Adalet Yürüyüşü, askerlerin zehirlenmesi ve oruç tutmayanlara saldırılar...

Bir haftalık ülke gündemimiz değerlendirildiğinde, gündemi CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasının ardından "Herkes için adalet" diyerek başlatmış olduğu 'Adalet Yürüyüşü' ve ülke geneline yayılan 'Adalet Nöbet'leri oluşturdu. 

İsminde "Adalet" bulunan partinin iktidar olduğu ülkede insanların 'adalet' talebiyle sokaklara dökülmesi elbette dünya basınının ilgisini çekti. Dünyanın en çok okunan gazeteleri ülkemizde yükselen adalet talebini yakından takip etti, 'kutlu yürüyüş' olarak ifade ettikleri eylemin iktidar çevresine nasıl korku saldığını: "Türk Gandi'nin yürüyüşü Erdoğan'ı korkutuyor" başlığıyla gördü.

Adalet için yollara düşen ana muhalefet lideri tüm Türkiye'ye Ankara-İstanbul güzergahını karış karış izletiyor. AKP'nin en üst temsilcisinden yerel örgütlerine kadar, koltuk değneğinden bile tepki alırken, CHP seçmeni olmayan çok geniş bir yelpaze ise desteklerini açıkça ifade ediyor. Bugün insanlar nasıl Ankara-İstanbul arası mesafenin 432 km olduğunu biliyorsa, artık 'yollarda adalet bulamazsın' diyen AKP'liler de dahil olmak üzere, herkes bu ülkede adaletin olmadığını biliyor. Tam da bu yüzden sıcak, yağmur, yorgunluk demeden herkes ya nöbet tutuyor, ya da yollara düşüyor. 

'Adalet' talebi yükselirken her geçen dakika adaletsizlikler de artıyor. En sade eleştirinin bile suç sayıldığı, tutuklama sebebi olduğu ülkemizde, ne hikmetse açık ölüm tehditi savuranlar elini kolunu sallaya sallya geziyor. İzmir'de AKP'li bir grup, Kılıçdaroğlunun 'Adalet Yürüyüşü'nü hedef alarak, ölümle tehdit edebiliyor. Daha vahimi ise emniyetin anında harekete geçmesi gerektiği yerde, CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır'ın girişimiyle suç duyurusunda bulunulsa da henüz soruşturma bile başlatılmıyor.

ADALET YAĞMURUNDA ISLANDILAR

Birinci günden itibaren adalet en çok kime lazımsa o yoldaş oldu Kılıçdaroğlu'na. SOMA'nın 'karanlıkta adalet arayan' aileleri, 'Sarayın soytarısı olmayacağız' dedikleri için KHK'larla işinden olan akademisyenler, memurlar doktorlar... ve hatta türkücüler, gazeteciler... Herkes adalet yağmurunda ıslanıyor.

Geriye kalan 270 km'de adalet çığlığına hangi seslerin ekleneceği henüz belli olmasa da, bilinen bir gerçek var ki, Anadolu'nun Kemal'i bu yolda asla yalnız yürümeyecek!

ORUÇ TUTMAYANLARA SALDIRILAR

Ramazan'ın gelmesiyle başlayan oruç tutmayanlara -özellikle Alevi yurttaşlara, gençlere ve kadınlara- yönelik saldırı haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Fakirin halinden anlama, yoksulun yanında olma gibi anlamların yanı sıra dostluğun ve kardeşliğin günleri olması gereken bu günler malesef yaşadığımız bu saldırılar sonucu adeta kabusa dönüşüyor. Böylesi hoşgörüsüz, tahammülsüz ortam sadece oruç tutmayan insanların değil aynı zamanda inanan ve ibadet eden dindar kesimin de tepkisini çekiyor.

Ramazan'ın ilk saldırı haberi Bursa'dan gelmişti: Mudanya'da bir restoranda oruç tutmayan baba-oğul 4 kişi tarafından saldırıya uğramıştı. Saldırganların imalı "afiyet olsun" sözüne seferi oldukları açıklamasını yapan baba-oğula "o zaman insanların gözü önünde yemeyeceksiniz" cevabı verilerek saldırılmıştı.

