ÖZEL | ‘Türkiye, Putin ve Trump’ın elinde oyuncak olmuştur’

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Garo Paylan Suriye’ye düzenlenecek olası operasyon, yaşanabilecek IŞİD tehdidi ve mülteci sorunu hakkında açıklamalarda bulundu.

UMUT TAŞTAN

HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, Erdoğan'ın kötü giden ekonomiyi ve siyasetteki güçsüzlüğünü savaş politikaları ile örtmeye çalışacağına vurgu yaparken, Türkiye’nin Putin ve Trump’ın elinde oyuncak olduğunu dile getirdi.

Paylan, ''Türkiye Putin ve Trump’ın elinde oyuncak olmuştur. Bu net ve düpedüz ortadadır.Bir Putin Türkiye’ye ve Suriye’ye ayar vermeye çalışıyor, bir bakıyorsunuz Trump Türkiye’yi tehdit ediyor veya ayar vermeye çalışıyor. Biz her ikisini de reddediyoruz ve buna karşı panzehirin büyük güçlerin oyuncağı olmaktan çıkmanın tek yolunun Türkiye ve bölge halklarının barışını sağlamaktır diyoruz. Hem toplumsal barışı sağlamak, birbirimize sarılmak, hemde demokrasi yönünde adımlar atmaktır'' dedi.

 Açıklamalarında Suruç ve Ankara patlamalarına da değinen Paylan, ''Suruç’ta, Ankara Gar’ında, havalimanında yapılan patlamalarda Türkiye’nin içinde ki belli odakların bu suçlara yol verdiğini gördük. IŞİD’cilere belli noktada hamilik yaparken, bazı odaklar orda belli teröristleri Türkiye’deki provokasyonlar için geçmişte kullandı. Buda gelecekte kullanılmayacağının güvencesini bize asla vermiyor'' ifadelerine yer verdi.

Paylan açıklamalarına şu şekilde devam etti:

‘İKTİDAR MİLLİYETÇİLİĞİN ESİRİ OLMUŞTUR’
Maalesef iktidar Türkçü bir bakış açısına esir olmuş durumda. Çoğulcu bir anlayıştan tamamen çıkmış, Türk milliyetçiliğinin esiri olmuş durumdadır. Diğer talepleri kriminalize ederek yok etmeye, ezmeye çalışıyor. Diğer toplumların, muhaliflerin haklarını, hukuklarını yok sayıyor ve savaş politikalarıyla tüm bu talepleri ezmeye çalışıyor. Bunun içinde gözünü karartmış durumdadır.

‘TÜRKİYE SINIRINDA CİHADİSTAN KURULMAK İSTENİYOR’
Türkiye sınırında bir 'cihadistan' yaratmak gibi bir plan var ortada haritaya baktığımızda.Türkiye sınırında şuan da yaşayan Kürtler,Süryaniler,Türkmenler,Ermeniler,Araplar var ve bunların ciddi bir bölümü seküler yaşam tarzını savunuyorlar. Elbet içlerinde inançları var Müslümanları, Hristiyanları var ama hepsi cihatçı bir anlayışı reddediyorlar.

Erdoğan’ın seküler yaşamı savunanları bu bölgeden sürmek ve oraya İdlib’ten, diğer bölgelerden getireceği ve aynı zamanda orada mevcut bulunan cihatçı yapılanmaları yerleştirmek gibi bir planı var. Bu Türkiye için büyük bir tehdittir, Türk toplumunun bunu görmesi lazım. Herkes şunu kendisine sorsun; siz komşunuz olarak bir IŞİD’ciyi mi, bir El-Kaide’ciyi mi görmek istersiniz; yoksa komşunuz olarak seküler yaşam tarzını benimsemiş bir Ermeni’yi, Süryani’yi,Kürdü yada bir Türkmen’i mi görmek istersiniz? Eğer bu sorunun cevabı seküler yaşam tarzını benimsemiş bütün kimliklere saygılı insanları görmek isterimse; bir cihatçıyı, IŞİD’ciyi, El-Kaide’ciyi görmek istememse bu konuda herkes mutlaka bir tepki göstermek durumundadır. Erdoğan’ın bize önerdiği şey maalesef budur.

