
Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a: Kenan Evren'den ne farkınız var
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Eşref Kolçak'ı anarak konuşmasına başlayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından önemli kesitler şöyle:
Anadolu Ajansı muhabirinin cansız bedenine ulaşıldı. Abdülkadir Nişancı'ya allahtan rahmet ve arkadaşlarına başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
SEÇİMLE GELEN HERKESE SAYGI DUYULMASI GEREK
Seçimle gelen herkese bizim saygı duymamız gerek. Hangi partiden olursa olsun.
NAMUSLU GAZETECİLERİ YILDIRAMAZSINIZ
Geçen hafta bir gazeteci arkadaşımız saldırıya uğradı. Ankara'da önce Yavuz Selim Demirağ'ı ziyaret ettim. Gazetecilik kamu görevidir. Ya haber olarak yazar ya yorum olarak yazar ama sonuçta bir kamu görevi yapar. O görev yaptığı zaman belli çevreler rahatsız olabilirler. Ama gazeteci halkı aydınlatmak zorundadır.
Saldırıya uğradı, saldıranlar yakalandı, sonra serbest bırakıldılar. Antalya'da İdris Özyol ve Ergin Çevik saldırıya uğradılar ve saldırganlar yine serbest. Adana'da Hakan Deniz saldırıya uğradı ve ODA Tv yazarı Sabahattin Önkibar da saldırıya uğradı ve saldırganlar serbest bırakıldı.
Şiddet uygulandıktan sonra bu gazeteciler yazamaz diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hiçbir namuslu gazeteci dayak yedi diye korkmaz. Adalet istiyoruz! Birisi haksızlığa uğruyorsa adalet mekazismasının devreye girmesi gerekiyor.
ADALET SAĞLANANA KADAR RABİA NAZ CİNAYETİNİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ
Geçen hafta Şaban Vatan geldi, Rabia'nın babası. Bir dedektif gibi olayları araştırıyor. Karşısında bir güç var. Adaletin önünü tıkamak istiyorlar. Faillerin yakalanmasını istemiyorlar. Rabia Naz 11 yaşında, hayat dolu bir kız. Öldürülmeden önce dondurmacıya arkadaşlarıyla gidiyorlar. Haber geliyor, Rabia evin önünde sırt üstü yatıyor ve ağır yaralı. Bir ayağı kırık. Ambulans hastaneye götürüyor ve bir süre sonra vefat haberi geliyor. Ne deniyor; intihar etti.
Öğretmenlerine, arkadaşlarına soruyorlar; hayat dolu bir kız. Sonra baba araştıyor. Olayın traifk kazası olduğunu söylüyorlar. Doblo marka aracın çarptığı söyleniyor. Baba anlatamıyor derdini. Araştırma istiyor, soruşturma istiyor. Savcı gizlilik kararını koruyor. Savcıya da sormak lazım, nasıl bir vicdanla bu kararı veriyorsun.
Bir gazeteci arkadaşımız Metin Cihan, olayı takip ediyor. Olayın ortaya çıkması için her şeyi yapıyor. Ambulansta video kaydı vardı, polis sildirdi. Bunun talimatını kim verdi, hangi güç yaptı, kim yaptı. Saçından ayağına kadar hızar tozu bulanmıştı. O metruk evde toz ve saman. Belediye o evin yıkımına karar veriyor. Delilleri yok etmeye karar veriyorlar. 11 yaşında bir çocuktan bahsediyoruz. Failler bulunmasın diye telefon üstüne telefon ve polisler olayı kapatmak istiyor.
4-5 katlı bir bina, binadan atlıyor sözde çocuk. Polisler "Olay yerinde inceleme yapalım" diyorlar. 70 kilo ağırlığındaki çuvalı polisler aşağıya atıyorlar ama çuval düşmüyor. Gerçekler bilindiği halde olay kapatılmak isteniyor. Yargıya ve polislere seslenmek isterim: Sizin göreviniz adaleti sağlamak, sizin göreviniz bir çocuğun göz göre öldürülmesine tanıklık etmek değil, onu yapanları bulup, çıkarıp adalete teslim etmektir. Rabia Naz'ın ne günahı var? Sonra babayı şikayet ettiler, akli dengesi yerinde yoktur diye. İnsaf ya. Bizler takipçsi olacağız. Ta ki adalet gerçekleşinceye kadar.
CUMHURBAŞKANLIĞI SIRADAN BİR MAKAM DEĞİLDİR
AKP'li kardeşlerime sesleniyorum. Madem ki beraber yaşıyoruz, sonuçta bu memlekette hepimiz huzurla yaşamak istiyoruz. Açlığın, yoksulluğun olmadığı bir ülkede yaşamak istiyoruz. Cumhurbaşkanı var mı; var... Seçimle mi geldi; evet... Siyasi mensubiyeti ne; AKP... Peki ne yaptı? İlk yaptığı iş TBMM'de yemin etti. Yemin metnini okuyorum. "Üzerime aldığım görevi, tarafsızlıkkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağımı, büyük Türk mişleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine yemin ederim"
Namus ve şeref kavramının ne kadar önemli olduğunu defalarca anlattım. Cumhurbaşkanı devletin sigortasıdır. Herkesin temsilcisidir. Devletin başıysa, bir partinin başı olamaz. Devlet kime hizmet eder? Bütün vatandaşlarına hizmet eder...