Bir kadının mini etek giymesi gerekçesiyle ve küçücük çocukların dondurma yemelerinden dolayı 'Ramazan saldırganları' tarafından saldırıya uğramaları bu haftanın en çok konuşulan olaylarından oldu. 

21 yaşındaki Melisa S.'nin, bindiği minibüste ‘Ramazan’da mini etek giydiği’ gerekçesiyle bir gericinin yumruklu saldırısına uğraması, ardından gözaltına alınan saldırganın bu olaydan serbest kalıp, işediği başka suçlardan cezalandırılması ise ülkenin 'adalet' için ayağa kalktığı bu günlerde yoğun tepki aldı. 


Bir diğer olay ise Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsünde yaşandı: İletişim Fakültesi'ne (İLEF) gericilerin, "Ramazanda burada yemek yiyemezsiniz" tehdidiyle yemekhanede bulunan öğrencilere de saldırması haftanın en çok tepki çeken olaylarından biriydi. Gençlere yönelik saldırıların bir diğer örneği İstanbul Üniversitesinde yaşandı. Gerici bir grup, bir kadın öğrenciye saldırmış, saldırı sonucu kadının kolu iki ayrı yerden kırılmıştı. Ramazan saldırılarının en iç acıtan ve 'Bu kadar da olmaz!' dedirtten olayını ise hafta ortasında Eminönü'nde dondurma yiyen küçük çocuklara cübbeli iki kişinin saldırdığı video görüntüleri olarak hafızalara kazındı.

Geçen yıl ki “şort giyenler ölmeli” olayının bir benzerinin, bu yıl da 'minik etek'li kadına yapılması, saldırıların sistematik hale gelerek artması, yaşanan sorunun politik yönünü de ortaya koydu. İktidarın laiklik karşıtı tutumu, yandaş TV'lerde iktidara yakınlığıyla bilinen kişilerce "Regl olan kadınlar dışarıda yemek yiyemez, dayak yerler" benzeri sözleriyle saldırıları meşru hale getirilmesi ise haftanın tartışmalı konularından oldu. İnsanların yaşam tarzına ağır müdahale ve şiddet içeren bu tür saldırılar karşısında iktidarın önlem alıp almayacağı tartışmalı ancak artık yaşanan saldırıların toplumda bıkkınlık yarattığı ortada.

AKP ZEHİRLENMENİN ARAŞTIRILMASINI İSTEMEDİ

Hafta içi yaşanan bir başka skandal ise, Manisa’daki 1’nci Piyade Eğitim Tugayı’nda yemek nedeniyle yaşanan, 500 ila 3 bin arası askerin zehirlenmesi olayı oldu. Daha önce de 3 defa yaşanan zehirlenme olayının tekrar yaşanmasının ardından askerlerin 'komutanlarımızdan yine dayak yeriz' korkusuyla konuşamamaları ve CHP'nin TBMM'ye zehirlenmelerin araştırılması yönünde sunduğu önergenin AKP'lilerce reddedilmesi olayı daha da tartışmalı hale getirdi. Yetkililerin, zehirlenme ve ihmal olaylarıyla sıkça gündeme gelen ROTA yemek şirketini soruşturmak yerine, neden olarak havadan sudan olayları bahane göstermesi ise tepki çeken başka bir konu oldu. Her ne kadar zehirlenmeler hava sıcaklığı, deprem gibi olaylara bağlanmaya çalışılsa da, açıklanan raporlar yemek şirketini sorumlu buldu.

Güncel Haberleri

Ünlü şarkıcı CHP mitinginde konser verecek!
Tatil rezervasyonu yaptıracaklar dikkat! Bakanlık uyardı
Bu sene bazı ürünlerde sıkıntı yaşayacağımız anlaşılıyor
Sucuk diye vatandaşa ne yedirmişler
Piyade Uzman Çavuş Şehit Oldu