Örnek vermek gerekirse Pakistan sınırında yıllar önce Peşaver diye cihatçı bir kuşak yaratıldı ve Pakistan o zamanlar seküler anlayışı benimseyen, çoğulcu bir demokrasiye sahipti. Peşaver cihatçı bölgesi bütün Pakistan’ı alt üst etti. Pakistan’ı cihatçı, İslamcı bir anlaşıya esir etti ve Pakistan ülkesi asla bir daha istikrar bulamadı. Aynı durumda bir riskle biz de karşı karşıyayız.

Bu operasyon ciddi yıkımlar getirecek. Hem Kürt halkına dönük ciddi bir kıyım, katliam riski barındırıyor hem diğer Ermenilere Süryanilere dönük bir sürgün olasılığını ortada bulunduruyor. Bu tarihi travmaların yeniden hatırlanması ve fay hatlarında ki ciddi bir enerjinin depremlere yol açma ve Türkiye’nin istikrarsızlaşma riskini barındırır.

‘İŞSİZLİĞE, YOKSULLUĞA MAHKÛM OLMA RİSKİMİZ VAR’
Burada çok büyük bir oyun var ve umarım ki iktidar ve Türkiye halkı bu oyuna gelmez. Çünkü orada olacak bütün yıkımın tezahürlerini Türkiye içinde yaşama riski ile karşı karşıyayız. Ciddi provokasyonlar ile karşı karşıyayız. Eğer ki bir yıkım yaşamak istemiyorsak önce savaşı durdurmalıyız. Bu savaş Türkiye için çok büyük riskler barındırıyor. Hem huzurumuzu kaçırabilecek hem de refahımızı yok edebilecek bir savaş riski ile karşı karşıyayız.

Güvenlik harcamalarına zaten çok fazla kaynaklar ayrılıyor, bütün bütçenin savaş bütçesi olarak ayrılması huzurun kaçtığı için işin, aşın yok olması ve büyük bir işsizliğe,yoksulluğa mahkum olma riski ile karşı karşıyayız.

Erdoğan kötü giden ekonomiyi ve siyasetteki güçsüzlüğünü savaş politikaları ile örtmeye çalışacak. Bunu da mutlaka boşa çıkartmalıyız.

‘TEK BİR KAMPTA 70 BİN IŞİD MİLİTANI’
Türkiye ile Rusya Fırat’ın batısında El-Kaide’ye hami olma rolünü üstlendi. Dünyada şuan da El-Kaide’ye hami olan tek bir devlet var, oda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir maalesef. Bütün dünya El-Kaide ile mücadele ederken Türkiye onlara kol kanat geriyor maalesef.

Fırat’ın doğusuna baktığımızda da orada da IŞİD var, hala IŞİD hücreleri var ve her an tekrar harekete geçmeye hazır. Tek bir kampta 70 bin IŞİD’ci var ama bölgede olan on binlerce yüz binlerce IŞİD’ci var harekete geçebilecek. Türkiye Fırat’ın batısında El-Kaide’nin hamisi görüntüsündeyken, doğusunda da IŞİD’e hamilik yapan ülke konumuna düşecek. IŞİD’le mücadele etmeye kalksa, bu görüntüyü verse bile Türkiye’ye dönük olan riskleri burada hayal edin. IŞİD’le mücadele etse bir türlü, IŞİD’e orda hamilik yapsa başka türlü risklerle karşı karşıya kalacak ülkemiz.

‘TÜRKİYE İÇİNDE Kİ BELLİ ODAKLAR PATLAMALARA YOL VERDİ’
Geçmişte şunları da gördük; 2015 sürecinde Suruç’ta, Ankara Gar’ında, havalimanında yapılan patlamalarda Türkiye’nin içinde ki belli odakların bu suçlara yol verdiğini gördük. IŞİD’cilere belli noktada hamilik yaparken, bazı odaklar orda belli teröristleri Türkiye’de ki provokasyonlar için geçmişte kullandı. Buda gelecekte kullanılmayacağının güvencesini bize asla vermiyor. Bu anlamda büyük kaygılarım var. Adıyaman’da ki odağın Ankara garda kendisini nasıl patlattığını, aynı odaktan çıkan diğer bir kişinin Suruç’ta kendisini nasıl patlattığını, yüzlerce insanımızı katlettiğini ve o provokasyonlarla nasıl darbe planlarının tetiklendiğini hepimiz gördük. Bütün bunlarla ilgili çok uyanık olmalıyız. Yani Suriye’ye girdim demenin çok büyük sonuçları var, toplumsal barışımıza kastedebilecek çok büyük riskler barındırıyor. Erdoğan’ın eğer biraz devlet aklı hala varsa, ülkeyi de kendi iktidarlarını da ki iktidarın değişmesini bende isterim ama topyekün ülkenin çok büyük iktidarsızlığa sürüklenme riskini hep birlikte görmeliyiz. Ülkenin bütün siyasi partilerine burada sorumluluk düşüyor.

‘OLUŞACAK RİSKLERİN SORUMLULUĞU BU PARTİLERİN SIRTINDADIR’
Meclisten geçen tezkereye AKP, MHP ile birlikte CHP ve İYİ Parti’nin de destek verdiğini gördük. Bu anlamda bütün bu risklerin sorumluluğu da bu siyasi partilerin maalesef sırtına kalmış durumda. Biz bir tek HDP olarak tezkereye karşı çıktık ve dediğim gibi bütün siyaset savaş politikasına hedeflenmiş durumda.

‘AVRUPA, TÜRKİYE’Yİ TAMPON ÜLKE GÖRÜYOR’
Almanya ve Avrupa devletleri ülkenin demokrasisini önemsiyorlardı bundan birkaç yıl önceye kadar ama artık Türkiye’yi sadece tampon ülke olarak görüyorlar. Çünkü Erdoğan onları mülteciler ile tehdit etti. Yani bana muhalefet ederseniz ben mültecileri size gönderirim dedi. Almanya’yı da Fransa’yı da büyük oranda eleştiriyorum çünkü Türkiye’nin demokrasisini önemsemek, Suriye’de ki demokratik bir çözümü önemsemek önemli ve bunla ilgili destek vermek önemli. Orada yangın yansın sizde bu yangını yalnızca kendi içinizde tutun ve mülteci göndermeyin kaygısı ile kalmak büyük bir sorumsuzluktur Almanya, Fransa ve bütün Avrupa birliği içinde. Onların alması gereken sorumluluk Türkiye’de demokrasiyi savunmak, Suriye’de de demokratik bir çözümü savunmaktır. Bu olduğunda size de mülteci gelmez. Aksi takdirde, Türkiye’de ki istikrarsızlık, Suriye’de ki savaş mülteci akının asla durdurmayacaktır. Şunu da iyi bilsinler ki Türkiye’yi yalnızca tampon ülke olarak görmek Türkiye’yi de istikrarsızlaştırabilir.

Bu yangın Türkiye’ye de sıçrarsa bu oluşacak savaş sonucu, Türkiye’den de milyonlarca mültecinin Avrupa’ya doğru akma riski ile karşı karşıya bırakılır. Bu anlamda hem Türkiye’de ki siyasi aktörlerin, hem Avrupa birliği, hem de Amerika’nın aklını başına devşirmesi lazım.

Suriye’de ve Türkiye’de demokratik çözümlerle ancak bu mülteci meselesi çözülebilir ve bütün bölge halkları barış içinde yaşayabilir.

Güncel Haberleri

Ankaralılar dikkat! Valilikten uyarı
Anayasa' da yenilik için ilk adım
Yolcu uçağı havada arızalandı!
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş CHP lideri Özgür Özel'i ziyaret etti
Yargıtay bir türlü başkanını seçemedi