Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı, ABB Başkanı Mansur Yavaş, Çanakkale'de iftar yemeğinde yurttaşlarla bir araya geldi.
Kılıçdaroğlu iftar öncesi yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"HERKESİN KİMLİĞİNE, İNANCINA SAYGI DUYMAK ZORUNDAYIZ"
"Çok kamplaştık, kavga eder noktaya geldik. Birbirimizin kimliklerini, inançlarını sorgular hale geldik. Türkiye'nin buradan çıkması lazım. Herkesin kimliğine, inancına, yaşam tarzına saygı duymak zorundayız.
"SEVGİNİN EGEMEN OLDUĞU TÜRKİYE'Yİ İNŞA ETMEYE ÇALIŞIYORUZ"
Bizim sorunumuz, eğer bir gencimiz işsizse, siyasetin görevi, o sorunu çözmektir. Kadınların hakları var. Kadına yönelik şiddet var. İçimizi derinden yaralıyor bu. İnşallah onu da el birliğiyle bitireceğiz. Bu ülkede şiddetin olmaması gerekiyor. Sevginin egemen olduğu Türkiye'yi inşa etmeye çalışıyoruz.
"EN ÇOK İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ ŞEY ADALET"
Adalet, Mevlana der ki: 'Adalet bir kutup yıldızı gibidir. Yerinde sabit durur, kainat onun etrafında döner'. İnsanlık tarihi Adem'den bu yana adalet mücadelesi tarihidir bir anlamda. Dolayısıyla adaleti insanlar dillendirmişlerdir her dönem. Bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey adalet.
"KUL HAKKI YİYENE OY VERMEYİN"
Bugün bir çocuğumuz yatağa aç giriyorsa bilmeliyiz ki tüm çocuklar aç. Bir aile elektrik faturası ödeyemediği için karanlıkta kalıyorsa, tüm aileler karanlıktadır. Bu yüzden dayanışma kültürümüzü büyütmek, beraber ve birlikte olmak, güçlü olmak zorundayız.
Sakın ola ki 14 Mayıs'ta benim işim yoğun, sandığa gitmeyeyim demeyin. Sandığa gidin, oyunuzu kullanın. Elinizi vicdanınıza koyup oyunuzu öyle kullanın. Kul hakkı yiyene oy vermeyin sevgili kardeşlerim.
Kul hakkı yemek en büyük günahtır der Yüce Yaratan. Bu büyük günahı işleyenlere oy vermeyin. Çünkü kul hakkı yemek en büyük günahsa, o günaha aracı olanlar, o günahı işleyenleri bizim biraz uzakta tutmamız lazım.
"ÜLKEYİ YÖNETENLER, YÖNETTİKLERİ SÜRE İÇİNDE ZENGİNLEŞİRLERSE KENDİ HAKLARINI KORURLAR"
2400 yıl önce Platon şöyle söyler. Bu toprakların yetiştirdiği bir bilgedir. Ülkeyi yönetenler, yönettikleri süre içinde zenginleşirlerse kendi haklarını korurlar, vatandaşın hakkını değil. Siyaset bir zenginleşme aracı değildir. Siyaset halka hizmet etme aracıdır. Halka hizmet ettiğiniz zaman büyürsünüz, görevinizi yerine getirirsiniz. O yüzden biz halka hizmet etmeyi, Hakka hizmet etmek gibi kutsal bir görev kabul ediyoruz."
"SIFIRDAN YAPACAĞIZ, 1 KURUŞ BİLE ALMADAN KENDİLERİNE TESLİM EDECEĞİZ"
Depremzedelere seslenen Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Allah nasip eder, iktidar olduğumuzda göreceksiniz yıkılan evleri, dükkanları, ahırları, hepsini sıfırdan yeni yapacağız. 1 kuruş bile almadan hepsini kendilerine teslim edeceğiz.
Nedeni şu... Bir kişi daire alırken, dükkan alırken tapuda tek imza atıp alıyorsunuz. Ama o daire satın alınmadan önce 43 kişi 23 ayrı belgeye imza atıyor. Bina sağlamdır, ben de vatandaş olarak, mimar, mühendis değilim. Devlet demiş ki şu yönetmeliğe göre yapıldı, tastamam yerinde her şey. Tapuda atıyorum imzayı. Devlet diyor ki bu bina sağlamdır. Ben de gidip alıyorum. Sonra bina yıkılırsa sorumluluk dükkanı, daireyi alanın değildir. Sorumluluk denetlemeyen yöneticilerdedir. Depremzedelere sözüm var. Depremzedelerin evlerini, dükkanlarını yapıp 1 kuruş almadan teslim edip, sosyal devletin gerekliliğini teslim edeceğim.
"20 YIL TAKSİKLE ÖDEYECEKSİN... BİNA SAĞLAM DİYEN SENSİN. NE GÜNAHIM VAR?"
Binayı yaptık, çürükmüş. Size sattık. Efendim size yeni bina yapacağız. 20 yıl taksitle ödeyeceksin. Binaya sağlam diyen sensin. E ben sağlam dedin diye gittim aldım. Şimdi bina yıkıldı. Sana bina yapacağım tekrar sana satacağım. Ne günahım var?