Pek okunacağını sanmadığım bir yazı

Bu yazımın pek okunacağını sanmıyorum.

Zira büyük bir ihtimalle, okurlarımızın çoğunluğu geceyi uykusuz geçirmiş olacak.

Seçim sonuçlarını TV’lerden, gelen telefonlardan izlemiş olacaklar.

Gelen haberlerle, zaman zaman üzülmüş, zaman zaman sevinmiş ama hep “gerilmiş” bir ruh hali içinde olacaklar.

Gazetemiz elinize geçtiğinde, seçim sonuçları, hemen hemen kesin bir biçimde ortaya çıkmış olacak.

Bu sonuca da ya üzülmüş ya da sevinmiş olacaksınız. Doğaldır ki ben, bu yazıyı kaleme aldığımda, sonuçlar hakkında hiç bir şey bilmiyorum.

Bu nedenle ben şimdi geçirdiğimiz seçim süreci hakkında bir şeyler söylemek istiyorum.

Seçim süreci başlayıncaya kadar, Türkiye’ye hâkim olan genel kanı, kısa sürede “hiç bir şeyin değişmeyeceği” noktasında idi. Bu nedenle MHP Genel Başkanının erken seçim çağrısı, buna AKP Genel Başkanının “daha erken seçim” kararı ile yanıt vermesi, ne iktidar yanlılarında ne de muhalefette bir heyecan yarattı.

Beklenenler oluyordu. AKP-MHP ittifakı kuruluvermişti.

İYİ Parti baskına uğramış, seçime girme yeterliliği kazanamamıştı.

Ne var ki CHP’nin iki beklenmeyen çıkışı ortalığı birdenbire allak bullak etti. 15 CHP Milletvekili, partinin kararı ile İYİ Partiye gidip grup kurdurdu.

Hemen sonrasında CHP-İYİ Parti- SP-DP ittifakı kuruldu.

AKP Reisinin “ittifak yapanlara baraj yok, yapmayanlara baraj var” komplosu çöküverdi. İYİ parti de seçimlere katılma hakkı elde etti.

Oyunlar muktedirlerin kursaklarında kaldı. İktidarda moral çöküntüsü başladı. Başladı başlamasına da durum hâlâ “çocuk Davut ile dev Golyat’ın dövüşü” gibi idi.

İktidarın başı, bu adaletsiz mücadelenin simgesi Tayyip Bey, bütün heybeti, sertliği, dokunulmazlığı ile ortada duruyordu.

Duruyordu durmasına da, birden Yalovalı bir köy çocuğu, bir Fizik Öğretmeni CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı oluverdi.
Küçük Davut’un sapan taşları gibi, Golyat’ı(!) hırpalamaya başladı. Hırpalamaya başladı da ne oldu?

Tayyip Bey’in bütün “dokunulmazlık”, “ulaşılmazlık”, “bir başka Tayyip yok” efsanesi yerle bir oldu.

Tayyip Bey de artık, “dokunulabilir”, “küçümsenebilir”, “alay edilebilir” bir fani olarak ete kemiğe büründü. Ete kemiğe bürününce, o yaratılmış mistik duman dağılınca, Tayyip Bey’in bütün havası söndü.

Örneğin o hayran olunan hitabetinin, camdan okuyamayınca “dut yemiş bülbüle” döndüğü ortaya çıktı.

Bir gün önce söylediğini ertesi gün unutup inkâr ettiği ekranlara yansıdı. “Her mahalleye bir kıraathane, kek” gibi akıllara ziyan vaatleri, daha doğmadan okullara gitme, çok önceden yapılmış kurumları kendisinin yapmış olduğunu sanma gibi hezeyanları, beden ve zihin sağlığı hakkında toplumda kuşkular yarattı.

Tayyip Bey ve onun temsil ettiği AKP, bu seçimleri şu anda kazanmış olsa bile, çok ağır yaralar aldı. “Dokunulmazlıklar”, “onunla baş edilmez” efsaneleri yerle bir oldu. Tayyip Bey sanal âlemde, çoluk-çocuğun alay konusu oldu. Bu yara ne onu, ne de yandaşlarını bir daha iflah etmez. Hayırlısı olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar