Uğur Can Biçer

Uğur Can Biçer

Sandığa giderken yanına vicdanını da al

Ekonomideki gidişat felaket durumda. Son yapılan araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin 124 lira, yoksulluk sınırı ise 6 bin 919 lira oldu. An itibariyle Türkiye'de asgari ücretli çalışanlar açlık sınırının altında yaşıyor. Yurttaşlar ancak ayda 6 bin 919 lira kazanabilirlerse yoksulluk sınırına ulaşmış olacak. Tanzim satış çadırları da hiçbir derde deva olmadı. AKP, yurttaşların sıkıntısını gidermek yerine İstanbul üzerindeki rantını kaybetmemeyi daha elzem gördü.

Gelin, makarayı biraz geri saralım ve yaşadıklarımızı şöyle bir çırpıda hatırlayalım.

Beylikdüzü Belediye Başkanlığı'nı başarıyla yürüten Ekrem İmamoğlu, Millet İttifakı'nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu. İmamoğlu, aday gösterildiğinde tanınırlığı sadece yüzde 16 civarındaydı. Ancak o arkasında hiçbir medya gücü olmamasına karşın İstanbul'un bütün ilçelerine, mahallelerine, pazarlarına girerek, halka dokunarak bir anda bu milletin sevgilisi oldu. Nitekim de 31 Mart'ta yapılan seçimlerde AKP'li rakibi Binali Yıldırım'dan daha fazla oy alarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Göreve gelir gelmez meclis toplantılarını canlı yayınlayarak belediyede şeffaf yönetimin ilk adımını attı. Öğrencilerin ulaşım kartını 85 liradan 40 liraya düşürdü. Suda yüzde 40'a varan indirim gerçekleştirmesinin yanı sıra milli bayramlarda da ulaşımı ücretsiz yaptı. Bunları sadece 18 günlük yönetimine sığdırdı.

Tarihler 6 Mayıs'ı gösterdiğinde YSK'nın bana göre milli iradeye darbe niteliği taşıyan İstanbul seçimlerini 23 Haziran'da yenileme kararı geldi.

Herkes dişlerini sıkmış, bu haksız ve siyasi kararın karşısında harap ve bitap düşmüşken o kolları sıvadı ve herkesin direncini yerine getirecek şu sözleri söyledi; "Yolumuz uzun, heyecanımız yüksek, gençliğimiz var. Biz adalete susamış, demokrasiye inancı tam, Türk gençliğiyiz. Ve de asla vazgeçmeyeceğiz!"

Aynı gece sarf ettiği, "Sanatçıymış konuşamazmış, konuşacak. İş insanıymış konuşamazmış, konuşacak. Artık konuşma vakti" ifadeleriyle adeta bir diriliş yaşandı. Kafasını kuma gömmüş isimler bile cesaret gösterip, 'Her şey çok güzel olacak' dedi.

Bu sözlerin ardından seçim çalışmalarına başladığı ilk gün gibi başladı çalışmaya.

Yandaş medya, devletin bakanları ve ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından her gün itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Ancak bu söylemlerin içi o kadar boştu ki o bu hakaretleri, 'kötü söz sahibine aittir' gibi klişe ama bir o kadar da doğru bir tabirle savurdu, gitti.

Ülke gündemi uzun süredir seçimler üzerinden meşgul edilirken Türk siyaseti, son zamanların en ilginç ve akıl almaz günlerini yaşıyor. PKK terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan Türk siyasetine yön vermeye çalışıyor. Bildiğiniz üzere Öcalan, avukatları aracılığıyla bir açıklama yayınlayarak HDP'ye İstanbul seçimlerinde tarafsız kalmaları noktasında çağrıda bulundu. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise "Öcalan HDP'nin kendisine ihanet ettiğini düşünüyor" diyerek, "Ve bu ihaneti sebebiyle onara kesin tavırları var. Eğer siz beni destekliyorsanız, eğer benim arkamda olan bir partiyseniz, ben sizin ne oraya ne şuraya değil, siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız ve burada bunların herhangi birinden yana değil, kendi tarafsızlığınızı ortaya koymalısınız’ gibi bir hava içinde. Burada bir liderlik mücadelesi var. Öcalan, Demirtaş’a ve dağa böyle mesaj veriyor" ifadelerini kullandı. Erdoğan'ın bu açıklamasının ardından MHP lideri Devlet Bahçeli'nin nasıl bir açıklama yapacağı merak konusu olmuşken Bahçeli açıklama yapmak için tam 24 saat bekledi.

O kadar sürenin ardından Bahçeli, yaptığı açıklamayla adeta Öcalan'ın açıklamalarını savundu. Evet, milliyetçi olduğunu iddia eden bir partinin başkanı HDP'ye, Öcalan'ın sözünü dinlemedikleri için kızarak şunları söyledi: "Teröristbaşının mektubu HDP’nin vahim sapmasına, Zillet İttifakı’na verdiği rezil desteğine itirazın, tepkinin ve bundan duyduğu rahatsızlığın eseri ve sonucudur."

Bir zamanlar Öcalan'ı asmak için kitlesine ip atan Bahçeli'nin şimdi ise Öcalan'ın ipine tutunması hayatın tuhaf bir cilvesi olsa gerek.

Tüm bu gelişmelerin ışığında yarın oyumuzu kullanmaya gideceğiz. Bu defa daha kararlı, daha inançlı vereceğiz oyumuzu. Türk halkıyla oynamanın, aklıyla dalga geçmenin hesabını soracağız.

Sandığa giderken tüm bu gelişmeleri göz önünde bulundurun. Kararsız ve İmamoğlu'nun rakibine oy atmayı kafasına koyan tanıdıklarınızla son bir defa konuşun. Onlara, yaratılan türlü haksızlığı anlatın. Bu görevin ardından, sandığa giderken yanlarına vicdanlarını da almayı unutmamaları gerektiğini, sadece vicdanlarının onlara doğru yolu göstereceğini söyleyin.

Her şey çok güzel olacak, mutlaka bir gün!

Önceki ve Sonraki Yazılar