Süleyman Karan

Süleyman Karan

SALGIN GÜNLERİ VE İNSANLIK HALLERİ

Covid-19, SARS ve MERS’ten sonra üçüncü büyük salgın tehlikesi olarak tüm dünyaya yayılıyor. Yayılmaya da bir süre daha devam edecek. Corona tipi virüslerin üçüncü versiyonu olarak, ekonomiden sosyal yaşama ve ahlaka kadar insanlık ciddi bir sınav veiyor ve verecek.

Çin atlattı gibi...

Önce hükümetler ile başlayalım. Görünen o ki, hükümetler proaktif önlemler almak konusunda çok başarılı bir sınav veremedi. Yine belirtmeliyim ki, liberallerin tüm kara çalmalarına rağmen, virüsün ortaya çıktığı Çin, kendine özgü önlemler ile büyük bir felaketi en az hasar ile atlatan ülke olarak tarihe geçecek. “Hasta yurttaşlarını kurşuna diziyor”a kadar uzanan yalanlar silsilesine rağmen, soğukkanlı bir biçimde milyonlarca insanı karantinaya almayı başardı Pekin ve şimdi artık salgın bu ülkede çan eğrisinin zirvesinden düşüşe geçmiş gibi görünüyor. Sanırım, bu kadar yoğun nüfuslu bir başka ülke, böylesi bir krizden bu kadar az hasar alarak kurtulamazdı.
İtalya’daki anormal durumun çeşitli sebepleri var. Bunlardan biri de sanırım Kuzey İtalya’da Çin firmaları tarafından satın alınmış işletmelerde, çok sayıda Çinli’nin çalışıyor olması. Bir de tabii ki kurvaziyer turizmi kaynaklı bir özel durum. Hem gemilerden gelen turistler hem de bu Çin nüfusu sebebiyle, diğer Avrupa ülkelerine göre çok daha fazla vaka ve ölüm söz konusu. Hükümetin de yetersizliği yakında ortaya çıkacaktır büyük olasılıkla.
Türkiye’ye gelince... Öncelikle önlemlerin çok geç alındığı ortada. Açıklamalardaki inandırıcılık ve ciddiyetin ne denli zayıf olduğu da öyle. Bu saatten sonra alınacak önlemlerin ne kadar başarılı olacağını ise hep birlikte göreceğiz.

Faturasını sonra ödeyeceğiz
Covid-19, küresel ekonomiyi de gafil avladı. Durgunluk içindeki küresel ekonomi açısından bu yıl da kayıp bir yıl olacak, ancak dördüncü çeyrekte bir toparlanma mümkün olursa olacak, eğer ki tahmin edildiği gibi yaza doğru salgın riski ortadan kalkarsa... Küresel ekonominin en zayıf halkalarından biri olan Türkiye için durum daha da kötü. Merkez bankalarının piyasalara para enjekte etmeye başlayacağı kesin gibi, bu bir süre dalgalanmaları biraz yumuşatacaktır ama orta vadede bunun ceremesini de yine yoksullar çekecek.

Ahlaki düşüklük en beteri
Doğal felaketler ve savaşlar, hem millet hem de tek tek bireyler açısından bir ahlaki sınav demektir aynı zamanda. Bu konuda, hem ülkemizde hem de dünyada nüfusun önemli bir bölümünün evrimsel açıdan da, ahlaki açıdan da sınıfta kaldığını söylemek mümkün bu salgın günlerinin başlangıcında. Evrimsel açıdan diyorum, zira yeryüzünün tek düşünebilen organizmasının böylesi ortamlarda ne denli akıldışı davranışlar sergilediğini hep birlikte görüyoruz. Market talanları tam anlamı ile insanların yurttaşlık bilincine sahip olmadıklarının bir göstergesi. Karaborsa işte bu sebep ile ortaya çıkıyor. Türkiye’deki gibi burjuva ahlakından bile nasibini almamış bir iş dünyası varsa, iş tam anlamıyla zıvanadan çıkıyor. Beş para etmez maskeler, astronomik fiyatlar ile satılıyor. Ki maske takmak bir zorunluluk değilken...

Beyin çalışmadığında...
Medya tam anlamı ile bir pislik yuvası... Beş para etmez uzman görünümlü tipler, zırva üzerine zırva yumurtluyor. Sosyal medyada, normalde zorunlu psikiyatrik tedavi görmesi gereken pek çok meczup, uyduruk haberler ile paniği körüklüyor. İnternet haber siteleri bu saçmalıkları, teyit etmeden haber yapabiliyor. Devlet yetkilileri, abuk sabuk ve belirsiz açıklamaları ile halkın güvenini yerle bir ediyor.
Böylesi günler, insanlığın yüzleşme günleri... İşte böylesi günlerde, sadece sonuca odaklı ve dayanışmacı bir yöntem ile felaketler dizginlenebilir. Ve ne yazık ki henüz o olgunluğa erişmiş pek az ülke var bu dünyada. Ve yine üzücüdür ki, Türkiye o ülkelerden biri olmaktan henüz çok uzakta!
 

Önceki ve Sonraki Yazılar