Şapkalar asılırken

II. Dünya savaşını izleyen yıllarda, Sovyetler Birliği ile aramız ''limoni'' iken, önce Kore'ye asker gönderen sonra da NATO'ya giren Türkiye'de yoğun bir ''antikomünizm'' propagandası vardı. Bu propaganda ve beyin yıkama süreci neredeyse Sovyetler Birliği dağılıncaya kadar sürdü. Zihnen sürat-i intikalleri kaplumbağadan daha yavaş olan dinci-ırkçı kesim, bir kaç yıl öncesine kadar, her ilerici, sol, demokrat kitle gösterisini ''komünistler Moskova'ya''  naraları ile protesto etmiş olsalar da köprülerin altından çok sular akmış, Moskova yolunu kapitalist para babaları ''hac yolu'' bellemişlerdi. Bu olgu nihayet onlar tarafından da anlaşılınca bu arkaik slogan giderek azaldı ve şimdilerde neredeyse silindi.
 
Soğuk savaş yıllarında Türkiye'de komünizm karşıtı geliştirilen en önemli silah, fukara halka, ''komünizm gelirse malınızı mülkünüzü elinizden alacak'' şeklinde yapılan kötüleme idi. Buna inanan zavallı halkımızın babadan kalan ya da emekli ikramiyesi ile zar-zor başını sokacak bir ev sahibi olmuş (şimdi inanmayacaksınız ama eskiden devlet memurları emekli ikramiyeleri ile bir ev alabiliyorlardı) beyaz veya mavi yakalı emekçi kesimi dehşetle titreyerek, ''komünizm gelmesin'' diye, siyasetçilerin en hain, en hırsız kesimlerine oy verdi, durdu.
 
Kapitalizm, kadını da bir ''meta'' olarak gördüğü için, komünizme kaptıracak yamalı şalvarından başka bir şeyi olmayan insanları, en büyük zaaflarından yakalamak üzere yeni bir slogan üretti. ''Komünizm gelirse kadınlar da ortak olacak. Eve geldiğinde kapıda bir şapka asılı ise, karın başka biri ile birlikte demektir. Hemen oradan uzaklaşıp şapkanın kaybolmasını bekleyeceksin'' dediler. ''Bu büyük bir yalan. Daha 14. yüzyılda bile Şeyh Bedreddin Simaveni ''yarin yanağından gayri...'' demiş diyen aydınları, 20. yüzyılda tutukladılar, cezalandırdılar.
 
Geldik 21. Yüzyılın 16. yılına. Türkiye'de bir darbe teşebbüsü oldu. Kalkışma topyekün bir direnişle bastırıldı. İktidar ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetme yetkisi aldı. Bu yetki ile gözaltına almalar, tutuklamalar, görevden almalar, işine tamamen son vermeler aldı, yürüdü. Yetmedi, aynı yetki ile yüzlerce, binlerce kişinin taşınır taşınmaz tüm varlığına, banka hesaplarına el koymalar başladı. Güne milyoner bir iş adamı olarak başlayan kişiler, günün sonunda 'tığ-ı teber şah-ı merdan'' bir adem baba vaziyetine dönüştüler. Devlet kendilerini bulamazsa, karılarını, kaynanalarını, kardeşlerini, baldızlarını rehin almaya başladı. Benzetmek gibi olmasın, eve gidince kapıda başka birinin şapkasını görür gibi oldular.
 
Hanımlar, Beyler, Arkadaşlar, bir ses verin. Yoksa memlekete komünizm geldi de benim mi haberim olmadı?

Önceki ve Sonraki Yazılar