TİP yöneticileri ve milletvekilleri İstanbul’da gazetecilerle buluştu. TİP Genel Başkanı Erkan Baş, milletvekilleri Sera Kadıgil, Ahmet Şık, Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün ile Basın ve Hakla ilişkilerden Sorumlu MYK üyesi İzel Sezer’in katıldığı toplantıda, yaklaşan yerel seçimlerle ilgili parti politikaları anlatıldı.
CAN ATALAY SERBEST BIRAKILMAZSA 1 EKİM'DE MECLİS'TE OLMAYACAKLAR
Yerel seçimlerde sosyalist belediye başkanlarının sayısının artırılması hedefiyle hareket edeceklerini belirten Erkan Baş, tutuklu Milletvekili Can Atalay serbest bırakılmazsa 1 Ekim’de TBMM’de değil Atalay’ın seçim bölgesi Hatay’da olacaklarını söyledi.
PARTİNİN YENİ YÖNETİMİ BELİRLENECEK
Toplantıda ilk söz alan Genel Başkan Erkan Baş, partilerinde kongre sürecinin başladığını, ilçe ve il kongrelerinin tamamlanmasının ardından genel kongrenin yapılacağını ve partinin yeni yönetiminin belirleneceğini söyledi. Seçimlerin ardından parti olarak bir siyasi rapor hazırladıklarını, temel olarak ‘Türkiye ve dünyada ne değişti’ konusunu analiz etmeye çalıştıklarını belirten Baş, buradan çıkan sonuca göre yeni yönetim kadrolarını oluşturacaklarını belirtti. Baş, “İsimlerin, kişilerin değil, siyasi fikirlerin tartışıldığı bir süreci örgütlüyoruz” dedi.
Seçim sonrasında herkeste bir üzüntü oluştuğunu, zaman geçtikçe bu üzüntünün yerini öfkeye bıraktığını belirten Baş, “TİP’e o vermiş ve pişman olan tek yurttaş yok” diye konuştu.
"DAHA FAZLASINI YAPMALIYDIK"
Erkan Baş, şöyle devam etti:
"Muhalefet kazanmayı başaramadı. Bir kez daha iktidarın ömrü uzadı. Buradan şöyle bir yaklaşımda değiliz: Hani işte o suçlu, bu suçlu, şu suçlu. Biz ‘tertemiziz, bizim hiçbir suçumuz, eksiğimiz, zaafımız yok’ demiyoruz. Hatta ‘daha fazlasını yapmalıydık’ diyoruz.
İlk çıkardığımız sonuçlardan birisi şu: Türkiye İşçi Partisi, sosyalist soldan baktığımız zaman, son kırk yılda en ciddi örgütlenmeye ulaşmış parti gözüküyor. Bu bizim kategorimizdeki partiler için elbette ki çok önemli. Ama yüz binlerce üyesi olan sağcı, ırkçı, dinci partilerden söz ediyorsak kuşkusuz bu yeterli görülebilecek bir şey değil.
Fakat 87 seçim bölgesinin 54’ünde seçime girdiğimiz gerçeğini de göz ardı etmiyoruz. Eğer 87 seçim bölgesinde seçime girmiş olsaydık kendi hedeflediğimiz oy oranına yaklaşabileceğimizi düşünüyoruz. Gördüğümüz tablo bu."
EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKINDA SON DURUM
Seçim sürecinde bileşenlerinden oldukları Emek ve Özgürlük İttifakı’na ilişkin de değerlendirmeler yapan Erkan Baş şöyle konuştu:
"Biz, Emek ve Özgürlük İttifakı’nı son derece önemli bir üçüncü seçenek olarak işaret etmiştik. Türkiye’nin bu iki düzen içi bloka sıkışmasının gerçek alternatifi Emek ve Özgürlük İttifakı üzerinden şekillendirilebilir diye düşünmüştük. Kuruluşu için de başından bu yana çok ciddi çaba harcadık. Fakat seçim sürecinde bunun ne kadar önemli olduğunu yeteri kadar anlatamadık diye düşünüyorum."