Her vatandaş kanunlar önünde eşittir. O nedenle tarafsız olması gerekiyor. Bir Cumhurbaşkanı günün 24 saati belediye seçimleriyle uğraşır mı? Erdoğan belediye başkanı mı olacak. Ben vicdan sahibi AK Parti'li kardeşlerime sesleniyorum. Cumhurbaşkanlığı sıradan bir makam değildir.
Devleti mi yönetecek, belediyeyi mi yönetecek. Vicdan, ahlak sahibi herkese bu soruyu soruyorum. Erdoğan, 2002'de AKP Genel Başkanı seçildin. Hatta seçilemiyordun. Anayasanın değişmesi lazım. Birinci olan partinin genel başkanı meclise giremiyordu. Anayasayı değiştirdik, ne oldu geldi. Ankara'da Keçiören'de mütevazi bir evde oturuyordu. Milletvekili lojmanlarının da satılması gerektiğini söyledi. Kimse itiraz etmedi. Aynı şekilde meclisin 6 bin çalışanı var 3 bine indireceğiz dedi. Bugün sordum mecliste yaklaşık 8 bin kişi çalışıyor. Bakın size bir kişiyi anlatıyorum. Samimi olarak anlatıyorum. Rakam ve zaman vererek anlatıyorum. Yönetici haricindeki tüm makam araçlarına son vereceğiz dedi. Sadece İstanbul Büyükşehirden örnek vereceğim. Sayıştay raporuna göre İBB'de 643 yönetici var. Makam aracı 1717. Vicdana sesleniyorum. Açlıktan ölen Kübra bebeği onlar unuttu ben unutmadım.
Ben halkın arasındayım diyordu. Yazlık, kışlık sarayı var 1100 odalı. Uçan sarayı var. Bir yere orduyla gidiyor. Binlerce polis, yüzlerce araba. Savaşa mı gidiyoruz. Nedir bu lüks, bu şatafat. Siz bunu doğru buluyor musunuz. Her benzin, her mazot fakir fukaranın cebinden çıkıyor. Ya arkadaş 2002'de Keçiören'de oturan Erdoğan, kibir abidesi olmuş durumda. Kibir iyidir diyorsan git oyunu ver kardeşim. Ben illa demiyorum gel bana oy ver ama Allah'ın verdiği en deüğerli şey akılsa bunu kullancağız. Çocuk açlık tanölecek beyefendi bin yüz odalı yerde oturacak. Dünyanın hiçbir ülkesinde israf itibar değildir. Hele bizim gibi ülkede. Milyonlarca işsizin olduğu yerde.
Gün düşünme günü, gün ahlak, adalet, vicdan günü. Ben senin vicdanına seslenmeyeceğim de kimse sesleneceğim. Bizim paramızı kullanıyor. Bakınız 2002'de geldi başka bir şey daha yaptı. Yolsuzlukları araştırma komisyonu kurdu. Ben bu komisyonun üyesiydim. Komisyon başında Azmi Ateş vardı. Oturduk beraber araştırdık. Azmi Ateş bir daha milletvekili olamadı. Niye olamadı. AKP'li kardeşlerime sesleniyorum. Azmi Ateş AKP'nin milletvekiliydi.
Yolsuzluklar bitti mi, yoksulluk, yasaklar bitti mi? Ne oldu. Bırakın mücadele etmeyi. Yönetenler gırtlaklarına kadar yolsuzluk içindeler. Üç bakanın yolsuzluk dosyası yüce divana gönderilmedi. Hani kul hakkı yemek günahtı.
Ne diyorlardı yoksulluğu bitireceğiz. Memlekette yoksulluk bitti mi. 17 yıldır ülkeyi yönetiyorlar. Bakınız 2002'de bir esnaf başbakanlığın önünde yazar aksa attı. İntihar eden yoktu. Şİmdi intihar edenler, kendini asanlar var. Her şey var. 17 yılın sonunda nereye geldik. Vatandaş borç batağında. Devletin resmi rakamlarına göre kredi kartı borcu 518 milyar lira. Milyonlarca vatandaş borç batağında.
Devlette borç batağında. 81 milyonun ödediği vergiler bir yana bir de devleti brca soktular. İç borç 653 milyar lira. Dış borç 557 milyar lira. Nereye gitti bu para. Yoksulluk, açlık dizlik boyu. Çöp kutularından bir şeyler toplayan yüzlerce kadın, çocuk var. Sen sormayacak mısın kardeşim. Aklını kullanmayacak mısın kardeşim.
