'Sarhoş' Selim aldı, 2. Abdülhamit hediye etti

Resmi tarih dediğimiz okullarda öğretilen tarih, padişahların tarihidir. Ve bu tarihin amacı da saltanatı (yönetimi) kutsamaktır.

Cumhuriyet döneminde okutulan Osmanlı tarihi tam da budur. Bu tarih, Osmanlı’dan daha Osmanlıcıdır. Osmanlı vakanüvisleri bile sultanı, hiç değilse sistemi ve devlet adamlarını eleştiriyorlardı. Cumhuriyet devrinde bunu bile göremiyoruz. Karşımıza hep üç kıtaya hükmeden bir Osmanlı çıkartılıyor.

Gel gör ki Osmanlı yönetimi 600 yıl içinde yükselme, duraklama, çöküş süreçlerini yaşadı. Bu zaman dilimi içinde bazı sultanlar göklere çıkartılırken bazıları ya eleştirildi ya da görmezden gelindi.

BABA VE TORUN KATİLLERİNİ SEVERİZ
Alın Yavuz Sultan Selim’i… Tarihe en katı Türk düşmanı olarak geçmiştir. Öyle ki Türk’e düşman olduğu için bir Türkçe şiir yazmamış ama Farsça şiirleriyle bir kitap oluşturmuştur. İktidar uğruna babasına savaş açmış; yetmemiş onu sürgüne göndermiş ve yolda da zehirleterek öldürtmüştür. Bu yüzden 2. Bayezid şehit olarak anılmıştır. Yetmemiş, kardeşlerini ve yeğenlerini toptan yok etmiştir. Gel gör ki ondan geriye bize hiçbir şey kalmamıştır.

Ya Muhteşem Süleyman?

İktidar için iki oğlunu (Şehzade Mustafa ve Bayezit) öldürtmekle kalmamış, torunlarını bile boğdurtmuştur.

Peki neresidir muhteşem?

Avrupalılara kapitülasyon hakkını vermiştir. Böylece Osmanlı toprakları İngiliz-Fransız-Venedik mallarının vergisiz pazarına çevrilmiş; yerli sanayi çökertilmiştir. Bu yüzden Avrupalı olan muhteşem demiştir.

Düşünün ki 1900 yılında Padişah 2. Abdülhamit ek vergiler getirince ülkedeki yabancılar, kapitülasyonlara dayanarak vergi vermeyi reddetmişlerdir. Abdülhamit de vergiyi derisini yüze yüze zamanın köylülerinden almıştır. (Bak: Lui Ramber; Gizli Notlar, Tercüman Yayınevi)

Üstüne üstlük ülkeye bir makine bile sokmamış, aydınlanmanın saltanatına zarar vereceğini düşünerek sanayileşmeyi engellemiştir.

KIBRIS FATİHİ
Osmanlıcılar, Muhteşem Süleyman’ın oğlu Sarı Selim’i sevmezler. Çünkü o bol bol içen, bunu da gizlemeyen bir padişahtı. Bu yüzden de adı “Sarhoş Selim”e çıkmıştı…

Ama 1571 yılında Kıbrıs’ı fetheden sultan da o idi…

Peki günümüz Osmanlıcılarının en beğendikleri, hakkında diziler çektikleri padişah kim?

-2. Abdülhamit…

İşte Kıbrıs’ı 1878’de İngilizlere bir rüşvet olarak hediye eden bu “Ulu Hakan Abdülhamit Han!”idi.

Sarhoşun fethettiği Kıbrıs’ı dini bütün padişah savaşsız-dövüşsüz elden çıkarmıştı.

Neden?

Korkudan!

İnanmayanlar varsa dönemin şairlerinden Şair Eşref’i okusun, Mehmet Akif’i okusun…

Öyle ki Ruslar kızar korkusuyla Haliç’teki donanmayı Karadeniz’e çıkarmamıştı. Öyle korkaktı ki Rusları kızdırmamak için Trakya’da savunma hatlarının kurulmasına bile engel olmuştu ve Rus ordusu da ta Yeşilköy’e kadar gelmişti.

'KOMÜNİST' GERİ ALIYOR
1970’lerin başında dinciler ve sözde milliyetçiler ona “gominis!” diyorlardı. Hem de “Gızıl gominis!”

Kimdi bu?

-Bülent Ecevit…

Ama Necmettin Erbakan ile koalisyon hükümeti kurup başbakan olduktan sonra bu “gominis!” Ecevit, Kıbrıs’ta katledilen soydaşlarımızı hatırladı. Rumlar, adanın tek egemeni olmak için 1950’lerden başlayarak Türklere saldırmaktaydılar ve şimdi faşist darbeciler orada tek güç olmak peşindeydi.

İşte böyle bir ortamda…

Silah, gemi ve uçak gücümüz bugünkünden çok çok az iken…

İki lider baş başa verdiler ve Türk ordusunu Kıbrıs’a yolladılar.

Ulu Hakan Abdülhamit Han’ın bedava verdiği ve Rumların eline geçen adanın kuzeyini yeniden fethettiler.

Türkiye, ilk kez denizaşırı bir seferi başarıyla tamamlamıştı.

Hem de ABD, “Sizi vururuz!” demesine karşın. Avrupa tehdit etmesine karşın…

Sonra ne oldu?

2003’te Tayyip Erdoğan başbabakan oldu. Ulu Hakan Abdülhamit Han’cı Erdoğan’ın ilk işi de Kıbrıs’a el atmak oldu. Kıbrıs Türklerinin direniş kahramanı Rauf Denktaş’ı hedef tahtasına koydu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne bağlamak isteyenlerin projesine bütün gücüyle destek verdi… Ama daha sonra yaşanan olaylar, bölgenin yeniden rüşvet olarak verilmesine engel oldu.

Kıbrıs’a bakınca diyorum ki:

-Ne varsa şu sarhoş padişahta ve komünist başbakanda varmış…

Gerisi laf ü güzaf imiş…

Önceki ve Sonraki Yazılar