"ARTIK KAZANIMLARA İHTİYACIMIZ VAR"
Partisinin yeni döneme ilişkin hedeflerini ve beklentilerini de paylaşan Erkan Baş, geçtiğimiz dönemde TİP’in “TİP gibi muhalefet yapmak” kavramını yeniden Türkiye siyasi hayatına getirdiğini belirterek şunları kaydetti:
“Şimdi kuşkusuz yanlışa yanlış demeye, halka karşı uygulamalara elimizden geldiğince direnmeye devam edeceğiz. Bu muhalefeti daha güçlü biçimde yapmaya çalışıyoruz. Ama aynı zamanda bir şeye odaklanıyoruz: Artık kazanımlara ihtiyacımız var. Önümüzdeki dönemde işçilerin sendikalaşmasının önündeki engelleri mutlaka aşacağız yani kanun değişikliklerini zorlayacağız. Olmadı fiili mücadelelerle işçileri, sendikalı, örgütlü hale getirmek için somut kazanımlara odaklanacağız. Kadın haklarına dönük talepler için mücadele eden, bu mücadeleyi kazanan bir çizgiyi tutturmaya çalışacağız. Özellikle emekçi mahallelerinde, yoksul mahallelerinde, daha önce temellerini attığımız dayanışma ağlarını güçlendirmeye çalışacağız. Depremle birlikte bunun ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır
"BÜTÜN İLÇELER ÜZERİNDE ÇALIŞMA YAPIYORUZ"
Ve belki de bu önümüzdeki seçimlerdeki bu mücadele sürecinin evresi olarak Türkiye'de ilk defa bir seçimde birden çok sosyalist belediye kazanma iddiasıyla hareket edeceğiz. Toplumcu halkçı belediyelerin sayısını arttırmak ve böyle bir yeni anlayışı Türkiye'de yerel yönetimlerde hayata geçirmek için mücadele edeceğiz. Bunun merkezi seçim komisyonumuz ve yerel örgütlerimiz yoğun bir çalışma içerisindeler. Tek tek bütün ilçeler üzerinde çalışma yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde somut olarak adaylarıyla, programlarıyla, ilçeleriyle sizlerin önüne sunulacak.”
"ANKARA'YA DERLERSE YÜRÜRÜZ"
Konuşmasının son bölümünde TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın hukuksuz biçimde hala cezaevinde tutulduğuna dikkat çeken Erkan Baş, Anayasa Mahkemesi’nin 1 Ekim’e kadar karar vermesini beklediklerini söyledi. TBMM yönetiminin Can Atalay’ın vekillik haklarına ilişkin her türlü prosedürü uyguladığını sadece soru önergelerinin gündeme alınmadığını belirten Erkan Baş, planlarını şöyle anlattı:
“Tek eksik Can’ın tahliye edilmesi. Hatay halkının durumunu aşağı yukarı hepimiz biliyoruz. Deprem geride kaldıkça zorluklar azalmıyor, artıyor. Oradaki insanlar kendi zorluklarıyla baş başa kalıyorlar. Türkiye İşçi Partisi olarak Hatay halkına borcumuz Can’ın cezaevinden çıkması ve Hatay’daki görevlerine odaklanması. Bu gerçekleşene kadar mücadeleyi sürdüreceğiz. Önümüzdeki günlerde Hatay'da Can Atalay Gezici Ofisi oluşturulacak. Danışman arkadaşlarımız, partimizin il yöneticileri, gerektiğinde biz orada olacağız. Yani sanki Can dışarıdaymış, görevini yapıyormuş gibi çalışacağız. Onun eksikliğini hissettirmemek için biz elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Can Atalay tartışması bizim açımızdan Gezi davasının parçasıdır. Yani Gezi davasındaki hukuksuzluklara karşı mücadele aynı zamanda Can için mücadeledir. Bir Ekim'e kadar Anayasa Mahkemesi'nin kararını vermesini bekliyoruz. Bir Ekim'de Meclis yeniden açıldığında eğer Can bırakılmamış olursa biz Meclis’e gitmeyiz. Biz o gün Hatay halkının yanına gideriz. Deriz ki, ‘Sizin milletvekiliniz cezaevinde haksız, hukuksuz bir şekilde esir tutuluyor.’ Orada Hatay halkımız ne görev verirse biz onu yaparız. Yani burada oturun derlerse onlarla birlikte otururuz. Yürüyelim Ankara'ya derlerse yürürüz.”