Gürcan Dağdaş: Cumhurbaşkanının seçilme şansı kalmadıkça parlamenter sisteme yeşil ışık yakacak

Gürcan Dağdaş: Cumhurbaşkanının seçilme şansı kalmadıkça parlamenter sisteme yeşil ışık yakacak

Eski Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş, ''Sayın Cumhurbaşkanında mevcut sistemle (50+1) bir daha seçilme şansının olmadığı kanaati pekiştikçe eski sisteme dönüş için yeşil ışık yakacağını tahmin ediyorum'' ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin kritik dönemlerinde milletvekilliği ve bakanlık yapan Gürcan Dağdaş, Türkiye'nin iç ve dış politikasını Polemik Haber Medya Grup Başkanı Hakan Kılıç’a değerlendirdi. Dağdaş, ''Sayın Cumhurbaşkanında mevcut sistemle (50+1) bir daha seçilme şansının olmadığı kanaati pekiştikçe eski sisteme dönüş için yeşil ışık yakacağını tahmin ediyorum''dedi.

İşte Dağdaş'ın Polemik Haber'e verdiği söyleşi:

• Türkiye’nin Suriye, Irak Libya Azerbaycan ve Doğu Akdeniz  gibi bir çok cephede sıcak çatışma zemininde bulunması ve iç dinamiklerin durumunu nasıl değerlendirirsiniz? 

Türkiye’nin dışarıya asker göndermesini sıcak çatışma alanlarında bulunuşunu eleştiren ve yanlış bulanlar olduğu gibi doğru bulanlar da var. Bunların tartışılması gayet olağan durumdur. Burada,  bir başka önemli konuyu dillendirmek istiyorum: İç cephenin önemini… Bakın Ulu Önder Atatürk; düşmanla mücadelede üç kuvvetin tayin edici olduğunu söyler: Birincisi ‘milletin kendisi, ikincisi ‘meclis’ ve üçüncü olarak da ‘silahlı kuvvetler’ gelir. Bu üç kuvvet, iki cephede savaşır: İlki iç cephe, diğeri ise dış cephe... 

‘’KALEYİ İÇİNDEN ALMAK, DIŞINDAN ZORLAMAKTAN ÇOK KOLAY’’

Atatürk, Nutuk’ta bu durumu şöyle açıklıyor: 
“Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği cephedir. Dış cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, mağlûp olabilir; fakat bu durum, hiçbir zaman bir memleketi, bir milleti yok edemez. Önemli olan, memleketi temelinden yıkan, milleti tutsak ettiren, iç cephenin çökmesidir. Bu gerçeği bizden daha çok bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne kadar başarılı da olmuşlardır. Gerçekten “kaleyi içinden almak”, dışından zorlamaktan çok kolaydır. Bu amaçla şahıslarımıza kadar temasa gelebilen bozguncu mikropların, araçların varlığını iddia etmek doğrudur. Meclis’in düşünüş biçimi, çalışması, vaziyeti, düşmana ümit verici olmadıkça iç ve dış cephelerimizin yerinden oynamasına olanak ve olasılık yoktur.” 

‘’İÇ CEPHEMİZ YIKILAN BİNALARIN TAŞIYICI KOLANLARININ HALİNİ HATIRLATIYOR’’

Büyük önderin tespitlerinin tercümeye ihtiyacı yoktur. Bu tespitler üzerinden iç cephenin hali pürmelaline gelin birlikte bakalım. İç cephenin harcı: ekonomi, paranızın ederi, yerli ve milli üretim, eğitim, toplumsal barış, kuvvetler ayrılığı, adalet, özgürlükler, demokrasi, kutsalların ederi, liyakat, bilim, akıl, vicdan, diplomasi, devlet-millet ahengi, birleştirici dil, güven, güvenlik, adil paylaşım gibi unsurlardan oluşur! Şimdi bu harcın hangi unsurunu ele alırsak alalım önümüze çıkan tablo, yaşadığımız acılı jeolojik depremler sonrası yıkılan binaların taşıyıcı kolanlarının halini hatırlatıyor. Kolonlarda kullanılan çimentoya elinizi attığınızda toz gibi dağılıyor, demire elinizi attığınızda lime lime olmuş kopmuş parçalar elinizde kalıyor. 

‘’HER ŞEY İTHAL AMA YERLİ VE MİLLİ NUTUKLARI ATILIYOR’’

Bakın paramız pul olmuş tefecilerin elinde pabuççu muştusuyla sıkıştırılıp duruyoruz! Hak ve hukukumuzdan, egemenlik hakkımızdan vazgeçmemiz isteniyor! Samandan ota, yediğimizden içtiğimize, giyindiğimizden kullandığımız araç gerece kadar hepsi ithal ediliyor. Ama yerli ve milli nutukları atılmaya devam ediyoruz! Şüphesiz ki arızalı saatte vaktin bir bölümünü doğru gösterir, savunma sanayindeki gelişmeleri bu manada görmek mümkün! Memnuniyetimizi ifade ediyoruz. 