TÜRKİYE'yi YÖNETEMİYORLAR
Yönetemiyorlar Türkiye'yi, devlet liyakatla, ahlakla yönetilir. Devlet vatandaştan alınan her kuruşun hesabını vererek yönetir. Devletin her şeyini dolara bağladılar. Biz yerliyiz diyorlar. Dolar alan yanacak diyorlardı. Şimdi T.C bankalarında mevduatın yarısından fazlası dolar hesabı. Ne demek bu vatandaş güvenmiyor. Memleketi bu hale kim getirdi. Dış güçler mi? Onlar mı söyledi gel benden borç al diye.
Son bir yılda bir milyon 376 bin kişi işsiz kaldı. İşsizlik nedir biliyor musun kardeşim. Ama gidiyorsun çocuğunu işsiz bırakan oy vereceğim diyorsun. Niye veriyosun kardeşim. Senin çocuğun iş buldu belki, komşunun çocuğu işsiz, amcağnın çocuyğu işsiz. TÜRK İŞ'ê göre açlık sını 2 bin 124 lira. Asgari ücret ne kadar 2 bin 20 lira. Bizim belediyelerde 2 bin 200 lira o ayrı. Açlık sınırının altına asgari ücret mi olur ya.
8 milyon 500 bin kişi asgari ücrret ya da altına gelir elde ediyor. Bir milyon 800 bin kişi asgari ücretin altında gelir elde ediyor.
8 milyon 475 bin işsizimiz var. 16 milyon kişi doğru dürüst evine ekmek götüremiyor. 16 milyon ahnede babalar çocuklarına harçlık veremiyor. 17 yıldır yönetiyorlar. Beylerin bir eli yağda bir eli balda. Yoksulluğu çeken sensin. Saray'da oturan diyor ki, herkes iş bulacak diye bir şey yok. Tam bir kibir abidesi. Herkesi aşalığıyor. İnsaf ya. Ya bir vtadanşı bir dinle ya.
Cumhuriyet tarihinde bu millet ilk kez soğan ve patates kuyruğuna girdi. Ya bereketli topraklar var kardeşim. Çiftçilerimiz var, gençlerimiz var. 17 yılın sonunda memleketi getirdikleri nokta bu.
Sadece İstanbul'da bir milyonu aşkın hanenin ya doğalgazı, ya suyu, ya elektirği kesik. Ben İstanbul'da oy kullancak olan İstanbullu kardeşlerime seleniyorum. Bu bir milyonu aşkın hanede su akmazsa, elektrik kesilirse, oradaki çocuklar ne olur.
Oy verdiğiniz oya ihanet edenin arkasından niye gidecekseniz. Ekrem İmamoğlu'nun il yaptığı iş uyuşturucuyla ilgili komisyon kuralım dedi. Reddettiler. Sizin vicdanınıza seleniyorum. Peynir ekmek gibi satılıyor bunlar. Önce uyuşturucuya alıştırıyorlar sonra satıcı oalrak kullanıyorlar. Beka sorunu budur. Çocuklarımızın geleceğini çalıyorlar.
Yasaklarla mücadele edeceğiz dediler. Hapiste yazar mı olur dediler. Bunlar darbe dönemlerinde olmuş dediler. Bugün T.C. hapishanelerinde milletvekilleri, yazar, avukat, öpğrenci yok mu var. Fabrika yapacaklarına hapishane yapıyorlar. Bir de diyorlar ki daha modern hapishane yapacağız. Millet fabrika istiyor, hapishane değil.
Üstelik hapishaneden parası olan çıkıyor. Erdoğan'ın avukatını tutan çıkıyor. Onların dayıları var.
KENAN EVREN'den NE FARKINIZ VAR
Eren Erdem 333 gündür hapiste. Sizin Kenan Evren'den ne farkınız var. Ayşe Düzkan, gazeteci 29 Ocak'tan beri hapiste. Osman Kavala 500 gündür hapiste.
Dış politikada hangi başarımız var. Senin Suriye, Ortadoğu bataklığında ne işin var. Mustafa Kemal'in güzel bir kuralı var. Yurtta sulh cihanda sulh. Bütün komşularımızla aramız iyiydi. Şimdi Libya'ya silah gönderiyorlar. Yazık, günah değil mi arkadaşlar.
Suriye'de, Libya'da, Yemen'de kan akıyor. Dünya coğrafyasında sadece müslüman ülkelerde kan akıyor.
Irak-İran savaşında özellikle AKP'li kardeşlerim unutmasın. İran'daki Irak temsilcisi bizim bükelçimizdi. Irak'ta da İran'ı Türkiye büyükelçisi temsil ederdi. İki ülkede bize güveniyordu.
Damat habire dengelemeden bahsediyor. Vatandaşın dengesi kalmadı. Hangi dengeden bahsediyorsunuz. Sizin enseniz kalın.
Geçen yıl pazara gittiğinde ne alıyordun, şimdi ne alıyorsun bir bak. Kurtulmuş diyor. Önce 23 Haziran'ı geçirelim sonra tövbe ederiz. Ekrem İmamoğlu'nun hakkını yediler. 23 Haziran'a kadar günaha girmeye devam.
Tövbe için Allah'a şart koşuyorlar. Ne diyeyim ben bunlara.