Milli Merkez'den Kanal İstanbul'la derin bir bakış geldi.
Konuyu anayasa açısından değerlendiren Milli Merkez, Kanal İstanbul'un açacağı zararları ve neden anayasaya aykırı olduğunu şu şekilde sıralıyor,
Ülke coğrafyasının kıyı ve sahil şeritlerini delen, değiştiren Kanal İstanbul Projesi’nin “yap, işlet devret” kuralı ve genel uygulaması ile yapılması, ÇED raporu düzenlenmesi, Anayasa’nın 43. maddesine esastan aykırıdır.
Doğaya vereceği zararlar (Baraj, akarsu gibi) dışında Trakya'nın savunulmasında zafiyetler meydana getireceği gibi, yerleşik birinci derecede askeri gizli veya açık bölgeler, karargâhların yerlerinin ortaya çıkması ve yerlerinin değiştirilmesi gerekecektir. İkmal yollarına zarar verecektir.
Montrö Sözleşmesi yürürlükte olduğu sürece, Boğazlardan geçecek hiçbir ticari veya askeri gemi kanaldan geçmeye zorlanamaz. Bu nedenle kanal geçişlerinden milyar dolarlık gelir sağlanması hayalden ibarettir.
Gelir sağlamayacak bir kanalın yapım maliyeti ise ülkemizin güçlükler içindeki ekonomik yapısının kaldıramayacağı kadar büyük bir yük ve darbe olacaktır.
Anayasa’nın 43. maddesinin son fıkrası iki kavramı önemle tespit ve koruma altına almıştır. Eski ve yeni kıyılar ile sahil şeritleri; kamu yararı ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları ile temin ve tesis edilecektir. Anayasa’nın buyruğu dikkate alınarak; sürekliliği olan, güvenceler içerecek bir “Kanal İstanbul” yasası çıkarılmadan ÇED raporu geçersiz ve hükümsüzdür.
Çıkarılacak yasada, kanalın Montrö Sözleşmesi ve rejimi ile hiçbir ilişkisin olmayacağı, Montrö Sözleşmesi’nin geçerliliği de açık ve net şekilde yer almalıdır.
Önemli konulara parmak basan yazıda son olarak, anayasa kuralının, Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinden normlar hiyerarşisi yönünden önde geleceği belirtiliyor.