‘’200 ÜNİVERSİTEMİZ VAR İLK 400’ÜN İÇİNDE DEĞİLİZ’’

Eğitim diye bir kavramdan bahsedilebilir mi? İlk ve orta öğretimden üniversiteye kadar uluslararası ölçümlemelerde Güney Afrika ülkeleri düzeyine düşmüşüz. Milyonlarca üniversite diploması var, karşılığı iş-aş üretim etmiyor. 200 üzerinde üniversite var diye övünüyoruz, uluslararası sıralamada ilk dört yüzün içinde değilsiniz! İmam Hatip histerisinin sonuçları ortada. Akademik kadronun düzeyi ortada. Her bakan “eğitimde tarihi reform” diye duvardan bir tuğla çekerek yıkıma yardımcı oluyor. 

‘’TEK ADAM YÖNETİMİ TESCİLLENMİŞ VAZİYETTE’’

Toplumsal barıştan bahsetmek mümkün mü? Herkes bir sebepten ötekini düşmanlaştırmış, en küçük farklılık kavga sebebi. Kabileleşmiş, cemaatleşmiş, aşiretleşmiş, çeteleşmiş karşıt mevzilere girmiş bir toplum. Kuvvetler ayrılığı sadece kâğıt üzerinde, tek adam yönetimi tescillenmiş vaziyette. Astığı astık, kestiği kestik...  Adaletin esemesi okunmuyor, ”güçlünün hukuku” adalet diye tedavülde! Yasa, anayasa sadece yazılı metinlerde ‘şekil şartı’nı yerine getirmek için var!  Özgürlük sadece iktidarın lehtarlarının hakkı, geriye kalan konuşamaz, yazamaz, itiraz edemez, aksi davranan zindan, açlık, işsizlik ve aşağılanmak kaderine mahkûm ediliyor! 

‘’TÜRKİYE’DE GÜVEN YOK DENECEK KADAR AZALMIŞ’’

Demokrasi, cumhurbaşkanının söylediği gibi ‘tramvay ve durağa gelindiğinde inildi!’ Ortak kutsallarımız, ayrışmanın dinamosu ve çürümüş vaziyette! İktidara sadakatin, liyakati unutturduğu bir kabile yapılanması mevcut!  Diplomasi, yüzlerce yıllık hafızayı silmek için özel yetiştirilmiş kadroların başarısızlığının dünyaya faş olduğu bir halde! Devlet; millet için vardan, iktidar kabilesi için var olan bir “devlete” dönüşmüş vaziyette! Birleştirici dil kullanmak suç, ayrıştırıcı dil kullanmak bizzat iktidar seçkinleri için bir hak ve sopa! Güven; fertler arasında ve devlet ilişkilerinde yok denecek kadar azalmış vaziyette! Güvenlik; sokakları kriminal çetelere teslim olmuş, cinnet halinin kuşatması altında birey, ağzına kadar dolu cezaevleri, onlarca milyon insan davalık! Adil paylaşım; nüfusun yüzde 80’i parya, köle, ianeye muhtaç, iktidar kadroları, onların iş ortağı türedi iş adamları, eş dost akraba yaren içinse; bal kaymak kuş sütü! 

‘’DURUMUMUZ, ÇADIRIMIZIN ÇALINDIĞINI GÖSTERİYOR’’

Demem o ki; iç cephede vaziyet her an iç çatışma riski dâhil her türlü ‘enfeksiyon’a fitneye açık hale gelmiştir. Bu sorunuza cevabımı durumumuzu karikatürize ederek sonlandırayım: “İki avcı keklik avı için avlanacakları alana gitmişler. Akşama kadar vuracak keklik bulamamışlar. Geceyi geçirmek için çadırlarını kurmuş ve uykuya dalmışlar... 

Gecenin bir saatinde, avcılardan biri uyanmış ve arkadaşını dürtmüş, uyandırmış ve sormuş: "yukarıya bakınca ne görüyorsun?" 


Uyandırılan avcı, gözlerini yukarıya dikmiş ve gördüklerini anlatmaya başlamış: 
"Ayı görüyorum, yıldızları görüyorum ve Tanrının gücünü düşünüyorum "demiş... 
Soruyu soran avcı: "Ulan, bırak ayı yıldızı, çadırımızı çalmışlar çadırımızı" diye bağırmış...” 
yani ifade etmeye çalıştığım halipürmelalimiz, iç cephede çadırımızın çalındığını gösteriyor? 

• Dış cephede asker ve diplomasimizin pozisyonuna dair kaygılarınız mı var? Başarı veya başarısızlık kıstasınız ne olur?

Ben iç cephenin perişan halinin, askerinizin diplomasiniz başarısını uzun ömürlü ve kalıcı kılmayacağını söylemek istiyorum!

