımlanan bir belge aslında bunun hazırlığının çoktan başladığını gösteriyor.

Oda TV’nin yayımladığı belgeye göre, 30 Kasım tarihinde Ankara’daki bazı otellere “Milli Müdafaa Mükellefiyeti Komisyon Kararı” başlıklı bir yazı gönderilmiş. Yazıda “Taraflar arasındaki teslim-tesellüm işlemleri ile uygulamanın 3634 sayılı kanun ve buna ilişkin Nizamname hükümlerine göre yapılmasını ve tedarikin aksamaması açısından karşılaşılan güçlüklerin Komisyonumuza bildirilmesini rica ederim” deniyor. Bu yazının anlamı şu: “Hazırlıklı olun, bir seferberlik durumunda otellerinize el konulacak!” Çünkü Millî Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu,  “Seferberlik ve savaş hali ile bu hallerin henüz ilan edilmemiş olduğu ancak savaşı gerektirebilecek bir durumun meydana geldiği gerginlik ve kriz dönemlerinde tüm vatandaşlar askerin ihtiyaç duyacağı herşeyi temin etmek zorunda” diyor.

Evet, ülke olarak kötü bir dönem yaşıyoruz, kentin ortasında bombalar patlıyor, siviller, kamu görevlileri katlediliyor. Ancak bu tür saldırıları Türkiye daha önce de yaşadı. Hatta 80 öncesinde cuntacıların çok sevdiği ifadeyle “kardeşin kardeşi vurduğu” dönemlerde bile milli seferberlik falan ilan edilmedi. Türkiye, en son milli seferberliği 2. Dünya Savaşı sırasında ilan etmiş, yani tüm dünyanın savaştığı bir dönemde.

Zaten OHAL içindeyiz, devlet istediğini yapıyor. İstediğini işten atıyor, istediğinin mal varlığına el koyuyor, istediği gazeteyi, TV’yi kapatıyor. Gazetecileri, aydınları, avukatları tutukluyor. Ordu, emniyet emrinde… Suriye’de sorun çözülmek üzere. Rusya destekli Suriye ordusu cihadçılarla savaşta önemli başarılara imza attı. Halep’in geri alınmasıyla birlikte diğer bölgelerdeki isyancıların gardının düşeceği de biliniyor. Yani Suriye ile bir savaş olasılığı yok denecek kadar az.

Hal böyleyken bu neyin seferberliği diye insanın aklına farklı senaryolar geliyor. Kiminle savaşacağız?

Peki milli seferbelik ilan edilmesi Cumhurbaşkanı’nın yasama, yürütme ve yargı üzerindeki fiili tek adamlığını nasıl değiştiriyor?

Seferberlik Kanunu, seferberlik ilanının Bakanlar Kurulu’nun tasarrufuna bırakıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan “milli seferberlik” derken görev ve yetkilerini düzenleyen 104. maddeyi bu yüzden vurgulamış olabilir mi? Yani 104. maddeye göre Bakanlar Kurulu’na başkanlık edecek. Erdoğan’ın başkanlığındaki Bakanlar Kurulu da Seferberliği uygulayacak. Seferberlik Kanunu’nun 15. maddesinde ise ilginç bir düzenleme var. Maddenin 2. Fıkrası Bakanlar Kurulu’nun yetkilerini anlatırken şöyle diyor.

 

“Seferberlik ilanına gerek görülmeden savaşa girilmiş veya muhasamat fiilen başlamış ise, kanunlarda yazılı savaşa ve seferberliğe ait hükümler ile yine kanunlarda savaş hali, savaş zamanı ve savaş esnası gibi hallerde uygulanacağı yazılı hükümlerden hangilerinin, nerelerde veya ne zaman uygulanacağı ve

bunlardan ne suretle vazgeçileceği, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun kararı ile belirtilir ve Resmi Gazete'de

yayımlanır. Bu karar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.”

 

Elbette yoruma bağlı, ama bu madde ile Cumhurbaşkanı başkanlığındaki Bakanlar Kurulu savaş hali, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hal gibi yasalarda ayrı ayrı düzenlenen kavramları kendi bildiğince uygulayabilir. Meclisi ise “bilgilendirir”.

 

Son günlerde “tüm dünya bir olmuş bize saldırıyor” açıklamalarının ve milli seferberlik hazırlıklarının arkasında yukarıda sıraladığım yetkilerin ele geçirilmesi mi yatıyor?

 

Yani Tayyip Erdoğan, tam da AKP ile MHP yeni Anayasa için anlaşmışken, bir kısa devre yapıp, seferberlik ilan ederek Anayasa’da olmayan, sadece Seferberlik Yasası’nın bir maddesinin bir bendine dayanan “tek adamlığı” mı ilan ediyor?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar