İşte Banu Özdemir'in üçüncü yazısı:
Güneş ufuktan şimdi doğar.
Yürüyelim arkadaşlar.
Laylalaylaylaylay.
Sesimizi yer gök su dinlesin. Sert adımlarla her yer inlesin. İnlesin...
Gece türkülerle, şarkılarla geçen eğlenceli sohbetlerin sonunda herkes yorgun düştü. Sabahın ilk ışıklarıyla yola düşüyoruz.
Umutlu ve kararlı adımlarla yürümeye devam ediyoruz. 3. Günümüzde Ankara'nın dışına çıkmış olmamız nedeniyle ilk defa tecrübe edeceğimiz bir süreç başlıyor. Yol uzun ve meşakkatli… Kazan'a doğru giderken korteje katılım artacak mı sorusunu önümüzde yürüyen muhabir canlı yayında aktarıyor. Tam 5 dakika sonra ilk süprizi Ankaragücü Spor Kulübü'nün eski başkanı Cengiz Topel Yıldırım ve eşliğindeki taraftarlar dev bir pankart açarak yapıyorlar.
Anadolu'nun Kemal'i asla yalnız yürümeyeceksin.
O an kendime sordum.
Liverpool Futbol Kulübü'nün efsanevi sloganı adalet yürüyüşünde. Dünya koca bir köy haline geliyor küreselleşmeyle. Öyle ki İtalyan gazeteciler sağımda yürüyor. Solumda Ankaragücü taraftarları. İnsan daha ekstrem ne olabilir diye soruyor içinden :) ve Kazan yolunda asfalttayız. İşte yol böyle birşey dedim içimden. Hayatım boyunca bu anın tekrarını ya da benzerini yaşayamam.
Yabancı basının ilgisi gerçekten 3. günde müthişti. Anladığım kadarıyla birçok yabancı basın kuruluşu ilk 2 gün yürüyüş sonlanır mı diye gelmekte kararsız kalmış. İtalyan muhabir Gio'ya ve gazeteci Lendor'a sloganı gösterdim.
Gio yalnız kalsa da yürüyecek gibi dedi Genel Başkan. Lendor kendinden emin bir şekilde "Erdoğan'dan korkmuyor musunuz?" dedi .
Batı demokrasilerinde teamüllerle, koalisyonlarla yönetilen bir İtalyan gazetecinin bu sorusu dünyanın bize nasıl baktığının özetiydi aslında.
Korkmuyoruz. Neden korkalım ki. O bizden, yürüyüşümüzden korksun !
O sırada babam aradı. Halk Tv’nin yayını kesmişler. "Frekansı değiştirmişler kızım. Halk TV’yi bulacağım diye tüm kanalları kaybettim. Ne oluyor" diye telefonun diğer ucundan haykırırken güleyim mi ağlayayım mı memleketimizin haline karar veremedim. Bir ülke düşünün ki basın yayın organları tek manşet, tek tip haber, tek propagandaya esir olmuş. Gazetecileri tutuklu, haber niteliği taşıyan tüm gerçekler yerine algı operasyonları yaygın...
Ama pes mi edecektik. Tabi ki Hayır…
Referandum sonrası Adalet yürüyüşü işte tam da bunun içindi. Öğleden sonra kadınların daha gür sesli marşlarıyla kortej yürürken Erdoğan Toprak'la uzunca konuşma fırsatı buldum.Kendisi 3. Gün yürüyüşüne eşiyle birlikte katılmıştı.
Ece Güner Toprak, uluslar arası hukuk uzmanı …Referandum süreci boyunca ,getirilmek istenen tek adam rejiminin hukuki zeminde nasıl meşrulaştırılmaya çalışıldığını ekranlarda onun tatlı aksanı ve müthiş bilgi birikimi ile dinlemiştik. Aynı süreçte yazmış olduğu kitap bu günlerin baş ucu kitabı aslında.İmzasıyla kitaplığımın en özel yerinde…Teşekkürler kendisine de
Sayın Toprak’la sohbetimizde kadınların adalet arayışını ve basınla siyasetin ilişkisini masaya yatırdık.Çok keyifli bir sohbetle günü tamamlıyorum. Gece dinlendikten sonra dış basın okumaları yapacağım. Gio'ya tarama konusunda yardımcı olacağım. O nedenle şu an son moladan yazıyorum. Esenlikle kalın. Asla yalnız yürümeyin
Not: Babam Halk TV’nin frekansını 4 saat sonunda buldu.Elbette Yalçın Usta desteği ile.. Annem de ben de rahat bir nefes aldık
*Turuncu’nun Seyir Defteri
17.06.2017