‘’ÜLKEM ADINA KAYGILARIM VAR’’

• Sizin Suriyeli ilticacıların Gaziantep çöplüğündeki halleriyle ilgili bir değerlendirmeniz var. Bunu anlatabilir misiniz? Bunu sıkça dile getirmenizin bir maksadı var mı? 

 Evet, her vesileyle bu anekdotu ifade ediyorum, zira ülkem adına kaygılarım var.

Mevzu şudur:

Türkiye’ye sığınan Suriyeli sığınmacılarla ilgili bir belgesel izliyordum. Belgeselin bir bölümünü çevirip çevirip tekrar tekrar izledim ve her izleyişimde, “Allah’ım bizi, memleketimizi muhafaza et, aklımızı başımıza devşir” diye dua ettim...

Gaziantep’te, çöp tepelerinin içinde debelenen 15-20 kişilik Suriyeli bir gurupla, bir gazeteci söyleşi yapıyor...

Gazeteci, çöpleri karıştıran Suriyeli bir gence soruyor: “Suriye’de ne iş yapardın?”  

Suriyeli genç içini çekerek: ”Şam’da, giysi mağazam vardı.”  

Gazeteci: ”neyi yanlış yaptınız da ülkeniz, dolayısıyla siz bu hale düştünüz?”  


Suriyeli genç: ”Emperyalizm ve Esat bizi bu hale getirdi dersem eksik söylemiş olurum. Akılsızlığımız bizi bu hale getirdi. Ben Sünni Arap’ım, bizimkiler nüfus olarak Suriye’deki en büyük nüfus, ancak azınlık Aleviler memleketi idare ediyor diye bileniyor isyan ediyordu. Alevilere düşmanlaştık. Şu karşıdaki arkadaş Alevi Arap’tır, onlarda görünürde memleketi biz idare ediyoruz ama ekonomi bir avuç Hristiyan’ın elinde bu olamaz diye Hristiyanlara düşmanlaştı. Şuradaki arkadaş Kürt’tür. Bizi adam yerine koymadınız diye Alevi Sünni farkı gözetmeksizin Araplara düşmandı. Şu arkadaş Türkmen’dir, niye bizim esememiz okunmuyor diye Araba, Kürde düşmandı. O çöp çuvalını taşıyan Yezididir ve Müslümanlara içten içe husumet taşıdı. Anlayacağınız bir birimize o kadar düşmanlaştık ki, emperyalistlerin işini kolaylaştırdık ve bir birimizi boğazlamaya başladık. Hal böyle olunca bu günkü sonuç ortaya çıktı. Yani anlayacağınız Suriye’de kendi evimizdeki sofrada bir araya gelemedik ama Gaziantep çöplüğünde bir araya geldik, bu hal akılsızlığımızın bir sonucudur!”

Bu anekdotu sık sık vurgulamamdaki amacım, iç cephenin dağınıklığının zafiyetinin ve emperyalistlerin fitnesine açık bir zemin olduğuna dikkat çekmektir! 

‘’CUMHURBAŞKANININ İÇ CEPHEYİ TOPARLAMASI GEREKİR’’

• İç cephenin perişanlığının ortadan kaldırılmasında atılması gereken ilk adım ne olmalıdır? 

‘Ailenin reisi’ olduğunu söyleyen Sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiğim iç cephedeki sıkıntıların oluşmasındaki davranışlarından, kararlarından, uygulamalarından ve söylemlerinden vazgeçmesi gerekir. İç cephenin toparlanması, tedavi edilmesi için, başta tüm muhalefet partileri, STK, Meslek örgütleri, kanaat önderlerini çağırıp konuşması istişare etmesi ve onarıma başlaması gerekir. 

‘’SÜREÇ CUMHURBAŞKANINI ZOR DURUMA DÜŞÜREBİLİR’’

• Bunu yapar mı? 

Bugüne kadar bıraktığı izlenim yapmayacağını işaret ediyor. Yine de umudumu korumak istiyorum. Zira süreç hem memleketi hem de sayın cumhurbaşkanını çok zor durumlara düşürebilir, bunu görmeli… 

• Erken seçim bekliyor musunuz?   

Bu sorunuza karşı bir soru sorarak cevap vereyim. Siz Recep Tayyip Erdoğan olsanız kaybedeceğinize dair somut emarelerin oluştuğu bir seçime gider misiniz? Bence gitmezsiniz. İlle bir öngörüde bulunmamı istiyorsanız buna şöyle cevap vereyim: İktidar tarafında hazırlığı yapıldığı söylenen partiler ve seçim yasasıyla ilgili düzenlemeler meclise gelecek. Bu görüşmeler sırasında güçlendirilmiş parlamenter sistemin çok konuşulacağını tahmin ediyorum.  Yani sayın cumhurbaşkanının mevcut sistemle (50+1) bir daha seçilme şansının olmadığı kanaati pekiştikçe eski sisteme dönüş için yeşil ışık yakacağını tahmin ediyorum.