Atatürk: Emperyalizme ve kapitalizme karşı...

Atatürk: Emperyalizme ve kapitalizme karşı...

Kuruluşunun 100. yılında, Mustafa Kemal Atatürk’ün TBMM’de yaptığı konuşmalar bir araya getirildi ve kaynak niteliğinde önemli bir çalışmaya imza atıldı.

OĞUZ TURGAY

TBMM’nin kuruluşunun 100. yılı şerefine İnkılâp Kitabevi tarafından yayımlanan 'Mustafa Kemal Atatürk’ün Mecli̇s Konuşmaları', Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gizli ve açık oturumlarında yaptığı konuşmaları ve Meclis’te okunan tezkereleri ilk kaynaklarından, yorumsuz olarak bir araya getiriliyor. Kurtuluş Güran ile yayıma hazırladığı kitap hakkında bir araya geldik.

Atatürk'ün Meclis konuşmalarını kitaplaştırma fikri nasıl ortaya çıktı? TBMM’nin kuruluşunun 100. yılı için hazırlandığınını söyleyebilir miyiz?

TBMM'nin 100. kuruluş yılı yaklaşırken, bir yayıncı olarak bugünü anmanın en güzel bir yolunun Meclis'imizin ve Cumhuriyet'imizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Meclis konuşmalarını bir araya getirmek olduğunu düşündük. Bu konuda daha önce yayımlanmış kitaplar vardı. Fakat hem eksiklerdi hem de orijinal (Osmanlıca) dilinde yayımlanmış olmaları sebebiyle günümüz okurunun anlayıp yararlanabileceği nitelikten uzaklardı. Dolayısıyla bu konuşmaları ilk kaynaklarından eksiksiz derledik, farklı kaynaklar arasındaki farklılıkları ve açıklamalarımızı dipnotlarla belirttik ve dilini günümüz okurunun rahatlıkla okuyup anlayabileceği şekilde, dönemin söyleyiş özelliklerini de koruyarak sadeleştirdik. Ve TBMM'nin kuruluşunun -bu anlamda millî devrimimizin- 100. yılında bir armağan olarak okurların beğenisine sunduk.

MUSTAFA KEMAL GİBİ DÜŞÜNMEK

Kitabın hazırlık süreci ne kadar sürdü ve toplamda kaç konuşma metni yer alıyor?

Mustafa Kemal Atatürk'ün Meclis Konuşmaları kitabı üç-dört yıllık bir hazırlık sürecine dayanıyor. 887 sayfalık kitapta Atatürk'ün Meclis'te okunan tezkereleriyle beraber toplam 220 konuşması yer alıyor. Kitabın büyük kısmını Atatürk'ün, Meclis'in açıldığı 23 Nisan 1920 ile cumhurbaşkanı seçildiği 29 Ekim 1923 tarihleri arasındaki konuşmaları oluşturuyor (777 sayfa). Bu tarihten sonra yalnız yeniden cumhurbaşkanlığına seçilmesi üzerine yaptığı konuşma ve yeminleri ve yılda bir yaptığı Meclis açış konuşmalarını görüyoruz (94 sayfa).

Kitap hazırlık sürecinde karşılaştığınız Atatürk portresi hakkında sizin düşünceleriniz nedir?

Atatürk, devrimci duruşuyla, düşünüşüyle, yaşamıyla bugün hepimiz için kıskanılacak, ideal bir lider. Konuşmalarını okuduğumuzda onun en ümitsiz, karamsar şartlarda bile halkına, milletine güvendiğini görüyoruz. Atatürk devrimciliğinin ayırıcı vasfı bu diyebiliriz. Bu konuşmalarda Atatürk'ün hedefine ilerlemekteki müthiş kararlılığını, olguları tahlil etmekteki bilimselliğini, taktik ve strateji ustalığını görüyor, “Mustafa Kemal gibi düşünmek” deyiminin ne demek olduğunu anlıyor ve 20. yüzyılda bağrından böyle bir lider çıkarmış büyük bir milletin ferdi olmanın haklı gururunu duyuyoruz.

NAMIK KEMAL DİZELERİNE DÜZELTME

Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gizli ve açık oturumlarında yaptığı konuşmalarında öne çıkan ilginç ya da çok önemli detaylar nelerdir?

Örneğin 13 Ocak 1921 günü Bursa Mebusu Muhittin Baha Bey'in ardından kürsüye çıkıyor ve Namık Kemal'in “Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini/ Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini” şeklindeki dizelerini andıktan sonra bunu şöyle değiştiriyor: “İşte ben bu kürsüden bu yüce Meclis'in Reisi sıfatıyla, yüksek heyetinizi teşkil eden bütün üyelerin her biri namına ve bütün millet namına diyorum ki: Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini/ Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.”

Yine örneğin 18 Kasım 1920 günlü Halkçılık Beyannamesi'nden 23 Nisan 1920'de kurulan meclisin: “Emperyalist devletlerin, devlet ve milletimizin hayatına açıkça kastetmeleri neticesinde meşru müdafaa için toplanan”; “hayat ve bağımsızlığını yegâne ve mukaddes emel bildiği Türkiye halkını emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve zulmünden kurtararak, irade ve hâkimiyetinin sahibi kılmakla gayesine ulaşacağı” inancında olan; “milletin hayat ve bağımsızlığına suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzlerine karşı müdafaa ve bu maksada aykırı hareket edenleri cezalandırma azmiyle kurulmuş bir orduya sahip” olan ve emir ve kumanda yetkisi kendi manevî şahsiyetinde bulunan; “halkın öteden beri maruz bulunduğu sefalet sebeplerini, yeni vasıtalar ve teşkilatla kaldırarak yerine refah ve saadet ikame etmeyi başlıca hedefi” sayan; “dolayısıyla toprak, maarif, adliye, maliye, iktisat ve vakıflar işlerinde ve diğer meselelerde toplumsal kardeşlik ve yardımlaşmayı hâkim kılarak, halkın ihtiyaçlarına göre yenilikleri ve tesisleri vücuda getirmeye çalışacak” olan bir meclis olduğunu öğreniyoruz.

'GÖKTEN VE GAİPTEN DEĞİL'

Hayatını emek harcamadan geçirmek isteyen insanların toplumumuz içerisinde yeri ve hakkı olmadığını söyleyerek emeğin değerini vurguladığını okuyoruz:

“Toplumbilim noktasından bizim hükümetimizi ifade etmek lazım gelirse "halk hükümeti" deriz. […] Toplumsal doktrin itibariyle dahi düşündüğümüz zaman, biz hayatını, bağımsızlığını kurtarmak için çalışan emek erbabıyız, zavallı halkız. Mahiyetimizi bilelim. Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız. Dolayısıyla her birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Fakat çalışmak sayesinde biz hakkı kazanırız. Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını emek harcamadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur, hakkı yoktur. Leys-el el insan e ila masa'y. [İnsan ancak çalışmakla insan olur.]”

Takip ettiği yolu “bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı mücadele” olarak tanımladığını görüyoruz:

“Halkçılık, toplumsal nizamını emeğine, hukukuna dayandırmak isteyen toplumsal bir doktrindir. Efendiler, biz bu hakkımızı saklı bulundurmak, bağımsızlığımızı emin bulundurabilmek için heyeti umumiyemizce, heyeti milliyemizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücahedeyi uygun gören bir mesleği takip eden insanlarız.”

Prensiplerinin dogmalardan uzak olduğunu, ilhamını doğrudan doğruya hayattan aldığını okuyoruz:

“Prensipleri[mizi] gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.”