SEÇİM YAPMAYA DAİR!

Hep siyaset konuşup yazacak değiliz ya; Bugün de hayata ilişkin önemli bir konuda  aklıma üşüşen bazı şeyleri sizinle paylaşmak istedim.  


İnsan hayatı boyunca "seçimler yapmak" zorundadır. Bu bazen iki seçenek arasından,  bazen de çok şey arasından birini seçmek şeklinde olur.


Daha önce de yazmıştım galiba ama olsun, tekrarda fayda vardır: Yıllar önce bir yerde mi okudum, yoksa bir uzmanın ağzından mı duydum iyi hatırlamıyorum.

"Ani bebek ölümleri" ile ilgili bir teori duymuştum. Bazı bebekler, doğduklarından kısa bir süre sönra, hiç bir somut belirti göstermeden ölüveriyorlar. Bu olayları araştıran bir grup Kanada'lı ruh sağlığı hekimi şöyle bir teori geliştirmişler: "Canlılarda "yaşama umudu refleksi" denen bir refleks bulunur. Yeni doğan bebekler, içgüdüsel olarak, bu yeni geldikleri ortamda yaşama umutları olup olmadığını değerlendirirler. Bu değerlendirmenin sonucu olumsuz olursa, "ölmeyi seçerek", yaşamsal fizyolojik yapılarını durdurur ve ölürler. 


Bu teoriyi o zaman da yadırgamıştım ama gene de beynimin bir köşesinde kalmış.


İçine doğduğumuz aileyi, toplumu, ülkeyi, deri rengimizi, fiziksel özelliklerimizi seçemiyoruz ama hayatın ileri devrelerinde hep seçmeler yapmak zorunda kalıyoruz.  Seçerken "doğru" sandığımız pek çok şeyin aslında yanlış olduğunu; "yanlış sanıp seçmediğimiz seçeneklerin ise aslında doğru olduğunu, zaman geçtikçe öğreniyoruz. Bu doğru ve yanlışların tümü de hayatımızı oluşturuyor. 


Durup dururken bu fikir uçuşmaları nereden çıktı derseniz; büyük ozan, büyük müzisyen Neşet Ertaş'ı dinliyordum. Bir gelin-kıza abayı yakan bir delikanlının ağzından, seçim yapmanın inanılmaz güçlüğünü anlatıyordu:


                                                   Sevsem Öldürürler, Sevmesem Öldüm


                                                 "Bir güzel kız gördüm, tutmuş yolunu
                                                  Uzatmış gerdana zalim, eğri telini
                                                  Geldi geçti, bilmem kimin gelini
                                                  Sorsam öldürürler, sormasam öldüm"
                                                               X X X
                                                 "Gel beri güzel de yüzün göreyim
                                                  Gerdanda beni var zalim, yüzüm süreyim
                                                  Dedi:"Gel yanıma da haber vereyim
                                                  Varsam öldürürler, varmasam öldüm"


Siyasetsiz de hiç bir şey olmuyor yahu! Gönlüm büyük usta Neşet Ertaş'ın biçare delikanlısına yanarken, gözüm gazetedeki son seçim anketine kayıverdi. Bugün seçim olsa AKP gene %35-40 oy alıyor. Anladım ki bu son 18 yılda, insanlarımızın "yaşama umudu refleksini" yok etmişler. Ahalimiz hiç düşünüp taşınmadan, hep ölümü çağrıştıran "umutsuzluğu" seçiyor.


Bu çaresizliği yok etmek, yaşama umudunu yeniden canlandırmak muhalefetin işi değil mi? Bunu neden beceremiyorlar? 


Bir bileniniz var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar