TİP, Millet İttifakı'nın adayını destekleyecek mi? Erkan Baş: "Kılıçdaroğlu'nun atması gereken tek bir adım kaldı"

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, yaklaşan seçimlerle ilgili konuştu. Kılıçdaroğlu'nun adaylığına da değinen Erkan Baş, Kılıçdaroğlu'nun yapması gereken tek şeyin ne olduğunu anlattı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, FOX TV'de yayınlanan Çalar Saat programının konuğuydu. Erkan Baş, merak edilen soruları yanıtladı. TİP'li Baş şunları söyledi:

DEPREMZEDENİN "ÖZELE GÖTÜRMEYİN PARAM YOK" SÖZLERİYLE İLGİLİ KONUŞTU

"Depremden 150 saat sonra kurtarılan Emine isimli yurttaşın "Özele götürmeyin param yok" sözlerini hatırlatan Baş, "Türkiye sadece ve sadece parayı temel alan bir anlayışla yönetiliyor. Ben şunu anlatıyordum hep. Genel olarak Türkiye'de ekonomik sistem problemi var. Türkiye neoliberalizmin, kapitalizmin en tipik örnekleri ve bunun acısını çekiyoruz. Yoksullukta, işsizlikte, enflasyonda... Bir de bu mantığın uzun süreye yayılmış sonuçları var. Eğitimin parayla alınıp satılabilir bir şey olmasını hiçbir insanın kabul etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Sağlık, hayatınız söz konusu ve lanet olsun birileri sizin bu çaresizliğinizden para kazanmak üzere sistem kurmuşlar. Kim bilir ablamız neler çekti o güne kadar. Neler çekti ki o an aklına gelen ilk şey "özele götürmeyin param yok" demek oluyor." ifadelerini kullandı.

"1 AYDIR NE ANLATIYOR SÜLEYMAN SOYLU"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun deprem için milyarlarca lira bağış toplanmasına rağmen deprem bölgesi için hala bağış istemesi, şeker-çay, eşofman-terlik istemesiyle ilgili de konuşan Baş, "Utanç verici. Siz İçişleri Bakanısınız. 38 gün geçmiş. 1 ay geçmiş. 1 aydır ne anlatıyor Süleyman Soylu. Her şeyi yapıyoruz diyor. Yardım götürenlerin önü kesiliyor, el koyuluyor. Orada dayanışmada olan insanlara dönük GBT'sinden gözaltısına bir tehdit unsuru haline sunmaya çalışıyorlar o insanları ve aradan 1 ay geçmiş. Artık kendisi de bunu kabul etmek durumunda kalmış. Yardım gönderin diyor. İnsanlar bunu yaptı. Siz Kızılay'da depolardaki çadırları satarken, insanlar çadır topluyorlardı, oraya göndermeye çalışıyorlardı. Siz o çadırlara el koyuyordunuz. Devlet dışında kimsenin buraya müdahale hakkı yok diyordunuz?" dedi.

Erkan Baş sözlerini şöyle sürdürdü:

"MIŞ GİBİ YAPIYORLAR

"Şimdi insanlar 3-4 gün nerede bu devlet diye haykırdılar. 5.6 gün insanlar şu hale geldi. Hiç olmasa daha iyi. En azından insanların gönderdikleri yardımlar bize ulaşacak. Ama mış gibi yapıyor, varmış  gibi yapıyor. Hem sorunları çözüyormuş gibi yapıyor hem yardım etmek isteyen insanları engelliyor. Aradan 30 gün geçmiş pişkince, yüzsüzce buraya yardım gönderin diyor."

"DEPREM DEĞİL, BU YANLIŞ YÖNETİM ANLAYIŞI ÖLDÜRDÜ"

Depremde kızlarını ve eşini kaybeden bir yurttaşın telefonunda o kızının yardım istediği anlara ilişkin görüntüyü de değerlendiren Erkan Baş, "10 binlerce yurtaşımız bu durumda. Öfkemiz bu nedenle büyüyor, kabarıyor. Depremin olduğu ilk an itibarıyla. Bizim Antakya İl Başkanımızın sesli mesajıyla deprem sabahı depreme uyandım. Aynı şeyi yaşamıştı. Evi yıkılıyor. 45 dakika sonra enkazdan çıktığında sesli mesaj gönderiyor parti WhatsApp grubumuza. O anı yaşadım. Aynı duygular vardı. Binlerce on binlerce insan aynı şeyi hissetti. Gözünüzü kapatın düşünün. Tüm binalar yıkık, çığlıklar geliyor. Kurtarın beni diye bağırıyor ve yardım etmeye çalışıyorsunuz, çaresizsiniz. Deprem değil, bu yanlış yönetim anlayışı öldürdü yurttaşlarımızı. Biz ilk anda oraya ulaşabilseydik on binlerce yurttaşımız hayatta olacaktı ama bu organizasyon yapması gerekenler bunu yapmadığı için onlar enkazda hayatlarını kaybettiler." şeklinde konuştu.

"PİŞKİN PİŞKİN AÇIKLAMALAR YAPIYORLAR"

"Şimdi çıktılar helallik istiyorlar. Neyin helalleşmesi ya? Bu babanın çektiği acıların hesabı sorulmayacak mı? 20 yılı bir kenara koydum. Şu insanların çektiği acıların hesabını sormak tüm yurttaşların görevi. Bunlar yıllarca 5-10-20 yıl yaşadığı tüm ömür boyunca evlatlarını bir fotoğrafta görecekler ve bunun bir sorumlusu var ve çıkmışlar pişkin pişkin açıklamalar yapıyorlar."

TİP, PM TOPLANTISINI NEDEN DEPREM BÖLGESİNDE YAPTI?

"Biz niye deprem bölgesine gittik PM toplantısı için? Utandık, utandık. Memleket dolu dizgin seçime gidiyor ama öyle bir seçim gündemine girdi ki memleket, hala orada acısını taptaze yaşayan insanlar varken lanet olsun hepsine dedik. Tamam, bu toplantıyı yapmamız lazım ama bari bunu deprem bölgesinde yapalım. Biz bu yurttaşlarımızın acısını unutmadık ve seçimlerde o acıların hesabının sorulmasının bir aracı. Başka bir yol olsa lanet olsun seçiminize diyip kapayıp gideceğim. Yapılacak tek şey yurttaşlara yardım etmek. En azından acılarını hafifletmek, tüm olanakların seferber edilmesi gerekiyor ama bunu yapabilmenin yolu da bu iktidardan kurtulmaktan geçiyor. O yüzden bir ikilemdeyiz. Bir taraftan depremi unutturmamamız lazım bir taraftan bu seçime var gücümüzle çalışıp bu ucube sistemden kurtulmamız lazım. İkisini birleştirmeye çalışıyoruz. Ne seçim atmosferi depremi unutturmalı ne de depremin acıları bu iktidar tarafından kullanılıp ülkeyi 5 yıl daha karanlık zihniyetin yönetmesine izin verilmeli. ikisini birlikte yapmak zorundayız."

"ERDOĞAN'IN 'ÜLKEYİ BİR ŞİRKET GİBİ YÖNETECEĞİM' DEDİĞİNİ UNUTAMIYORUM"

"Diyelim bundan 5-10 sene önce tartışsaydık. İddialar vardı. AKP tarafı diyordu ki cumhurbaşkanlığı şöyle güzel böyle güzel olacak. Sorunlarımız aşılacak hız kazanacak bir sürü vaat. Biz de o gün buna karşı çıkanlar bu bir tek adam anlayışıdır. Asıl mesele sermayenin, zenginlerin önündeki engellerin hızla kaldırılmasıdır. Toplumsal çıkarı değil de bir avuç para babasının çıkarını temel alan bir yaklaşımdı. Bu bir iddiaydı. Bu artık geldiğimiz noktada bu tartışma bitti. Bu sistemle 5 yıldır yönetiliyoruz. Neyle karşı karşıya kaldığımızı anlatmanın anlamı kalmadı. Sonuçları tartışmayalım artık. Herkes memleketin ne kadar kötü durumda olduğunu görüyor. Bu buz dağının görünen kısmıyla ilgilenmeyelim. Neden böyle oluyor diye sorup yanıt bulalım. Aklıma hep aynı cümle dönüyor. 'Ülkeyi bir şirket gibi yöneteceğim' Tayyip Erdoğan'ın bu sözünü hiç aklımızdan çıkarmayalım. Ne demek bu? Yani ben devletin tüm imkanlarını para kazanmak için kullanacağım. Eş, dost, akraba kim varsa kritik mekanizmalara yerleştirdiler, devletin tüm ihaleleri, ballı ihaleleri bunlara aktarıldı. Sizin, benim, sokaktaki yurttaşın alın terimizle ödenen vergilerle bir takım insanlar zengin edildi."

"DEVLET PARA ALMAZ, GEREKİRSE PARA HARCAR"

"Ben de diyorum ki tam da bununla hesaplaşmak lazım. Devlet şirket değildir. Devlet para kazanmak için değil yurttaşa  hizmetle yükümlüdür. Bunun için para almaz. Gerekirse para harcar. Çünkü devletin parası dediğiniz şey, yurttaşın parasıdır. Devlet gökten para kazanmıyor, yurttaştan toplanan vergileri alıyor."

"KIZILAY PARA KAZANMASI GEREKEN BİR KURUM HALİNE DÖNÜŞMÜŞ"

"1950'den beri çadır üreten bir kurumdan bahsediyoruz, Kızılay. Ben ilk anda anlayamamıştım. Niye çadırsız kaldık? Anladık ki Kızılay artık yardım anında yurttaşın yanına koşacak kurum olmaktan çıkmış, para kazanması gereken Kerem Kınık gibileri 3 maaş 5 maaşta beslemesi gereken kurum haline dönüşmüş. Ben ihtiyaç anında yurttaşın yanında olacak Kızılay arıyorum. Devlet bu olmalıdır diyorum ama devleti şirkete çevirdiğinizde devletin tüm mekanizmaları para kazanmaya odaklandığında bu iş bitiyor."

"İSTİFA BEKLEMİYORUM, HEPSİ YARGILANMALI"

"Burada istifa falan beklemiyorum artık. Hepsinin yargılanması gerektiğini düşünüyorum. Suç var ortada çünkü. İstifa kişisel karardır. Yaptığınızı yeterince iyi yapamadığınızı düşündüğünüzde alacağınız karardır. Şu kadarcık onur olsa yüzlerce insanın istifa etmesi gerekirdi. Benim asıl derdim savcıların çoktan dosyalar hazırlıyor olması lazımdı. Bir inşaat temelinden bitip insanlar içine yerleşene kadar 32 ayrı imzadan geçiyor. 32 ayrı kişi o inşaatın orada yapılıp ev olmasına kadar sorumluluk taşıyor. Hepsinin yargılanması lazım. Hepsi suçlu mu bilmem ama hepsi yargılanacak, aralarında beraat edenler olacak, suçu olmayanlar olanlar çıkacak. An itibarıyla istifa etmelerinin hiçbir anlamı kalmadı. Şu an savcıların harekete geçip tarafsız, bağımsız, adil, yurttaşın vicdanını rahatlatacak bir yargı sürecinin başlaması lazım."

"BU İKTİDAR, TÜRKİYE'DE ASRIN FELAKETİDİR"

"İletişim Başkanlığı felaketten hemen sonra bunu nasıl reklam kampanyasına çeviririzi düşündü. Önce Türkiye'nin sonra asrın felaketi dediler. Türkiye'de asrın felaketini yaşıyoruz. bu iktidar Türkiye'de asrın felaketidir."

"DEPREM İÇİN TOPLANAN PARALAR DEPREM İÇİN KULLANILSAYDI YAŞANILAN ACILARIN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜ YAŞAMAYACAKTIK"

"Bir önceki depremden bu yana 24 yıl geçti. 22 yıl AKP iktidardaydı. Hiçbir hazırlık yapmamışlar. 20 yılda sadece AKP iktidarında halkın deprem vergisinde ödediği paranın bugünkü karşılığı 687 milyar TL. Bu para, siz yurttaşlardan deprem için para topluyorsunuz. Bunu gerçekten deprem için kullanmış olsalardı binaların yenilenmesi için kullanmamış olsalardı, bugün yaşadığımız acıların çok büyük bölümünü yaşamayacak olacaktık."

"İLK TURDA ORTAK ADAYLA BİTİRELİM"

14 Mayıs 2023 seçimleriyle ilgili de konuşan Erkan Baş şu değerlendirmeyi yaptı:

"Doğru olan, tüm muhalefetin ortak bir dert etrafında, bu cumhurbaşkanlığı sistemi memleket için kötü, bunu ortadan kaldırıp anayasa değişikliğine gitmek lazım... En azından bu başlıkta toplumun büyük bölümü ortaklaşıyor. Bugün Türkiye'de Anayasa'da değişiklik yapmaya götürseniz yüzde 65-70'le bu kötü oldu der. O zaman burada ortaklaşalım ve bu seçimi ilk turda, tüm yurttaşların tek adam anlayışına karşı yan yana geldiği anlayışa çevirelim bu seçimi ilk turda bitirelim."

"TÜRKİYE, MİLLET İTTİFAKI'NDAN İBARET DEĞİL"

"Geldiğimiz aşamada bir önceki seçim 2018'de 3 ayrı adayda yarışan Millet İttifakı demiş oldu ki tek isimde ortaklaştık. Bu olumlu ve iyi bir şeydir. Fakat sonuçta Türkiye, Millet İttifakı'ndan ibaret değil. Bunu da defalarca söyledik. Oradaki yan yana geliş kıymetli, yoğun bir emek var. Önemli kriz atlattılar. İktidarın tüm bölmelerine karşı yan yana durmayı başardılar. Fakat yapılması gereken bir adım daha var. Nedir o adım? Millet İttifakı'nın ortak adayının tüm Türkiye'nin toplumsal adayı haline gelmesi gerekir ki bu seçimi kazanabilelim. Biz TİP olarak buna hazırız, açığız diyoruz. Bir küçük adım var artık. Kemal Bey, diyecek ki ben tüm toplumsal muhalefetin adayı olmak istiyorum. Eğer kendisi bu kararı verir, bunun gerektirdiklerini yerine getirirse biz hazır olduğumuzu ifade ediyoruz. 

Gerekliliği nedir? Siyasetin bugüne kadarki kalıplaşmış algısına çıkmak lazım. Sendikaları ziyaret etmesi gerekir, meslek odalarını, kadın gençlik örgütlerini, Millet İttifakı dışındaki tüm partileri ziyaret etmesi, en azından hedeflerini ortaya koyması ve görüşlerini dinlemesi, belki göremediği bir şey vardır. Belki aklına gelmeyen bir şey vardır. Belki bizim dışarıdan fark edemediğimiz bir şey vardır. Bunları konuşup anlaşmak gerekir. 

TİP adına söyleyeyim. TİP'le ilgili hiçbir talebimiz yok ama Türkiye işçi sınıfı ile ilgili emekçilerle ilgili taleplerimiz var. Türkiye'deki işçiler anayasal haklarını kullanamıyorlar. Niye? Sendikal örgütlenmenin önüne fiili engeller, devlet gücü konuluyor. İşçi en temel örgütlenme özgürlüğünü kullanamıyor. Bunun önündeki engellerin kaldırılmasını konuşmak istiyoruz. Altılı masaya bu konu gelmemiş olabilir ama biz fabrikalara, plazalara, atölyelere gittiğimizde bu şikayetleri görüyoruz"

"AKP İKTİDARININ TARİHİN EN AĞIR YENİLGİSİNİ YAŞAYACAĞI NOKTA OLACAKTIR"

"Millet İttifakı'nın adayının tüm toplumsal muhalefetin adayı haline geldim dediği nokta, AKP iktidarının tarihin en ağır yenilgisini yaşayacağı nokta olacaktır. Çok ağır bir yenilgi yaşayacaklar. İktidar cenahına bakınca da bunu görüyorum. Eskisi gibi bir özgüven yok. Korku ve telaş başladı. Acaba kaybedecek miyiz sorusunu sormaya başladılar. Halka tepeden bakan, nobran, kibirli bir haldeydiler. Şimdi bir telaş hissettirilmeye başladılar."

Gündem Haberleri

Ölü ve yaralılar var
Samsun'da CHP'nin imza standına saldırı
Her an müjdeleri alabilirsiniz ve alacaksınız
Dağdan gelen bu ülkenin evlatlarını bağrımıza basacağız
Personel taşımaya milyonlar harcanmış